Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel piyasalarda işlem yapan yatırımcılar için hem çok zor hem de ezber bozan bir dönemden geçiyoruz. Her senenin kendi içinde zorlukları olur. Piyasada yoğun işlem yapan fon yöneticileri yıllardır geliştirmiş oldukları stratejileriyle bu zorlukları aşmaya çalışırlar. Çok genel bir kategori yaparsak trader’lar genelde seneyi birkaç döneme ayırırlar. Pozitif havanın olduğu “riskin göreceli ekstra” alındığı dönem (risk on), yatay seyrin hüküm sürdüğü “işlem hacminin düşürüldüğü” dönem ve “risk off” diye tanımladıkları portföylerdeki varlıkların azaltıldığı dönem. İşte bu geçişler yapılırken de “işaret fişeği” olarak tabir edilen bazı fiyatlamalar öne çıkar. En bilinenlerinden biri de Japon Yeni ve gelişen ülke kurlar arasındaki ilişkidir.

        GÜVENLİ LİMAN ‘JAPON YENİ’ NE FİYATLIYOR?

        Japon Yeni ve gelişen ülke (EM) kurlarının ABD Doları karşısındaki performansı arasında ciddi bir korelasyon var. Ancak ters korelasyon. Yani Japon Yeni dolara karşı ne zaman değer kaybetse EM kurları dolara karşı değer kazanıyor. Bunun açıklaması da şu: “Fonlama kuru olarak sıfır faizli Japon Yeni açığa satılır, buradan sağlanan ABD Doları da yüksek faizli EM kurlarının alımı için kullanılır.”

        Ancak bu sene işler böyle gitmiyor. Yılbaşından beri Japon Yeni, ABD Doları karşısında yüzde 5.4 değer kazanmış. Aynı dönemde EM kurlar da ortalama yüzde 5 değer kazanmış. Peki soru şu: Yatırımcılar, faiz getirisi “0” olan, güvenli liman olarak zaman zaman yatırımcıların ilgisini çeken Japon Yeni alırken aynı anda riskli varlık olan EM kurlarını nasıl portföylerine eklediler?

        PİYASA İYİ TARAFINDAN SATIN ALMAYA MEYİLLİ

        Küresel ölçekte işlem yapan bir portföy yöneticisinin muhtemelen aklında tutması gereken mevcut riskler neler olabilir? Brexit, FED’in faiz artırımları, Trump’ın vaatleri, Almanya seçimleri, Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası ve son dönemde artan bir oranda ortaya çıkan ABD’deki politik skandallar akla ilk gelen riskler. Peki, piyasaya baktığımızda bu risklerin nasıl fiyatlandığını görüyoruz?

        Brexit “İngiltere ekonomisini sarsmayacak, AB’yi dağıtmayacak”, FED “Faizler artacak ama kimse paniklemeyecek”, Trump “vaatlerinin bir kısmını yapacak ama bu enflasyonu azdırmayacak, ekonomiye destek verecek”, Almanya “Seçimlerde AB dostu sonuç çıkacak”.

        İşte piyasanın bazı riskler için verdiği (ve yaptığı fiyatlama) cevaplar bu şekilde. Ayrıca şişen hisse senedi fiyatları için “Şirket kârlılıkları iyi gelmeye devam edecek” ve artan jeopolitik riskler için de “Hepimiz aynı gemideyiz” gibi yaklaşımlar mevcut. Kısaca küresel ölçekte hissedilen ve bana göre irrasyonel fiyatlamaya yaklaşan bir durum söz konusu. Yukarıda bahsettiğim, “Hem Japon Yeni hem de EM kurları değer kazanıyor” açıklaması da bu durumu destekliyor.

        NE OLACAK?

        Bir noktada, aynı anda gerçekleşmesi pek mümkün olmayan bu fiyatlamalar rasyonel bir çizgide buluşacaklar. Yani yatırımcı Japon Yeni alıp kendini “güvende hissedecek” kadar tedirginse EM kurlarında çok şansını zorlamayacak. Ya da yatırımcı, FED’in faiz artırımlarından şüphesi yoksa dolar tahvil faizlerinde sonsuza kadar düşük kalacak fiyatlaması yapmayacak. Ama ne zaman?

        Bunun cevabını bilen zaten zengin olur. Dolayısıyla ne zaman bu “rasyonel fiyatlama” başlar emin değilim. Ama tahmin olarak yazın işlem hacimleri düştükten sonra diğer faz olan “risk off” sürecine sonbaharda girebiliriz. Dediğim gibi zamanlaması bu işin tahminine girer, ancak “olacağını söylemek” kehanete girmez.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar