Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2017 yılı, gelişmekte olan ülkeler için hiç de korkulduğu gibi gitmiyor. Özellikle geçen şubat ayından itibaren küresel piyasalarda fiyatlanmaya başlanan “güçsüz Trump” senaryoları sonrasında gelişen piyasalara ciddi para girişi gözlemlendi. EPFR’nin topladığı verilere göre gelişen piyasalara yılbaşından beri giren paranın miktarı 90 milyar doların üzerinde. Özellikle nisan başından temmuz sonuna kadar devam eden 21 hafta kesintisiz para girişi var ki, son 3 yıldır bu kadar uzun para girişini gözlemlememiştik.

        Bahsi geçen 90 milyar doların kabaca 50 milyar doları tahvil-bono piyasasına, 40 milyar doları ise hisse senetlerine gitmiş. Bu kadar para girişi sonrasında da gelişen piyasalardaki hisse senetlerinden oluşturulan endeks sepeti (MSCI Hisse Endeksi) yılbaşından beri yüzde 23 prim yapmış vaziyette. Endeks en son bu seviyeye 2014 Eylül ayında çıkmıştı.

        Ülke bazında örnek vermek gerekirse; Borsa İstanbul yılbaşından beri % 40, Hong Kong yüzde 25, Hindistan yüzde 17 prim yapmış durumda. Bu anlamda bakıldığında, gelişen ülkelerde özellikle hisse senetlerine yatırım yapanlar için çok keyifli bir 7 ay geçmiş durunda.

        Diğer yandan yine gelişen ülkelerin ortalama F/K oranlarına baktığımızda Türkiye’de 11 ortalamanın zorlandığını görüyoruz. Bu oran Brezilya Borsası için 21’lerde, Meksika’da 21, Hindistan’da ise 23 çarpanlarda. Hindistan’da son 10 yılın en yüksek, diğer borsalarda da son 10 yıllık ortalamaların üst bandına yakın bir yerlerde. Borsa İstanbul’da ise durum sene başında gördüğü 8.5 çarpana göre oldukça primli, ancak 2014’teki 13 çarpana göre baktığımızda “Hâlâ yeri var” diyebileceğimiz bir yerde. Ancak genel anlamda gelişen ülke hisse senetlerine sene başından beri giren 40 milyar dolar ve yaklaşık yüzde 25’lik prim sonrası “ucuz” demek pek mümkün değil.

        TAHVİL TARAFINDA DURUM NASIL?

        Gelişen ülke hisse senetleri için son derece iyi geçen son 7 ayın aynı ülkelerin tahvil piyasasına nasıl yansıdığına bakalım. Burada ilk göz atacağımız endeks, JP Morgangelişen ülke tahvilleri faiz endeksi. Bu endeks, gelişen ülkelerin çeşitli vadelerdeki “eurobond”larından oluşan bir sepetin ortalama getirisini verir. 2017 başında bu endeksin ortalama getirisi % 3.7 (dolar bazında) seviyesindeymiş. Ciddi para girişinin ardından bu endeksin ortalama getirisi % 3.3 seviyesine gerilemiş. Bu anlamda hisse senetlerine benzer bir getiri burada da sağlanmış. Bu endeks tarafından takip edilen Türkiye’nin 10 yıllık eurobond faizi de yılbaşında yüzde 5.5 seviyesindeyken bugün yüzde 4.9’a kadar gerilemiş durumda.

        Şimdi gelin birlikte geçen 7 ay içinde ülke tahvillerine bu kadar para girerken gelişen ülke merkez bankaları ne yapmış diye bakalım. Brezilya Merkez Bankası bu dönem içinde 4.5 puan faiz indirimi yaptı ve fonlama faizini yüzde 9.25’e indirdi. Rusya 1 puan indirdi ve faizini yüzde 9’a çekti. Endonezya 0.25 puan indirdi, faizini yüzde 4.5’e indirdi. Bizim Merkez Bankası ise bu süre içinde fonlama faizini 3.5 puan yükselterek diğerlerinden çok farklı bir politika izledi.

        TOPARLIYORUM...

        Gelişen ülkeler, hisse senetleri başta olmak üzere tahvil ve bono piyasası dahil son 7 ayda yatırımcının ciddi bir teveccühünü aldı. Bu fırsatı kullanıp gelen sıcak paranın da avantajıyla reformlarını yapabilen, enflasyonu düşüren, faizlerini indirebilenler oldu. Para girerken aslında çok da “Hangi ülke bu şanslı dönemi nasıl kullanıyor?” diye sorgulamadı. Ama bir gerçek var ki, para girişi durduğu anda bu soru sorulmaya başlanacak.

        Sağlanan getiriler o kadar cezbedici ki yatırımcıların yukarıda saydığım sorulara alacağı cevaplar için pek de tahammülü olmayacak. O zaman geldi mi? Bilmiyoruz... Ancak aynı EPRF verileri ağustos başındaki satışın son 7 ayın haftalık bazda en sert satışı olduğunu söylüyor. Devamı gelirse bir trende dönüşebilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar