Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçtiğimiz yıl eylül ayında 2018 -2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tarafından açıklandı. Programı kapsayan 3 yıl için büyüme hedefi yüzde 5.5 olarak belirtildi. O dönemki tartışmalar büyüme oranı için yapılan bu hedefin “gerçekçi olmadığı ve ulaşılmasının da zor olduğu “ şeklindeydi. Şimdi aradan sadece 4 ay geçti ve 2018 yılı büyüme oranı olarak yüzde 7’ler konuşuluyor.

        DÜNYA TOPARLIYOR...

        2018 yılı küresel ekonomide son 7 yılın en iyi senesi olmaya aday gözüküyor. Avrupa’da ve ABD’de krizin etkileri büyük oranda atlatılmış durumda. 2018 yılı için Avrupa’da son 7 yılın en iyi büyümesi yüzde 2.3, ABD’de ise 9 yıldır devam eden kesintisiz periyodun devamında yüzde 2.6’lık büyüme bekleniyor. Gelişen ülkelerde de iyi durumda. Gelişmekte olan ülkelerde de durum daha iyi. 2018 yılında Çin’in yüzde 6.9, Hindistan’ın yüzde 6.5’lik büyüme beklentileri, emtia fiyatlarının toparlaması sonucu Rusya’da yeniden yüzde 2’lere yaklaşmasıyla beklenen büyüme oranları bu durumu teyit ediyor.

        Ancak Türkiye için 2018’de hedeflenen yüzde 7 büyüme ( geçen seneki yüzde 6.5 - 7’lik büyüme oranına rağmen) olası bir senaryo olarak durmuyor. Gelin sebepleriyle üzerinden geçelim. Türkiye ekonomisinde Gayri Safi Milli Hasıla hesabında hanehalkı tüketimi kabaca toplamın yüzde 60’ını oluşturur. Daha sonra yüzde 30 ile kamu ve özel sektörün yatırım harcamaları gelir. Bu kalemlerin dışında tabii ki kamunun tüketimi, stoklar ve net dış ticarette GSYH hesabında ele alınan kalemlerdir. 2017 yılında gelen yüzde 7’ler civarındaki büyümeye bahsi geçen kalemlerden en büyük katkılar hanehalkının yoğun harcaması ve kamu ağırlıklı olduğunu tahmin ettiğimiz yatırımlardan geldi. Bir de bunun üzerinde kurun değer kaybı sonrasında net dış ticaret de büyümeyi sırtladı. 2018 için eğer benzer bir büyüme bekliyorsak bazı konularda da net olmamız lazım. Hanehalkı bu sene de ciddi tüketim yapacak. Artan kredi maliyetleri, hanehalkının alarm vermese de artan borçluluk oranları düşünüldüğünde ve 2016’dan ertelenen bazı harcamaların 2017’de tamamlandığı önermesiyle bu katkının 2018’de bu derece yüksek olmasını beklemek naif olur. Özel sektör yatırım harcamalarına 2018’de başlayacak. GSYH hesaplama tekniği değiştiğinden beri yatırım harcamalarındaki kamu-özel ayrımını göremiyoruz. Ancak özel sektörde üretim bandı üzerinden takip edilen “kapasite kullanım” rasyosu yüzde 80’lerde ve bu oran son 9 yılın en yüksek seviyesi. Bir başka ifade ile özel sektör artarak gelen siparişleri karşılamak için artık yatırım yapmak zorunda. 2017’de büyümeye 2 puana kadar destek veren KGF devrede olacak. Gerçekten de 2017’de toplam 200 milyar TL büyüklüğünde kredi KGF şemsiyesinde reel sektörün kullanımına verildi. Bu kredi sayesinde normal şartlarda kredi kullanımı zor olan birçok şirket borçlarını yapılandırdı ve daha çok işletme sermayesi olarak kendine kaynak yarattı.

        KOLAY GÖZÜKMÜYOR

        2018’de KGF’den kalan kısım 50 milyar TL. 2017’deki KGF geri dönüşleri olan 25 milyar TL’yi de eklersek toplam 75 milyar TL’lik bir kaynak reel sektöre aktarılabilir. Bu rakam 2017’deki 200 milyar TL’nin oldukça altında. Ayrıca bankacılık sektörünün toplam kullandırdığı kredi stoku da 2.2 trilyon TL ile geçen yıla göre %24 artmış durumda. 2017’de büyümeye en büyük destek veren inşaat sektöründe kredi artışı ise yüzde 36 oldu. Ancak mevduat tarafı aynı hızla artmıyor. Sektörün mevduat/kredi oranı ise yüzde 123 ile tüm zamanların rekorunda. Bu sebeple “yüksek kredi artışı” yöntemiyle 2018 büyümesine katkı sağlanması kolay gözükmüyor.

        Bağlıyorum...

        2018’de büyümenin OVP hedeflerini yakalayarak yüzde 5 - 5.5 bandında ama mümkün olduğunca üretim, ihracat odaklı ve yatırım harcamalarının artışı ile desteklenmesi aslında çok daha iyi bir dilek olabilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar