Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haftanın en fazla konuşulan konularından biri “Hazine’nin borçlanma limitinin artırılacağı” haberiydi. Yılın ilk yarısında ortalama itfasının 1.2 katı kadar borçlanan Hazine, iç borçlanma yoluyla 26.7 milyar TL, dış borçlanmayla ise 19.8 milyar TL kaynak kullandı. 2017 yılı için toplam borçlanma limiti 47.5 milyar TL olarak belirlenmiş ve ilk 6 aylık borçlanma toplamı 46.5 milyar TL’ye dayanmış vaziyette. Kamu finansmanının limitlerini belirleyen ilgili kanuna göre, belirlenen yıllık borçlanma limitini yüzde 10 artırma yetkisi Bakanlar Kurulu’nun uhdesinde. Ancak daha yüksek bir borçlanma için kanunda değişiklik gerekiyor ki 2009 yılında krizin en yoğun hissedildiği ortamda benzer bir kanun değişikliği yapılarak “Bakanlar Kurulu’na limiti 5 kat artırabilme” yetkisi verilmişti. Nitekim o sene Hazine 61 milyar TL borçlanma yapmıştı.

        Buraya kadar detayları hatırladıysak şimdi sorulara geçelim...

        Neden bu sene Hazine yüksek borçlanmak durumunda kaldı?

        Bunun en kısa ve net cevabı, “Bütçe açığı arttı” şeklinde olur. Bütçe yılın ilk 6 ayında 25.2 milyar TL açık verdi. Yılbaşında Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2017 sonu için bütçe açığını 47 milyar TL (GSMH’nin yüzde 1.9’u) olarak hedeflemişti. Ancak yılın ilk 6 ayı gösteriyor ki sene sonu rakamı GSMH’nin yüzde 2.1-2.2 seviyesine kadar yükselebilir. Bu da yaklaşık 55 milyar TL’ye tekabül ediyor.

        Bu durumda da kamu borçlanmasını sağlamak durumunda olan Hazine itfasından çok daha yüksek oranda borçlanmak zorunda kalıyor.

        Bütçe neden daha fazla açık veriyor?

        Her gülün dikeni olduğu gibi geçen sene ekonomide yaşanan şokun atlatılması için alınan tedbirlerin de bir yan etkisi olacağını biliyorduk. KDV, ÖTV ötelenmeleri, vergi yapılandırılmaları, istihdam teşvikleri ve maliyetleri kamu tarafından karşılanan diğer unsurlar 2016 yılında sadece yüzde 1.1 açık veren bütçenin bu sene iki katı kadar açık vermesine neden oldu.

        Teşviklerin bu sene 18-20 milyar TL olmak üzere üç yıl boyunca bütçeye 35 milyar TL’nin üzerinde maliyeti olması bekleniyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ifadesine göre bu teşviklerin yanında “savunma harcamalarındaki” artışın da bütçe açığını artırdığını, bu sebeple borçlanma limitinin artırılacağını öğreniyoruz.

        Yüksek borçlanma sonrası kamu borcu artışı alarm veriyor mu?

        2017 ilk çeyrek itibarıyla Hazine’nin “AB tanımlı borç stoku” hesaplamasına göre Türkiye’nin kamu borcunun GSMH’ye oranı yüzde 29. Sene sonu yüzde 31-32 arası bekleniyor. Bu oran 2012’den beri en yüksek oran. Bu anlamda son birkaç senedir artan bir trendden bahsedebiliriz. Ancak bu oranları 27 üyeli AB ortalaması olan yüzde 83’le ya da yüzde 60’a fikslenmiş Maastricht kriterleriyle karşılaştırdığımızda “Alarm veriyor” demek insafsızlık olur.

        BORÇ STOKUNDA SORUN YOK O ZAMAN?

        Brüt kamu borcunda son dönemde ciddi artış var. 2010 yılında 500 milyar TL seviyesinde olan toplam kamu brüt stoku, 2017 1. çeyreğinde 850 milyar TL’ye çıkmış vaziyette. Ancak GSMH ile karşılaştırıldığında kamu tarafındaki artan bu borç stoku şu an için ciddi bir risk yaratmıyor. Mevcut durumda olabilecek en büyük risk, Hazine’nin uzun süre itfasından yüksek borçlanmasının ikinci piyasa tahvil bono faizlerinde bir miktar baskı yaratması olabilir.

        Kamu borç stokundaki bu rahatlığı özel sektör rakamlarının da dahil edildiği “Türkiye’nin brüt dış borcu” rakamlarında aynı şekilde göremiyoruz. 2010 yılında Türkiye’nin 290 milyar dolar olan özel artı kamu dış borcu, 2017 ilk çeyrekte 412 milyar dolar olmuş. Bu rakamın 288 milyar doları özel sektöre ait. Son 7 yıldaki toplam döviz borcundaki artış GSMH’ye göre yüzde 38’den yüzde 49’a çıkmış vaziyette.

        SONUCA GELELİM

        Yurtdışına olan kaynak bağımlılığımız yüksek. Özellikle şirketlerimiz son 6-7 senede çok ciddi borçlandılar. Yurtdışında bozan hava ve Türkiye’nin yaşadığı olumsuzluklar, şirketlerimizin bir süredir yatay kalmasına neden oluyor. Orada şu anki öncelik “mevcut borçları çevirmek”. Kamu tarafının ise bahsettiğim gibi göreceli avantajı var ve şu an onu kullanıyor. Ancak bu avantajın ömrü en fazla 2-3 sene. Kamuda da bu hızla giderse bu avantajımızın bitmesi uzun sürmez. Bu sebeple ekonomimiz kırılganlığını bilerek ve yeni oyun planımız ne ise ona göre oyun kurmamız için uzun süremizin olmadığının farkında olmalıyız.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar