Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Peter Navarro. Bu ismi birçoğumuz, 2016 yılında Donald Trump ABD Başkanı seçildiğinde öğrenmiştik. Seçimlerin arkasından Trump’a dış ticaret konusunda danışmanlık vermek üzere Beyaz Saray’a yerleşen Navarro, 2 yıldır ABD’nin önemli kararlarının altına imza atan isimlerden biri olarak öne çıkıyor. Peter Navarro, Çin’i ve Almanya’yı ABD’nin iyiden iyiye açılan dış ticaret açığının en büyük iki sebebi olarak gösteriyor ve ABD ekonomisinin toparlanması için bu ülkelere yüksek tarife ve kotalar konulmasını istiyor.

        Trump’ın başkan seçilmesini hemen hiç kimse beklemediği için Navarro’nun anti küreselleşme ve serbest ticareti baltalayıcı önlemlerini ciddiye alan olmamıştı. Trump seçildikten sonra ise, Navarro’ya karşı daha dengeli görüşlere sahip olan ve “başdanışman” sıfatını taşıyan eski Goldman Sachs’lı Gary Cohn’a güvenilmiş ve yine “Peter Navarro riski” fiyatlanmamıştı.

        Trump’ın demir çelik ithali için yüzde 25 ve alüminyum için de yüzde 10 ithalat vergisi getirdiğini açıklayıp ardından da Başdanışman Gary Cohn’un istifası gelince sanırım herkesin aklında aynı manşet belirdi: “Peter Navarro’nun zaferi!”

        DEMİR-ÇELİK MESELESİ

        2016 sonu itibarıyla ABD ve AB arasındaki toplam ticaret hacmi 600 milyar dolar. Bu ticaret içinde demir ve alüminyum kısmı aslında son derece düşük. ABD’nin Avrupa’dan yaptığı toplam çelik ithali 5 milyar dolar. Karşılığında da 1 milyar dolarlık çeliği Avrupa’ya satabilmiş. Alüminyumda ise durum daha küçük. ABD’nin Avrupalı şirketlerden yaptığı alüminyum ithalatı sadece 500 milyon dolar. İki ülke arasında ABD’nin aleyhine 147 milyar dolarlık bir ticaret açığı olduğu düşünülürse Trump’ın, “alüminyum ve çeliğe” koyacağı tarife ve vergilerin AB tarafının çok canını yakacağını düşünemeyiz.

        ASIL KONU OTOMOTİV Mİ?

        Trump’ın çelik ve alüminyum ithaline vergi koyduğunu açıklamasının ardından AB Komisyon Başkanı Junker de sert çıktı ve “Biz de boş durmuyoruz. Burbon viski, Amerikan denim kumaş ve Harley Davidson motosiklete vergi uygulayacağız” dedi. Bunun üzerine sinirlenen Trump, ağzından baklayı kaçırdı, “Eğer ticaret savaşlarını başlatıyorlarsa bizim için bu savaşı kazanmak çok da zor olmaz” dedi ve ekledi: “Avrupalı otomobiller ülkemizde cirit atıyor!”

        Gerçekten de iki ülke arasındaki 147 milyar dolarlık ticaret açığının ürün bazlı en büyük kısımlarından birini otomotiv sektörü ürünlerinin ithali oluşturuyor. Avrupa bu kalem altında ABD’ye 36 milyar Euro (44 milyar dolar) fazla veriyor.

        Trump iddia edildiği gibi ABD’de satılan Alman arabalarına yüzde 35 vergi uygulayabilir mi? Bu oranda vergi uygulayabilmek için Trump’ın Kongre’nin onayına ihtiyacı var. Ancak belli bir süre için (maksimum 150 gün) yüzde 15’e kadar bir vergi koymak isterse bu kararı almak için onaya ihtiyacı yok.

        AVRUPALILARIN ELİ ARMUT MU TOPLUYOR?

        Şu ana kadar sadece mal ticareti üzerinden konuştuk. Bir de işin sermaye tarafı var. ABD’nin yurtdışından aldığı doğrudan yatırım (FDI) formatındaki paranın yarısı (kabaca 200 milyar dolar) Avrupa’dan geliyor. Diğer yandan yaklaşık 4.7 milyon Amerikan vatandaşının ABD’de çalıştığı işyerlerinin sahipleri AB şirketleri. Belki ABD mal ticareti üzerinden Avrupa’ya ciddi açık veriyor ama finansman ayağında Avrupalıların ABD’ye yaptığı yatırımlar göz ardı edilemez.

        ABD’nin kendi canını da yakacak topyekûn bir ticaret savaşına girmesi makul gözükmüyor. Ama belli ki Başkan Trump ekonomiyi koz olarak kullanıp her ülkeyle yeniden masaya oturmak ve kendi şartlarını dikte ettirerek yola devam etmek istiyor. Nihai hedef Çin!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar