Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen sene bugün, Meclis’in bombalandığı, tankların sokakları kapattığı, şehirlerin üzerinden savaş uçaklarının uçtuğu, vatandaşın üzerine ateş açıldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer siyasilere suikast planlarının yapıldığı, demokrasinin ayaklar altına alınmaya çalışıldığı, topyekûn Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alındığı bir darbe girişimine şahit olduk. Demokrasiye inanan herkes, o gece büyük bir mücadele verdi. Hükümet, muhalefet ayrım yapmadan bütün siyasiler, bombalanan Meclis’te toplanarak demokrasiye inancını gösterdi. Biz basın mensupları her türlü engeli aşıp TV ve gazetelerimizin binalarına gelip gece boyunca yayın yapmaya ve halkı bilgilendirmeye çalıştık. O gece 249 vatandaşımız şehit, 2 binin üzerinde vatandaşımız da gazi oldu.

        Darbe girişimi çok şükür ki başarısız oldu. Ülkemiz bu felaketi bertaraf etti. Şimdi bir yandan böyle bir kalkışmanın bir daha tekrarlanmaması için önlemler alıyoruz, diğer yandan da yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Bu minvalde en büyük gayret gösterdiğimiz ve göstermeye devam etmemiz gereken alanların başında ekonomi geliyor. Geçen sene darbe girişimi sonrası ekonomi çok sert daraldı. 2016’nın üçüncü çeyreğinde ekonomide yüzde 1.25’lik daralma görüldü ki, bu 2009 krizinden sonraki en sert geri çekilmeydi. Alınan önlemlerin ilk etkileriyle büyüme son çeyrekte bir parça kıpırdadı ve 2016 yılı yüzde 3.5’lik büyümeyle tamamlandı. Ancak bu son 7 yılın en düşük büyüme rakamı. Diğer yanda darbe girişimi sonrası ekonomide yaşanan tedirginlik, senenin son çeyreğinde küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmayla birleşince, Türk Lirası yılın sonunda yüzde 20’lere varan değer kaybı yaşadı. TL bu kaybın üzerine sadece ocak ayında ekstra yüzde 10 daha değer kaybedince, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz silahını çekti, ortalama TL faizlerini 200 baz puan artırarak yüzde 10.5’lere kadar yükseltti. İlerleyen aylarda bu oranı yüzde 12’ye kadar yükseltmek zorunda kaldı. Kurdaki yükseliş önce enflasyonu vurdu. Darbe girişimi öncesinde yüzde 7-8 bandındaki enflasyon, 2017 başından itibaren yükselerek yüzde 11.5’lere kadar çıktı.

        KAMUNUN ROLÜ

        Ekonomideki hızlı soğumayı ve makro verilerdeki sert bozulmayı gözlemleyen ve ilk tepkiyi veren kamu tarafı oldu. Mali politikalarda yapılan manevra ile kur baskısı altında olan ve kredilerini yenilemekte zorlanan reel sektöre kredi muslukları açıldı. Kredi Garanti Fonu (KGF) ile sektöre 6 ay içinde 140 milyar TL kredi verildi. Döviz kurunun şokuyla sarsılan ihracatçılara reeskont dönüşlerinde TL ile ödeme şansı verildi. Vergi yapılandırmaları, KDV ve ÖTV gibi vergilerin ötelenmesi, KOSGEB kredileri derken maliyetini kamunun yüklendiği ve özel sektöre ciddi nefes aldıracak alan açıldı. Burada kamunun önceki yıllarda harcamalarda disiplinli davranmış olması ve sınırlı bütçe açığı, düşük kamu borcu gibi avantajlarıyla rahat davranabildiğini gördük. Kamunun aldığı önlemlerin başarılı olmasının bir başka sebebi de finans/bankacılık sisteminin sağlıklı ve güçlü olmasıydı. Kur sadece 4 ay içinde yüzde 25-30 değer kaybederken, belli bir süre yurtdışından likidite akışı tamamen durur, faizler sert yükselirken Türk bankacılık sektörü tabiri caizse saat gibi çalıştı. Kredi riskini iyi hesaplayan, döviz riski bulundurmayan, kârlılık ve sermaye yeterliliği iyi durumdaki Türk bankacılık sektörü, TCMB’nin aldığı önlemlerle süreci rahat atlattı. Hatta başta KGF olmak üzere birçok uygulamanın başarısının en büyük sebebi bankaların güçlü olmasıdır.

        Son 1 yılda ekonomimiz büyük bir testten başarıyla geçti. Reel ekonomisi, bankaları, özel sektörü ve kamusuyla darbe girişimi sonrası ekonomide yaşanan olumsuz havanın dağılması için herkes büyük bir özveriyle çalışıyor. Ekonomi gündemin üst sıralarına çıktıkça ve OHAL sürecinin tamamlanıp bütün dünyaya Türkiye’nin olağan sürecine geri döndüğünün ilan edilmesiyle, ekonomin bütün paydaşları geleceğe daha net bakacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar