Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel piyasalardaki yatırımcılar için “baz senaryo” ne? Bunu en güzel şöyle özetleyebiliriz: “ABD ekonomisinin ılımlı büyümesi ve FED faizlerindeki yumuşak artış, cazip seviyelerdeki riskli varlıkların bir süre daha portföylerde kalmasına izin verecek.” Bu senaryo eşliğinde işlem yapan sabit getirili tahvil tarafındaki yatırımcılar “yüksek faizli gelişen ülke tahvillerine” akın ederken, hisse senedi yatırımcıları neredeyse ayrım yapmadan her yerde alım yaptılar. Bu durumda hikâyenin geldiği noktayı, bir önceki “Küresel ölçekte rasyonellik kaybı” adlı yazımda anlatmaya çalışmıştım.

        Bugün ise sizi, bu senaryoda “kalk borusu” olarak nitelendirilebilecek bazı gelişmelerden haberdar etmek istiyorum.

        İlk olarak haftanın sürpriz gelişmesi olan “Çin’in notunun düşürülmesi”nden başlayalım.

        Moody’s, Çin’in ülke notunu 30 yılın ardından ilk kez düşürdü. Hâlâ yatırım yapılabilir ülke olmakla beraber Çin, yeni notu ile Japonya, Suudi Arabistan ve İsrail gibi ülkelerle aynı seviyeye indi. Dünyanın 2. büyük ekonomisi olan Çin’in özellikle yüksek borcu sahip olduğu ülke notunu çok daha anlamlı yapıyor. Çin’in kamu artı özel diye hesaplandığında 2008 yılındaki toplam borcu GSMH’sinin yüzde 150’si seviyesindeyken 2016’da geldiği yer yüzde 250 oldu.

        Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin de aslında toplam kamu artı özel borcu yüzde 250’ler seviyesinde. Ancak ABD’nin ülke notu Çin’den 4 basamak yukarıda. Bu açıdan baktığımızda ABD 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 2.25’lerde iken Çin’in benzer vadeli tahvilinin yüzde 3.60’larda duruyor olmasının en önemli sebebi Çin’in iyi bir notunun olması. Diğer sebebi ise Çin devlet tahvillerinin yüzde 65’inin yerel bankalarda, sadece yüzde 6’sının yabancılarda olması. Toplam 8 trilyon dolarlık Çin tahvil piyasası için bu not indirimi hiç iyi olmadı.

        Diğer konu ise Brezilya’da yaşanan ve askerin sokağa inmesine kadar varan protestolar...

        Gelişen ülkeler arasında hem ekonomik büyüklüğü hem de portföylerde aldığı yer açısından önemli bir yeri olan Brezilya’nın başı yine dertte. Geçen sene aslında bir nevi darbe ile başa gelen Michel Temer zaten bir süredir politik skandallar ve rüşvet davaları ile zor günler geçiriyor. Aslında geçen sene devlet başkanı olarak göreve geldiğinde piyasaların reform ve ekonomi yönetimi açısından bel bağladığı bir isimdi. Ancak Temer, bir yandan “skandallar” sebebiyle bu kredisini çok hızlı tüketirken son tahlilde de meclisten geçirmek istediği “sosyal reformlar ve mali uygulamalar” sebebiyle on binlerce Brezilyalının sokaklara dökülmesine sebep oldu. Brezilyalılar bununla da kalmayıp bakanlıkları ateşe verdiler. Bunun üzerine askeri sokağa sürmek zorunda kalan Temer, bu şekilde şimdilik düzeni yeniden tesis edebilmiş görünüyor. Ama nereye kadar?

        Bu iki gelişmenin yanına İngiltere’de Theresa May’in sandığa 15 gün kala çok zorlanıyor olması, Güney Afrika’da bir türlü durulmayan sular ve Başkan Zuma’nın bitmeyen enteresan politikalarını, OPEC’in en iddialı kesintilerinden birini yapmasına rağmen düşen petrol fiyatları ve zorlanan emtia üreticisi ülkelerini de ekleyebilirim.

        Uzatmayalım...

        Havalar ısınıyor. Kuzey yarımkürede baharın arkasından yaz ayları bekleniyor. Bilmem anlatabildim mi?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar