Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL’da temmuz ayında yaşadığımız olağanüstü hava olaylarından sonra Ömer Madra’ya, “İklim neden hâlâ asıl mesele değil?” diye sormaya gitmiştim. İlk bölümünü geçen hafta yazdığım yazıda “tüketicilik ve vatandaşlık”, “kapitalizm ve neoliberalizm”, “dünyanın kaynaklarını tüketme hızımız” gibi başlıklar vardı. Sıra sohbetin devamında...

        İklim konusunu bu kadar yakından takip eden bir kişinin en azından benim kadar pesimist olacağına inanmıştım gitmeden önce; öyle olmayışına şaşırdım en çok. Sohbetimiz boyunca elindeki kâğıtlardan bir onu bir bunu okuyan Madra’nın yüzünden gülümsemesi eksilmedi. “Bırakalım dünya tükensin; doğa kendi yolunu bulur” dedim; “İnsan türü üremeyi durdursa ve elimizde olanı dibine kadar kullanıp yok olup gitsek” dedim; bunların hiçbirini beğenmedi...

        Madra, küresel iklim değişikliğiyle ilgili mücadelenin “yerel, yatay, yavaşça” olmasından yana. Şiddet kullanmayan ama aynı zamanda pes etmeyerek ısrarla mücadele eden yerel hareketlerin, teknolojinin nimetlerinden faydalanıp bunu dünyaya duyurması ve bu gibi hareketlerin zaman içinde birleşip yeni bağlar ve hareketler oluşturması gerektiğini belirtti. Üzerinde konuştuğumuz örnekleri yazmayı faydalı buluyorum:

        Kuzey Dakota’daki Kızılderililer: ABD’nin Kuzey Dakota Eyaleti’nde geçen eylül ayında Standing Rock Sioux yerlileri, bölgelerinden geçen boru hattı projesine karşı direniş başlattı. Boru hattının geçtiği bölgedeki Missouri Irmağı, yerli halk için kutsal bir yerdi. Aylarca süren direnişin sonunda Aralık 2016’da proje durduruldu ve boru hattı için başka yer bulunmasına karar verildi.

        Artvin Cerattepe: Cerattepe, Artvin’in bir ilçesi. Türkiye’nin ve dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip noktalarından ve kuşların göç güzergâhlarından biri. Birkaç senede bir ortaya çıkan şirketler burada maden arama faaliyeti yapmak üzere harekete geçiyorlar. 1990’larda Cominco Madencilik bakır, altın, gümüş ve çinko çıkarma ruhsatı alırken açılan davalar nedeniyle buradan çıktı. 1998’de Kanadalı Inmet şirketi aynı hedefle Cerattepe’ye geldi ama madencilik faaliyeti yapamadan bölgeden çekilmek zorunda kaldı. 2012 yılında Cengiz Holding bölgede altın ve bakır madeni açmak için gerekli ilk adımı attı. Artvinlilerin 2013 yılında yaptığı yürütmeyi durdurma başvurusuyla süreç askıda kaldı. 2014’te burada maden işletilemeyeceğine dair yerel mahkeme kararı çıktı ve Danıştay tarafından onaylandı. Burada bitmedi. Bu yaz Danıştay, kendisinin önceden verdiği kararı yok sayıp Artvin Cerattepe’de madencilik yapılabileceğine dair bir karara imza attı. Bugüne kadar açmış oldukları her davayı kazanan Artvin halkının 25 yıldır sürdürdüğü hukuki mücadele ilk defa başarısız oldu. Danıştay kararının ardından, Artvin’de eylem ve etkinlik yasağı 11. kez uzatıldı.

        Gülpınar: Çanakkale Ayvacık’a bağlı Gülpınar Köyü’nün sakinleri, temmuz ayının başından beri zeytinlik alanlara yapılmak istenen jeotermal santrala karşı zeytin nöbeti tutuyor. Son haberlere göre Gülpınarlılar, şirketin alanı terk etmeye başlamasına rağmen nöbeti bırakmıyor. Gülpınarlılar, “Son iş makinesi gidene kadar burayı terk etmeyeceğiz” diyor.

        İşte Ömer Madra “Yerel, yatay, yavaşça” derken bunlardan bahsediyor. Yukarıdakiler arasında sadece Cerattepe örneği, bölge halkına rağmen (25 yıl gecikmeyle) faaliyete başladı.Diğer örneklerde hep şirketlerin geri çekilmesi söz konusu...

        Velhasıl benim önerdiğim, “Bırakalım insan türü kendini yok etsin” kuramına Ömer Madra’nın cevabı şöyleydi: “Bir avuç şirket için mi yapacağız bunu. Ayıp değil mi? Niye mücadele etmeyelim? Sistemde kriz var; ekonomik eşitsizlik var. Artık yumurta kapıya dayandı. Dünyanın bundan önce yaşadığı son büyük yok oluş 65 milyon yıl önceydi.”

        Son olarak da iklim değişikliği konusunu ifade eden ilk kişi olan Prof. James Hansen’ın torunu Sofia’nın, ABD hükümetine karşı “Geleceğimi yemeye hakkınız yok” diye bir dava açtığından bahsediyor. Sonra “Uzay’a selam söyle” diye yolcu ediyor Madra beni. “Bu sistemi değiştiremezsek sabahları radyodan kızmaya devam edeceğimi söyle ona” diyor.

        Söyleşi bittiğinde kendimi biraz daha umutlu hissederek ayrıldım Açık Radyo’dan... Hava çok sıcaktı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar