Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dış politikada gergin günlerden geçiliyor. Aslında bir süredir bu gerginlik devam ediyordu. Suriye’de ABD ile orta ve uzun vadeli belki ortak çıkarlar hâlâ birbirine benzer. Ancak kısa vadeli senaryolara baktığımızda ABD’nin bu bölgede ortaya koyduğu manevralar bizim kırmızı çizgilerimizi oldukça zorluyor. Bu arada Rusya ile durumumuz geçen seneye göre toparlıyor olsa da hâlâ istediğimiz düzeye gelmiş durumda değil. Uçak krizi arkasından iki ülke arasında yaşanan kriz, karşılıklı alınan sağduyulu kararlar ile belli noktaya getirilmiş olsa da ekonomi anlamında kriz öncesine göre ciddi kayıplar var. Son dönemde yaşadığımız Katar krizinde ise yaşanan gelişmeler Türkiye’nin durduğu yerin doğru olduğunu gösteriyor. ABD başta diğer büyük oyuncuların krize daha sonra dahil oldukları nokta ve yaptıkları açıklamalar Katar ile Körfez ülkeleri arasında Türkiye’nin baştan beri doğru noktada olduğunu gösteriyor. Ancak buradaki sıkıntı da şu: Katar krizinde karşı tarafta yer alan ve Türkiye için ekonomi anlamında önemli ülkelerin başında gelen Suudi Arabistan ile bu noktadan sonra denge nasıl sağlanacak?

        Görüleceği üzere Türkiye bir yandan bölgede daha önce ilişkileri pek de iyi olmayan İsrail, Rusya gibi ülkeler ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışırken diğer yandan Suriye konusunda aşmakta zorlandığı ABD’nin tutumu ve Katar krizi sonrası tamir etmesi gereken Suudi Arabistan ilişkileri gibi zorluklarla uğraşıyor.

        İşte bu konjonktürde bir süredir içten içe yanmakta olan ve son bir hafta içinde ateşi harlayan bir krizimiz daha oldu: Almanya. Sorunun uzun uzadıya detayına girmeyeceğim. Kısa bir hatırlatma olması açısından, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası darbeye karıştığı tespit edilen isimlerin Almanya’ya kaçmış olması ve Türkiye’nin ısrarlı isteğine rağmen bu şahısların iade edilmemesi süreci krizin en belirgin adımlarından biriydi. Arkasından Türkiye’nin Alman siyasetçilere İncirlik üssüne giriş izni vermemesi ve Almanya’nın da tepki olarak üssü boşaltması gerginliğin iyice doruk yaptığı anlar oldu.

        şte bu şekilde karşılıklı artan gerginlik, Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in“Alman şirketlerinin Türkiye’deki yatırımlarını nasıl garanti altına alacağımızı öngöremiyoruz” demesiyle bir anda siyasi salvolardan ekonomi alanına sıçradı.

        Bu açıklamanın hemen ardından Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Alman şirketleri soruşturuluyor haberi asılsızdır. Onları memnuniyetle karşılıyoruz” diye tweet attı. Bu arada bazı Alman şirketlerinden üretim faaliyetlerinin bir bölümünü Türkiye dışına taşıyacakları haberleri gelmeye başladı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, “Alman şirketleri bugüne kadar ülkemizde nasıl güvence altında iş yaptılarsa aynı şekilde devam edeceklerdir” açıklaması geldi.

        Alman tarafı ekonomi kartını çekerek Türkiye ile olan sorunlarını kendi istediği gibi çözme konusunda avantaj sağlamaya çalışıyor. Bu noktada Alman Dışişleri Bakanı’nın tehditkâr çıkışları bu stratejiyle uyumlu gözüküyor.

        EKONOMİ GÖZÜYLE ALMANYA

        İşin dış politika kısmı bu şekilde. Ekonomist gözlüğü taktığımızda ise şu rakamları görüyoruz: Türkiye toplam ihracatının yüzde 10’unu Almanya’ya yapıyor. Diğer yandan ithalatının da yüzde 10’unu yine Almanya’dan yapıyor. Yani nette açık verdiğimiz ama önemli bir ticari partnerimiz. Ekonomi bakanlığının verilerine göre son 5 yılda Türkiye’ye toplam 48 milyar dolar doğrudan yatırım gelmiş. Bunun da kabaca yüzde 8’i Almanya’dan gelmiş. Gelelim turizme... 2016’da Türkiye’ye yaklaşık 3.9 milyon Alman turist gelmiş -ki bu toplam gelen turist sayısının kabaca yüzde 15’inden fazla-. Bu rakamların yanında ülkemizde otomotiv sektörü başta olmak üzere yüksek teknolojili sektörlerde ciddi bir Alman yatırımcısı var.

        Sonuçta Almanya ile yaşadığımız gerginlik nasıl çözülecek göreceğiz. Ülke menfaatleri ekonomi dahil her konunun önünde gelir. Büyük devletler bu tür durumlarda farklı açılardan bakmak durumunda kalabilirler. Ancak bir başka gerçek şu ki, Almanya bizim için ekonomik anlamda önemli bir pazar ve bugünlerde en son ihtiyacımız olan şey, bu pazarı kaybetmek olur.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar