Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu köşenin sadık okurları, ABD’de Trump başkan seçildikten sonra ABD’nin ekonomi ve ticareti öne çıkararak uluslararası arenada empoze ettiği “çok kutuplu dünyadan iki kutuplu dünyaya geçiş” senaryosundan defalarca bahsettiğimi hatırlayacaktır.

        Birçok yazımda “ticaret savaşlarından ülkelere uygulanan ekonomik yaptırımlara, yırtılıp atılan çok üyeli serbest ticaret anlaşmalarından kurumlara uygulanan vergi indirimlerine” kadar Trump’ın birçok kararı aslında “masaya ABD’nin karşısında oturacak ülkeleri” belirlemek amacıyla aldığını yazmıştım.

        Şimdi bu yorumları bir kez daha hatırlayarak yazının geri kalanını okumaya devam edelim.

        Ama önce kısa bir hatırlatma...

        ABD, 50 milyar dolarlık ilk vergi listesinde “Çin bizden teknoloji ve ticari sırları çalıyor” iddiasıyla, daha çok uzay teknolojileri, robot üretimi ve otomobil sektörü ürünlerini hedef almıştı.

        Çin’in bu karara tepkisi sert olmuş ve onlar da yine 50 milyar dolarlık bir liste hazırlayarak ABD’den yapılan tarım ürünleri, uçak ve otomobillere aynı oranda vergi koyduklarını açıklamışlardı.

        ABD, Çin’den yapılan 50 milyar dolarlık ithal ürüne yüzde 25 vergi uygulayacağını açıkladığı kararın üzerinden henüz birkaç gün geçmişken, yüzde 10 vergi uygulayacağı Çin’den toplam 200 milyar dolarlık yeni bir ithal ürün listesi açıkladı. Bu seferki listede tekstilden oyuncağa çok geniş bir ürün yelpazesi var. Belli ki ABD, Çin’den “Tamam, masaya oturalım” teklifi gelene kadar bu işi uzatacak.

        “Ticaret savaşlarının kazananı olmaz.”

        Olmaz, ama daha çok kaybedeni olur. Aslında bu bir nevi “Kimin sinirleri daha güçlü?” rekabeti gibi.

        Açıklayayım...

        ABD’nin 2017 sonu itibarıyla Çin’e verdiği ticaret açığı 350 milyar dolar. Diğer yandan AB’ye verdiği açık da kabaca 120 milyar dolar. Bu ikili dışında Meksika ve Kanada’ya 65’er milyar dolar açık veriyor.

        Çin konusunu anlattım. Çin’in toplam ABD’den aldığı ürün miktarının 150 milyar dolar olduğu düşünülürse ABD’nin ithalat vergileri oyununda elini artırmasına verebileceği cevap sınırlı. Toplam 3.1 trilyon dolarlık rezervinin 1.1 trilyon doları ABD tahvilinde. Teoride eğer rezervlerini başka bir para birimine çevirmeyi göze alıyorsa elindeki ABD tahvillerini azaltarak vergi misillemesi yapabilir. Pratikte kısa vadede pek mümkün değil. Bu sebeple Çin’in ABD ile ortak bir mutabakat zemini bularak bu işi halletmesi lazım.

        Diğer ülkelere gelelim. ABD yakın zamanda, AB üyesi ülkelerin çelik ve alüminyum ihracatına da yüzde 10-25 vergi uygulayarak bu coğrafyaya verdiği ticaret açığını da unutmadığını gösterdi. Aslında ABD’nin AB’de direkt hedef aldığı ülke, Almanya. Sadece Almanya’ya verilen açık 65 milyar dolar. Özellikle Almanya’nın Rusya ile olan yakın ticari ilişkileri ABD’nin bu konuda daha hassas olmasına neden oluyor. Almanya’nın yıllık verdiği cari fazlanın 200 milyar Euro olduğu ve bunun da 1/3’ünün ABD’den geldiği düşünülürse Trump’ın aldığı kararların Merkel’i nasıl zorlayacağını kestirebiliriz.

        Bu örnekler NAFTA üyesi olan Kanada ve Meksika için de geçerli.

        Sonuçta Trump diyor ki: “Böyle gelmiş ama böyle gitmez! ABD artık daha fazla açık veremez.” Dünya ticaretinde birçok ülkenin ABD üzerinden gerçekleştirdiği ihracat odaklı büyüme hikâyesi belli ki artık geçer akçe değil. En azından uluslararası siyasette ABD ile aynı sayfada olmayan ülkeler için!

        Zor bir strateji. Tutar mı? Zaman gösterecek, ama birçok ülkenin hayatının zorlaşacağı aşikâr.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar