Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Hazine 1 yıllık tahvil ihracı yaptı. İhalede Hazine’nin borçlanma maliyeti son 10 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 19 olarak belirlendi. Türk Lirası cinsinden bankaların gecelik borçlanma maliyetleri yüzde 18.5’e kadar yükseldi ki bu oran 2007’den beri gördüğümüz en yüksek gecelik TL borçlanma maliyeti. Bir istatistik daha ekleyelim: TCMB tarafından açıklanan verilere göre ticari krediler son 2 haftada 400 baz puan artışla yüzde 21 seviyesine yükselmiş ki bu oran da son 9 yılın zirvesi oluyor.

        Biraz daha rakamlara bakalım...

        Türkiye’nin risk primini gösteren CDS oranları 21 Mayıs’ta Merkez Bankası’nın 300 baz puan faiz artışı öncesinde 295 baz puana kadar yükselmiş daha sonra kurdaki toparlanmayla 250 baz puanın altına kadar inmişti. Dün itibarıyla CDS’lerin yeniden 290 baz puana çıktığını gördük.

        Bir de Borsa İstanbul’a (BIST) göz atalım. BIST100 endeksi yıl başından beri yüzde 17 düşerek en fazla değer kaybeden endeks oldu. Ortalama yüzde 15-16 özsermaye kârlılığı ile çalışan bankaların, borsada takip edildiği bankacılık endeksi ise dolar bazında son 9 yılın dibine inmiş durumda.

        Bu arada yurtdışında...

        Dün açıklanan ABD tüketici enflasyonu yüzde 2.8 ile son 6 yılın zirvesine çıkmış durumda. FED’in faizleri bu sene 2. kez olmak üzere bugün bir kez daha artırması ve yüzde 1.75-2 bandına taşıması bekleniyor. Büyük ihtimalle sene boyunca 2 kez daha faiz artırımı gelecek ve yıl sonu yüzde 2.25- 2.50 bandına çıkacağız. Bu durumda da FED faizleri 2008 senesine geri dönmüş olacak. ABD faizlerindeki artışların en büyük etkisi gelişmekte olan ülke kurlarında görülüyor. Barclay’s dolar cinsi gelişen ülke tahvilleri ortalama faizini gösteren endekse baktığımızda yüzde 5.65 seviyesini görüyoruz, ki bu oran 2 yılın zirvesi.

        Diğer yandan Avrupa Merkez Bankası (ECB) da beklenenden daha önce tahvil alım programını bitirmeyi planladığını açıkladı. Gelişen ülkelere borçlanma ihtiyaçlarını büyük oranda ABD Dolar’ı cinsinden temin etseler de, ECB’nin kararı sonrası Euro’da artacak maliyetlerin gelişen ülkelere etkisi de negatif olacak.

        Şimdi gelelim sadede...

        Dışarıda işler bozuyor. Yukarıda yazdıklarımın yanına ticaret savaşlarını, artan jeopolitik riskleri de ekleyebiliriz. Gelişmiş ülkelerin büyük buhrandan sonra gördüğü en büyük kriz olan 2008- 2012 arası yaşananlardan sonra gelişen ülkelere dünya genelinde tasarruflar gelişmekte olan ülkelere yönelmişti. 2018’de net olarak anlıyoruz ki artık para evine dönmek istiyor!

        Bizse içeride tamam seçim sath-ı mailine girmiş durumdayız ve kimsenin bu tespitlerle ilgilendiğini sanmıyorum. Merkez Bankası kendi sorumluluğunda olan enflasyonu tutabilmek için en sonunda faiz silahını çekti ve kendini korumaya aldı. Böylece mevcut enflasyonun en büyük sebebi olan kurdaki değer kaybını durdurmayı başardı.

        Ancak ekonomi sadece kurdan ibaret değil. Yazının başında belirttiğim üzere Hazine’nin borçlanma maliyetleri artıyor, şirketlerin kredi maliyetleri hızla yükseliyor, şirketlerin borsadaki değerleri eriyor ve en nihayetinde ekonomi tekliyor.

        Seçimlerden sonra acil bir yol haritasına, yeni bir hikâyeye ihtiyacımız var. Bu yol haritasının hem yurtiçi yerleşikleri ikna ederek döviz birikimlerini bozdurmayı tercih edecekleri, hem de yurtdışındaki yatırımcıların gerek doğrudan yatırımlar gerekse para piyasası yoluyla yeniden Türkiye’ye yatırım yapmaya başlayacakları bir formatta olması lazım.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar