Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU aralar kitapçıları geziyorsanız fark etmişsinizdir; farklı farklı coğrafyalardan ilham alan mutluluk reçetesi kitapları hep en çok satanlar rafında duruyor. Demek ki çok merak ediyoruz insan nasıl mutlu olur diye. Ve bir şekilde bizden başka insanların daha mutlu olduğuna dair bir inancımız da var ki Japonların, Danimarkalıların, Fransızların neden daha mutlu olduğunu anlatan kitaplar var bol bol...

        “HYGGE Danimarkalıların Mutluluk Sırrı” kitabını okudum... Bizim soğuk diye nitelendirdiğimiz, “Oralarda insan ilişkileri bizdeki gibi samimi değil” dediğimiz, bizden çok daha zor iklim koşullarında, çok daha fazla vergi vererek yaşayan Danimarkalılar, 2012 yılından beri açıklanan Dünya Mutluluk Endeksi sıralamasında genellikle 1. ya da 2. sırada yer alıyor. Bol güneşli sıcak iklimimizle bizler ise 70. sıra civarında bir öne bir geriye gidiyoruz... İşte bu sıralamanın getirdiği meraktan aldım kitabı. Danimarkalılar neden bu kadar mutlu, biz ise değiliz.

        Kitabın yazarı Meik Wiking merkezi Kopenhag’da bulunan Mutluluk Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışan bir bilim insanı. Burada mutluluğun sebeplerini ve etkilerini araştırıyorlar. Wiking, Danimarkalıların mutluluk sırrını Danimarkaca bir sözcükten yola çıkarak anlatıyor kitap boyunca: HYGGE...

        HYGGE, Danimarkalıların günlük hayatında çok önemli yer tutan bir kavram. Biraz bulunulan yerin havasıyla ilgisi var (ışıklandırma, sıcaklık, basit ve şık tasarımlar), biraz bu atmosferi kiminle paylaştığınla (yakın ve samimi bir arkadaş grubu, aile, sevgili), biraz da hayatın genel algılanışıyla (paylaşmak, gösterişten uzak olmak, tüketim odaklı olmamak)...

        Bazı kavramları ait oldukları dillerden alıp başka bir dile aktarmaya çalıştığında çuvallarsın. Çünkü dil, kültür demektir, yaşayış demektir; dil seni ve düşünceni, davranışını şekillendiren şey demektir... “Bir kültürün dili, insanların içinde yaşadıkları dünyayı nasıl algıladıklarını yansıtır ve bu yolla da davranışlarını etkiler” diyor kitap... Bu hayati bir bilgi; bizim ülkemizde en çok kullanılan sözlere dikkat etmek için iyi bir farkındalık noktası... (Ben söylemeyeceğim bu kelimeleri, siz bakın gazetelerin manşetlerine, aile ve arkadaş sohbetlerinizde en çok kullanılan kelimelere. O zaman belki ortaya çıkacak neden başka milletlerin mutluluk tariflerine ihtiyaç duyduğumuz...)

        Kitabın ortama dair birçok tespiti ve önerisi var... Çoğunu bir kenara bırakıp bir tanesine bakacağım bu yazıda: Bir arada olmak... Mutlu olup olmadığımızın en iyi göstergesi insan ilişkileri. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Dünya Mutluluk Raporu’na göre: “Temel yaşam koşulları sağlandıktan sonra mutluluk gelirden ziyade insan ilişkileriyle ilgilidir.”

        Burada da hayatın günlük akışına bir göz atmak gerekiyor: İnsan ilişkilerini doyurucu bir şekilde yönetebilmek için insanın ilk olarak temel ihtiyaçlarını doyurabilecek kadar paraya, ardından da zamana ihtiyacı vardır. Çünkü sabah 08.00, akşam 18.00 çalışan, buna ilave olarak da günde ortalama 3 saatini yolda geçiren bir insan kendini mutlu edecek ilişkiler içinde bulunamaz. Nasıl bulunsun? Yemesi içmesi, dinlenmesi, ailesiyle ilgilenmesi gerek. Ötesine vakti yok. İşte Danimarkalıların bizden daha mutlu insanlar olmasının bir kelimenin ötesindeki sebebi. “Danimarka’da 17.01’de hiçbir işyerinde çalışan kimse bulamazsınız” diyor yazar. “Eğer çalışan kişi çocuklu bir insansa 16.00’da çıkar işten” diye ekliyor... Sosyal ilişkinin sıklığı gibi kalitesi de önemli elbette. En önemli sosyal ilişkiler ortak şeyler yaptığınız, derdinizi anlatabildiğiniz, düşüncelerinizi ve duygularınızı paylaştığınız ve karşılıklı olarak destek alabildiğiniz ilişkiler...

        Kitapta en çok hoşuma giden şeylerden biri de mutluluğun parayla ilgisi olmadığının sık sık vurgulanması: “HYGGE atmosferdir, atmosfer de para harcamakla iyileştirilmez, hatta bazı zamanlarda tam tersi bir etki yaratabilir. Bu yüzden bu kavram piyasa kapitalizmi açısından tehlikeli bulunabilir.”

        Çünkü soğuk bir günde, elinizde bir bardak sıcak çayla, mumlar yanan bir odada, çok sevgili arkadaşlarınızla sohbet ederken içerideki çocukların neşeli seslerini duymanın ya da dışarıda yağmur yağarken çocuğunuzla yumuşak bir battaniyenin altına kıvrılıp çizgi film izlemenin parayla ilgisi yoktur. Bu küçük bir andaki keyfi yakalamakla; konfor alanını genişletip içine başkalarını da alabilmekle ilgilidir...

        Haftaya da Japonların mutluluk sırrını anlatan kitaptan bahsetmek istiyorum... Bakalım onlarda bizde olmayan neler var?

        Her şeye rağmen, mutlu anlarımızın farkında olmamız dileğiyle.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar