Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sanat okullarına giden CEO’lar, hükümet yetkilileri... Sanatçı liderler... “Yaratıcılık”, LinkedIn profillerinde iki yıldır en çok kullanılan ve aranan terim. Peki tüm bunlar iş dünyası için ne vaat ediyor?

        Amerika’nin prestijli sanat okullarından Rhode Island School of Design (RISD), geçtiğimiz yıl özel bir eğitim programı başlattı. Programın arkasındaki isim kim dersiniz? ABD Dışişleri Bakanlığı. Günümüzün global liderlerine sanat ve tasarım ilkeleri öğretilmesi hedefleniyor bu programda. ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı’ndan hükümet yetkilileri de var, endüstri liderleri de; Harvard Üniversitesi’nden öğretim üyeleri de var, moda markası Kate Spade’den yöneticiler de. Alanların çeşitliliği kasıtlı; sektörler arası beyin fırtınası ve işbirliğinin geliştirilmesi için. Amaç, elbette hükümet yetkililerini geleneksel anlamda birer sanatçıya dönüştürmek değil; alternatif düşünce yöntemleri öğretiliyor burada. Tasarımcılara, sanatçılara öğretilen geleneksel tasarım ilkeleri üzerine kurulu dersler. “İnsan merkezli tasarım” diyorlar. Sağlıktan eğitime, güvenlikten kent planlamasına güncel kamu sorunlarına bu yeni ilkeler ışığında çözümler üretilmesi hedefleniyor. Profesyonellerin programa ilgisi her geçen gün arttığı gibi, tüm dünyada yayılıyor benzer programlar. İngiltere’nin öncü sanat okullarından Central Saint Martins College of Art and Design ve Christie’s, Sotheby’s gibi önemli sanat okullarının da profesyonelleri hedef alan programları var.

        DEVİR SAĞ BEYNİN DEVRİ

        Sir Ken Robinson “Güzel sanatlar masterı yeni işletme yönetimi masterı” dediğinde bundan yıllar önceydi. MFA’nın (Güzel Sanatlar Yüksek Lisansı) çağın derecesi olduğunu iddia etmişti Robinson. Peki, son on yılda yaratıcılık talebindeki artış neden? Robinson gibi New York Times’ın en çok satan yazarı Daniel Pink de MFA’yı teşvik edenlerden... Çok sevdiğim makalelerinden birinin başlığı durumu özetlemiş aslında: “Let Computers Compute. It’s the Age of the Right Brain.”/ “Bilgisayarlar işini yapsın. Devir Sağ Beynin Devri”...

        İşte tüm mesele bu. Hayatlarımız müthiş bir hız, değişim, çeşitlilik ve belirsizlik ile karakterize. Başarılı olmak için her zamankinden gelişmiş bir beceri seti gerekiyor. Burada bir tehdit var: Teknoloji patlayarak gelişirken, insanlık ancak doğrusal ilerleyebiliyor. KPMG’nin Robotik Yenilikler adlı bir etkinliği şerefine, fütürist Gerd Leonhard, “İş Dünyası ve Toplumun Dijital Dönüşümü” başlıklı bir bildiri yayınlamıştı. 2020’ye kadar bizleri bekleyen zorluklar ve fırsatları anlatıyor. Leonhard’a göre insanlık önümüzdeki 20 yılda önceki 300 yıldan daha fazla değişeceği bir noktada. Otomasyon, robotik, akıllı asistanlar ve yapay zekâ iş, ticaret, kültür ve toplumu yeniden şekillendirecek. Dijitalleştirilebilir her şey dijitalleşecek. Dijitalleşme, sayısallaştırma arttıkça dijitalleştirilemeyen her şey daha değerli olacak. Arz-talep ekonomisinin yasası...

        Bu da şu demek oluyor; İnsanlar daha fazla sezgi, sevgi, güven, anlayış, yaratıcılık gibi özelliklere ihtiyaç duyacak. Bir algoritma ile çoğaltılamayan, yakın gelecekte sayısallaştırılamayacak ve dijitalleştirilemeyecek, temel insani özellikler bunlar... Belirsizlikle baş edebilen özellikler... Beynimizin sağ tarafına odaklanan özellikler... Her biri, en çok da sanatta telaffuz edilen beceriler:

        • Sezgi
        • Etik/Değerler
        • Hayal gücü
        • Yaratıcılık
        • Sentez
        • Duygular
        • Mizah
        • Empati
        • İnanç

        KUTUNUN DIŞINDA DÜŞÜNEBİLMEK

        Sanat ve tasarım programlarının temelinde yaratıcılık ve özgünlük var. Sanatçılar, varolan nesneleri veya araçları alıyor, yeni nesneler yaratmak üzere yeniden biçimlendiriyor. Herkes bir sorunun doğru cevabını bulmaya çalışırken, onlar birden fazla doğru cevabın olduğunu kabul ediyor. Sanat dersleri alırken başkasının argümanlarını ne kadar iyi anladığınız ve onlara karşı ne ölçüde karşı koyabileceğiniz konusunda değerlendirilirsiniz. Bir kavrama veya ürüne farklı perspektiflerden yaklaşmayı, yaratıcıyı, izleyiciyi ve ürünü farklı ortamlarda konumlandırmayı öğrenirsiniz. Diğer bir deyişle, sanatsal olmak hem mantık hem sosyal, hem duygusal, hem de estetik algı gerektirir. Doğrudan iletişimle alakalı bir yandan, iletişim ve düşünceye alternatif yollar bulmakla ilgili; kutunun dışında düşünmeye itiyor.

        İşte bu meşhur ‘kutunun dışında düşünebilmek’, başarı ile başarısızlık arasındaki farkı yaratan... Doğrusal ve tamamen rasyonel yaklaşımların artık işlemediği, plan yapmanın giderek zorlaştığı modern yaşamın karmaşasında ‘yaratıcılık’ kişilere kurumlara ayakta kalmayı sağlıyor. Çoğu insanın üstesinden gelebileceğinden daha hızlı değişen dünyada, şirketlere yenilikleri “takip eden” değil, onların öncüsü olma üstünlüğü veriyor.

        General Motors, Robert A. Lutz’ı ürün geliştirme direktörü olarak atadığında New York Times’a şöyle demişti: “Daha fazla sağ beyin. Daha fazla yaratıcılığa ihtiyacımız var. Biz kendimizi sanat sektöründe görüyoruz. Ulaşım sağlamayı başaran mobil heykeller üretiyoruz” G.M. gibi dev bir otomobil şirketi kendini sanat sektöründe görüyorsa, başka her endüstri sanat sektöründen ilham alabilir.

        SİLİKON VADİSİ’NİN SANATÇI MÜHENDİSLERİ

        Harvard Business Review geçen hafta dünyada en iyi performansı gösteren üst düzey yöneticilerin bir listesini yayınladı. Gözardı edilmesi kolay bir istatistiki detay, sıralamanın ötesinde dikkatimi çekti: İlk 100 CEO’nun sadece yüzde 25’i MBA mezunu. Silikon Vadisi’nde 652 mühendislik şirketinin liderlerinin yalnızca yüzde 40’ının bilim ve mühendislik geçmişi var, yüzre 60’ı sanat ve beşeri bilimler okumuş. Alanında yapılan en kapsamlı araştırmalardan biri de 2010’dan; IBM’in 60 farklı ülkeden 1500 CEO ile yaptığı röportajlara göre bir liderin en önemli özelliği ‘yaratıcılık’

        PRAGMATİK HAYALPERESTLER KAZANIYOR

        Rastladığım olağanüstü bir makale bana ilk kez sanatçılar ve liderler arasındaki bir benzerliği daha keşfettirdi. Marshall Loeb tarafından Warren Bennis (1925- 2014) ve liderlik konusundaki saygın dersleri hakkında yazılmış bir makale bu. Bennis’e göre, “Bir liderin vazgeçilmez ilk özelliği, rehberlik eden bir vizyona sahip olması.” Disney’in aslan kralı olan Michael Eisner’in şu sözleriyle sürdürüyor: “Her zaman güçlü bakış açısı olan kazanır. En iyi liderler, açıkça tanımlanmış bir vizyon veya amaç, ve güçlü bir bakış açısına sahip pragmatik hayalperestlerdir” diyor. Bunlar, başarılı sanatçıları karakterize eden özelliklerle aynı..

        DEVİR SAĞ BEYNİN DEVRİ

        Beyin ayrımı teorisinin yaratıcısı Roger W. Sperry 1981’de Nobel Ödülü’nü kabul ettiği sırada “Şu an sağ beynimdeki büyük zevk ve his, sol beynimle size söyleyecek sözcükleri bulabildiğimden daha fazla” demişti. Belki de sanatsal bir tutum, iyi bir lider olmak için değil aynı zamanda büyük bir bilim adamı olmak için de araçtır. Ne dersiniz?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar