Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MEŞHUR şiiri yazan Orhan Veli yaşarken İstanbul başka bir İstanbul’muş; şimdikine hiç benzemeyen... Öyle ki şair gözlerini kapatıp şehri dinlediğinde rüzgârı, güvercinleri, bir kadının ayağını suya değdirdiğini duyuyor; şehrini bu seslerle seviyor...

        Şimdi, her neredeyseniz, kapatın gözlerinizi dinleyin İstanbul’u, ne duyuyorsunuz? Ben her sabah saat 08.00’de Kadıköy’deki bitmez tükenmez inşaatların temel kazma, iskele çakma, alüminyum kesme seslerini duyuyorum mesela. Sabah 08.00’den akşam 19.00’a kadar duyuyorum bu sesleri, neredeyse 5-6 senedir. Evde veya işte ya da yolda yürürken, fark etmiyor, inşaat gürültüsü sınır tanımıyor. Sonra çılgın trafiğin gürültülerini duyuyorum; bunlar saat sınırı da kabul etmiyor. Korna, patinaj yapan araba, etrafı titreterek geçen motosikletler, ağır vasıtaların motor gürültüleri...

        Gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri üzerine pek konuşulmadığı gibi bu konuda önlemler almak da kimsenin aklına gelmiyor. Oysaki hava kirliliğinden sonra insana en çok zarar veren ikinci kirlilikten bahsediyoruz. Fizyolojik ve psikolojik olumsuz etkilerinin genişliği hayret verici düzeyde... Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamasında, gürültü kirliliğinin kalp rahatsızlıklarına, inmelere, çocuklarda öğrenme zorluğuna, obeziteye, düşüklere ve hatta prematüre doğumlara yol açtığından bahsediliyor.

        Son açıklanan bilimsel araştırmalar, gürültünün etkilediği yeni bir alandan bahsediyor. Güney Kore’de 206 bin 492 erkek üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, 55 desibelden (normal konuşma tonuna denk geliyor) fazla sese uzun süreler boyunca maruz kalmak, erkeklerde stres hormonu olan kortizol salımını artırırken testosteron üretimini azaltıyor; bu da üreme sağlığında sorunlara yol açan sperm sayısı ve hareketliliğinin azalması demek. (Gürültü bizi delirtecek, demektense “Erkekliğiniz tehlikede” demek daha çok kişinin dikkatini çeker belki...)

        Gürültünün sebep olduğu diğer bir sıkıntı ise çocukların uzun süreli hafızasını ve öğrenme becerilerini etkilemesi. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, gürültülü ortamlarda yaşayan çocuklar diğerlerine göre 2 ay daha geç okumayı öğreniyor.

        Gürültü stres demek; ani sesler, mekanik sesler, şehrin bizi mecbur ettiği bütün bu kötü, istenmeyen seslerin kombinasyonu vücut sistemimiz tarafından kronik bir tehlikeye maruz kalış olarak algılanıyor ve şehir insanının stressiz geçireceği anları gittikçe azaltıyor. Kronik stres demek, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hayat kalitesinin azalması demek... Aslında bazı basit düzenlemeler yaparak en azından gürültü kaynaklı stresi ve hastalıkların ihtimalini düşürmek mümkün. Elbette ilk olarak bunun insanı ne kadar rahatsız ettiğini algılamak ve önlem almak istemek gerek. Ki bu da vatandaşının hayat kalitesi üzerine düşünmeyi gerektiriyor; ki bu da bizde yok...

        Yasal düzenlemelerle şehirlerdeki gürültü kirliliği azaltılabilir. İnşaat alanlarının yoğun olduğu bölgelerdeki inşaat sayılarına kısıtlama getirmek, sadece pazar değil cumartesi de inşaat yasağı getirmek, gün içinde inşaat faaliyetinin yapıldığı zamanı kısıtlamakla başlanabilir. Ardından her yerde karşımıza çıkan EDS (Trafik elektronik denetleme sistemleri) ile aşırı korna çalan, motorunu keyfi için öttüren, yarışan kişilere caydırıcı trafik cezaları kesilebilir.

        Zor mu; değil, sadece iyi niyet gerekiyor!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar