Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir yanda yüzde 2.3 ile son 6 yılın en iyi büyümesini yakalamış Euro kullanan AB ülkeleri, diğer yanda 2017’nin ilk yarısında sadece yüzde 0.5 ile 2012’den beri en düşük büyümeyi tutturmuş İngiltere. Bir yanda yıllık yaklaşık 250 milyar Euro cari fazla veren AB, diğer yanda her yıl 100 milyar sterlinin üzerinde dış ticaret açığı veren İngiltere.

        İşte bu iki tarafın politikacıları şimdi bir zorlu bir kavga veriyorlar: “Brexit”. Aslında İngilizler bu kararı 1.5 sene önce aldı ve hatta İngiltere Başbakanı Theresa May bu yılın mart ayında meşhur 50. maddeyi başlatarak Brexit için startı vermiş oldu. “O zaman neyin kavgasını yapıyorlar?” diye sorduğunuzu duyar gibi oldum. Cevap vereyim: İngilizler nasıl ilerleyeceklerini bilmiyorlar ve ülkede bu iş tam bir arapsaçına dönmüş durumda. Diğer yandan 17 üyeli Euro Bölgesi, Brexit’in bir an önce başlamasını istiyor ve AB’de de sabırlar taşmak üzere.

        Biraz daha detaya girelim....

        İngiltere Başbakanı May zor durumda. AB, Brexit’in İngiltere’nin istediği gibi ilerlemesi, yumuşak geçişli olması ve sonrasında olası bir “Gümrük Birliği” benzeri anlaşma yapılabilmesi için 3 şart sıralıyor: “Geçmiş döneme ait borçlarını öde, İngiltere’de yaşayan 3 milyon AB vatandaşının mevcut haklarını koru, AB üyesi İrlanda’yla yeni dönem için ilişkilerini düzenle.”

        Aslında bu şartları May başından beri biliyor. İngiltere Başbakanı ülkede artarak esen anti Brexit rüzgârını da görüyor. Hatta İşçi Partisi Başkanı Jeremy Corbyn’in “Brexit sonrası ortak pazar” tezinin de çok popüler olduğunun farkında. Bu yüzden mümkün olduğunca yumuşak bir geçiş ve Brexit sonrası İngiltere’yi AB’den tam koparmayacak bir formül için çalışıyor.

        BÜYÜK ENGEL BORIS JOHNSON

        Evet... Eski Londra Belediye Başkanı, Brexit kararının mimarlarından, mevcut İşçi Partisi kabinesinde Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Boris Johnson, Theresa May’in manevra alanını sürekli kısıtlıyor.

        Geçtiğimiz günlerde Brexit masasında İngiltere tarafının yoğun çabası sonrası 60-70 milyar Euro olarak hesaplanan İngiltere’nin Brexit kararı gereği AB’ye ödemesi gereken borçlar, 2020’ye kadar AB bütçesine yapılacak 20 milyar Euro’luk katkı payına düşürüldü. May bu rakamı bütçeye koymaya çalışıyor ki Brexit tartışmalarında diğer konularda eli biraz daha rahatlasın. Ancak Boris Johnson’ın yakın zamanda “20 milyar Euro’yu AB’ye feda edeceğimize sallanan sağlık sistemimize yatırmamız lazım” mealindeki açıklaması ve arkasından gelen “istifa tehdidi” May’i zor durumda bıraktı.

        AB’ye ödenecek para dışında İngiltere’de yaşayan 3 milyon AB vatandaşının mevcut haklarının korunması noktasında da iktidar partisinde ciddi karşı çıkışlar var. Hele İrlanda konusu... Tam bir kördüğüm.

        Bu açılardan bakıldığında Brexit kararını alan bir önceki Muhafazakâr Parti kabinesi nasıl o kararın altında kaldıysa, Brexit’i yürürlüğe sokmaya çalışan Theresa May’in koalisyon kabinesinin de bu yükün altından kalkamayacağını düşünüyorum. Daha önce bu köşede belirttiğim üzere, İngiltere’de uzak olmayan bir zamanda yeniden seçime gidilmek zorunda kalınabilir. Bu arada ekonomik büyümede yaşanan ciddi ivme kaybı, enflasyondaki hızlı artış ve yüksek ticaret artışı da İngiltere’yi zorlayacaktır. “Sterlin, dolar karşısında 2 yılın zirvesine çıktı, sen neden bahsediyorsun?” diyorsunuz değil mi?

        Haklısınız... Ancak piyasalar bazen kör uçuşuyla otomatik pilota bağlı gitmeye bayılır. Ta ki duvara çarpana kadar.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar