Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2018’in ilk yazısında yeniden birlikteyiz. Zaman bir algı ve biten/ başlayan “yıllar yörüngede rastgele noktalar”* da olsa, bize verdiği umudu seviyor ve kullanıyoruz sanırım.

        Bir önceki yazımda soyut yatırımların küresel ekonomide artan payından bahsetmiştim. Bu yıla da bu konuyla başlayalım istiyorum. Görülüyor ki, yerkürede ekonomi anlamında çok ciddi bir kırılım yaşamaktayız. Buhar devrinden elektriğe geçiş gibi, nükleer enerjinin işlerin dengesini değiştirmesi gibi, 25 yılda internetin hayatımızda en önemli yeri tutması gibi, bir sıçrama noktasındayız.

        “Eğer o şirketi bir hayvana benzetseydim kesinlikle ahtapot derdim.”

        Bu benzetmeyi yapan ABD’li bir yatırım kurumunun hisse analisti ve bahsi geçen şirket de “Amazon”.

        Perakende sektöründe faaliyet gösteren bir e-ticaret şirketinin son 10 yılda dönüşümü gerçekten de ilk paragrafta bahsettiğim “soyut yatırımların önlenemez yükselişine” net bir örnek.

        Amazon, başka şirketlerin stoklarında bulunan ürünleri (tahminlerin aksine satışlarının yüzde 60-65’ini); geliştirdiği e-ticaret platformu üzerinden, iyi işleyen lojistik ağı yardımıyla satarak ve büyük alım yapabilme kapasitesi sayesinde piyasa değerini 560 milyar dolara çıkarabilmiş bir şirket. Sanırım buraya kadarıyla Amazon hikâyesi bilinen bir hadise. Gelgelelim, 1 milyondan fazla müşterinin çevrimiçi alışveriş yaptığı şirket aslında son 10 yıldır başka bir dönüşüm içerisinde. Dünyanın dört bir yanından kendi e-ticaret platformuna gelen siparişleri büyük bir veri analizi için kullanan Amazon, ortaya çıkan anlamlı sonuçları şirketin yatırım yönünü belirlemekte kullanmakta. Şirket sadece mevcut müşteri veritabanı ile yetinmeyip sinerji yaratabileceği her türlü farklı bilgi setini de bünyesine katmaya çalışıyor.

        Örnekler üzerinden gidelim.

        Amazon 2017 yılında Whole Foods’u 13.6 milyar dolara satın aldı. Böylelikle, müşterilerinin yıllarca kitap ve teknoloji ürünleri tedarikçisi olarak kullandığı Amazon, ABD’de 460 şubesi bulunan bir gıda perakendecisini satın alarak muhtemelen daha önce hiç girmediği evlere girme şansı buldu. Ayrıca her Whole Foods şubesinde bir Amazon satış kiosku açılması da, Whole Foods ürünlerinin Amazon’un mükemmel işleyen lojistik ağı yoluyla dağıtılması da (İngiltere’deki Waitrose/Ocado örneğine benzer şekilde) karşılıklı sinerjinin öne çıkan yönleri oldu.

        Amazon’un ahtapota benzetilmesinin tek sebebi Whole Foods değil tabii ki. Şirket sağlık sektöründe aktif olma maksadıyla ABD’nin önemli farmakozmetik ağlarından olan CVS şirketini almak için harekete geçmiş durumda.

        İştah, teknoloji tarafında da hayli sağlam: Apple’ın bu alandaki başarısını takip eden şirket San Francisco’da Amazon Lab 216 adında bir teknoloji araştırma ve tasarım merkezi kurdu. Çoğumuzun kitap okumak için müptelası olduğumuz Kindle ya da modern zamanların kişisel asistanı Echo yine San Francisco’daki bu start up’un tasarladığı ürünler.

        ABD’deki bir başka yatırım kurumunun Amazon ile ilgili şöyle bir yorumu var: “Bir gün Amazon sitesinde ürününüzü satmak istediğinizde onu Amazon’a fason ürettirmek zorunda kalacaksınız. Çünkü ürününüzü kısa bir süre sonra sizden daha ucuza ve daha albenili üretebilecekler.”

        Biliyorum, bu kulağa korkutucu geliyor. Umarım da yanlış bir yorum/ kehanet olur. Ancak dünyanın teknoloji üzerine kurulu dev şirketlerin kontrolüne girdiğini sanırım artık söyleyebiliriz. Bununla nasıl mücadele edeceğiz?

        Uzun cevaba bu köşede aralıklarla değineceğim.

        Kıssadan hisse isteyenler için cevap: Eğitim ve dünyayı takip.

        İyi Seneler

        * Mete Atatüre, Cambridge Üniversitesi Fizik Profesörü

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar