Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Referandum geride kaldığına göre artık belli başlı ekonomik veriler üzerine konuşabiliriz. 2017 yılının ilk 4 ayını geride bırakmak üzereyiz. Sonuçta senenin 1/3’ünü geride bıraktık. Buradan bakışla yılın geri kalanı için tahminlerde bulunup “iyiye de kötüye de” kendimizi hazırlamakta fayda var diye düşünüyorum.

        İlk cephe enflasyon. Mart ayı sonu itibarıyla mevcut TÜFE yüzde 11.30, çekirdek enflasyon ise yüzde 9.5 seviyesinde. TCMB’nin yaptırdığı ankete göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 9.30’a yükseldi. Piyasanın yılbaşında 2017 sonu için yüzde 8.50’lerde enflasyon beklentisi vardı. Şimdi bu beklentiler yüzde 9.50- 10.00 seviyesine çekilmiş durumda. Bloomberg’ün yaptığı ankete göre 124 ülkenin ortalama enflasyonu yüzde 3.76 seviyesinde. Türkiye şu anki yüzde 11.30’luk enflasyonuyla 124 ülke arasında en yüksek enflasyonu olan 10. ülke. Kısaca burada işler iyi gitmiyor.

        Gelelim dış ticaret açığına... Türkiye’de en son açıklanan cari açık verisi şubat sonu itibarıyla. Buna göre 12 aylık cari açık 33.7 milyar dolar (GSMH’nin yüzde 3.8’i). Yıl sonunda 32.5 milyar dolar seviyesindeydi. Buradan hareketle devam ettiğimizde; turizmdeki toparlanmayı ve ihracat kaleminde yaşanan ivmelenmeyi artı hanesine yazıp, petrol fiyatlarının geçen seneye göre bir miktar yüksek olması ve ekonomide toparlanmanın ithalatı da artırdığı gerçeğinden yola çıkarak sene sonu daha yüksek bir cari açık rakamı bekleyebiliriz.

        Piyasanın 2017 yılı sonu beklentisi 37-38 milyar dolar civarı (GSMH’nin yüzde 4.7’si). Bu rakam da gelişmekte olan ülkeler ligine bakıldığında yüksek sayılabilecek bir cari açık. Daha önemlisi, ülke sadece yüzde 3-4 bandında büyürken ve petrol fiyatları göreceli düşük seyrederken bu açığı veriyor olmamız.

        İşsizlik tarafı da karnemizin iyi olmadığı yerlerden biri. Ocak sonu itibarıyla açıklanan işsizlik oranı yüzde 13. Genç nüfusta bu oran yüzde 25’e yaklaştı. Sene içinde alınan teşvik kararlarıyla yıl sonuna doğru bu oranın yüzde 11.5-12’lere çekilmesi bekleniyor. Son 1 senede işgücüne katılım 1-1.5 puan artmış durumda. Bir başka ifadeyle, daha fazla insan iş arıyor. Ancak işsizlikle ilgili tek sorunumuz “daha fazla iş aranması ve bu miktarda iş yaratılamaması” değil. Türkiye ortalama her yıl 1 milyon kişiye iş bulmak zorunda ki mevcut işsizlik seviyesini koruyabilsin.

        Geçen 4 sene içinde ortalama her yıl 600-700 bin kişiye iş yaratabilmişiz. Bu işleri de daha çok hizmet sektörü gibi geçici işlerin yoğun olduğu bir alanda yaratmışız. İşsizlik konusu her geçen gün büyüyen bir sorunumuz. Batık durumda olduğunu bildiğimiz Yunanistan’daki yüzde 23’ü ve zor durumdaki İspanya’daki yüzde 18.5’lik işsizliği bir kenara bırakırsak AB’de işsizlik yüzde 8 seviyesinde.

        Görüldüğü üzere birçok cephede işler yolunda gitmiyor. Bu sebeple referandum sonrası öncelik mutlaka ekonomi olmak durumunda. Kaybedilecek zaman yok. Son 1 yıldır KGF, KOSGEB kredileriyle ayakta tutulmaya çalışılan bir reel sektör var. Ancak artık çok atacak barutumuz kalmadı. Mutlaka reform, mutlaka ekonomi.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar