Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ocak 2017 verilerine göre Türkiye’de manşet işsizlik oranı 2009 yılından beri en yüksek seviye olan yüzde 13’e çıktı. Genç nüfus diye tabir edilen 15-24 yaş grubunda ise işsizlik yüzde 25’i zorluyor. Yani her 4 gencimizden biri işsiz!

        Oranlar aslında yeterince iç karartıcı ama ben bugün biraz daha detaya girmek istiyorum.

        Yukarıdaki tablo aslında Türkiye’nin işsizlikle ilgili mücadelesini gayet net açıklıyor. Son 4 yılda 15 yaş üstü çalışmaya elverişli nüfusumuz 4.3 milyon artmış. Bu artan nüfusun 3.3 milyonu “İş arıyorum” diyerek işgücü olarak toplam havuza eklenmiş, ancak geçen 4 senede biz bunların sadece 2.25 milyonuna iş bulabilmişiz. 2013 yılında kayıtlı 2 milyon 890 bin işsiz varken, 2017 Ocak itibarıyla bu rakam neredeyse 4 milyonu bulmuş. Gelin ilk tespiti burada yapalım: “Revize edilmiş rakamlara göre son 4 senede % 5 ortalamayla büyüyen Türkiye aynı dönemde işsiz sayısının 1.1 milyon artmasına engel olamamış.”

        Şimdi olayı biraz daha açalım ve “Hangi eğitim seviyesindeki işgücüne, ne kadar iş bulabilmişiz?”, ona bakalım. İşsizlik en hızlı 2016’dan 2017’ye geçerken arttığına göre son 1 yılı mercek altına almak gerek. 2016 Ocak ayında toplam işsizlik yüzde 11.1’miş. Eğitim seviyesi olarak işgücünü ayrıştırdığımızda, yüzde 10.1’le üniversite mezunları ve yüzde 10.4’le meslek lisesi mezunları ortalamanın altında işsizi olan gruplar. Ancak 2017’ye gelindiğinde bu iki grup için işler çok kötü gitmiş. Toplam işsizlik yüzde 13’e çıkarken, meslek lisesi mezunlarında bu oran geçen seneye göre 4.2 puan birden artıp yüzde 14.6’yı vururken, üniversite mezunlarında da yüzde 13.1 olmuş. Bu noktadaki ikinci tespitimiz de şu: “İmalat ve sanayi üretiminin eksi çektiği geçen yıl işsizlik en çok mavi yakalılara ve yönetici konumundaki beyaz yakalılara vurmuş.”

        Sektörlere baktığımızda da, 2011 yılında tarım sektöründe çalışan kabaca toplam 5.5 milyon kişilik istihdamın korunduğu görülüyor. İnşaat sektöründe, son 4 yılda 200 bin kişilik (yüzde 12) istihdam artışı sağlanmış. Hizmetler sektöründe ise 4 yılda 2 milyon kişiye istihdam sağlanırken (yüzde 20 artış), sanayide aynı tarımda olduğu gibi istihdam neredeyse yerinde saymış. Demek ki 4 yıl içinde ülke ortalama her yıl yüzde 5 büyürken yarattığımız ekstra istihdamın aslan payı hizmetler sektörüne ve inşaat sektörüne gitmiş.

        BAZI ÇIKARIMLAR...

        Benim öne çıkardığım, geçen bu 4 yılda kâğıt üzerinde fena büyümemiş gözüken Türkiye istihdam yaratırken aslında büyük oranda vasıfsız ya da kalifiye olmayan, geçici işçi çalıştırmanın çok sık rastlandığı sektörlere yaslanarak ilerlemiş. 2011 yılında sanayi sektöründe çalışan nüfusun hizmetler sektöründe çalışanlara oranı yüzde 45’i bulurken, 2017’de bu oran yüzde 35’e düşmüş. Bir başka ifade ile Türk işgücü, sanayide işçi, ustabaşı, mühendis olmak yerine garson, güvenlik görevlisi, bankacı ya da satış elemanı olmayı tercih etmiş. Ya da ancak buralarda iş bulabilmiş.

        Bir başka acı nokta ise, son 4 yılda iş bulma noktasında geçer motto şu olmuş: “Düşük eğitim seviyesi ve maaş beklentisi olanlar meslek erbaplarına ya da üniversite mezunlarına göre daha kolay iş bulur.”

        Son çıkarımım da şu: Bu şekilde devam edersek ülkeden ciddi bir beyin göçüne maalesef hazırlıklı olalım. Zira 81 ile yaymaya çalıştığımız üniversitelerimizden mezun olan gençlerimiz bizim havalı büyüme oranlarımızla hiç ilgilenmiyor. Acil iş istiyorlar. Hem de en kalifiye olanından!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar