Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Finans piyasalarının satın aldığı iyimserliğin reel ekonomide karşılığı var mı? Herkesin merak ettiği sorunun cevabını dün OECD verdi: “Küresel piyasalarda son 3 aydır devam eden coşkunun büyüme tahminlerine kayda değer bir artış olarak etkisi olmayacak.” Paris merkezli kurum dün açıkladığı raporda kasım ayındaki tahminini aynı tutarak dünya büyümesi için 2017’de yüzde 3.3, 2018’de de yüzde 3.7’lik hedeflerini korudu. Geçen yılı yüzde 3 büyümeyle bitirdiğimizi düşünürsek bu rakamlar bir parça toparlanma ifade etse de 2010 öncesi ortalama dünya büyümesi olan yüzde 4’ün oldukça altındayız.

        ABD AYRIŞIYOR

        Şimdi gelelim raporun ilginç kısımlarına. ABD 2016 yılındaki yüzde 1.7’ler civarındaki büyümesini OECD’ye göre bu yıl yüzde 2.4’e, önümüzdeki yıl da yüzde 2.8’e çıkaracak. OECD aynı dönem içerisinde ABD’nin bir numaralı ticari rakibi Çin’in büyümesinin mevcut yüzde 6.7’den önce yüzde 6.5’e, daha sonra da yüzde 6.3’e düşmesini bekliyor. ABD’nin diğer rakibi AB (Euro Zone) içinse, önümüzdeki 2 sene boyunca mevcut yüzde 1.6- 1.7’ler civarında büyümenin sabit kalması bekleniyor.

        Görüleceği üzere dünya büyümesinin 2018 senesinde ulaşacağı ve hâlâ kimseyi memnun etmeyen yüzde 3.7’lik büyümenin lokomotifini gelişmiş ülkeler ayağında ABD oluşturacak. AB durumu idare etmeye çalışırken Çin mevzi kaybetmeye devam edecek.

        TÜRKİYE’NİN BÜYÜME LİGİNDE İŞİ ZORLAŞIYOR

        Gelelim bizim bulunduğumuz lige... OECD geçen kasım ayında Türkiye için 2017 büyüme tahminini yüzde 3.3, 2018’de ise 3.8 olarak belirlemişti. Buna bir revizyon gelecek mi? Henüz bilmiyoruz. Ama diğer yatırım kurumlarının, özellikle yılın ilk 2 ayında kurun sert değer kaybı ve TCMB’nin faiz artışı sonrası Türkiye için 2017 büyüme tahminlerini yüzde 2.5’lere kadar düşürdüklerini biliyoruz . Keza 2018 için de yatırım kurumlarının Türkiye için büyüme tahminleri yüzde 2.5-3 bandında gidip geliyor.

        Neyse konumuza dönelim...

        Aynı OECD raporunda 2018 sonunda son 2 senedir daralan Rusya ve Brezilya’nın sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 1.5 büyüme rakamına döneceği, bir başka rakibimiz Hindistan’ın mevcut yüzde 7’ler civarındaki büyümesini yüzde 7.7’lere kadar yükselttiğini görüyoruz.

        Bu karşılaştırma da bize şunu söylüyor: “Krize giren birçok ülke yavaş da olsa geri dönüp yeni hikâyelerle yatırımcının karşısına çıkmaya hazırlanırken Türkiye yakalandığı yüzde 3 büyüme bandını aşamıyor.”

        Merkez Bankası ve faizler buna çare mi?

        Hayır. Ne “Merkez Bankası’nın faiz politikası” ne de “bankaların ne kadar kredi verdiği” sorunsalı, bu sorunun gerçek cevapları için bakmamız gereken yerler değil. Hatta kurun seviyesi de değil. Bunların hepsi enflasyon, tüketici güveni gibi durumlar için üzerinde durulması gereken konular ama hiçbiri “Türkiye nasıl yüzde 2.5-3 büyüme bandının dışına çıkar?” sorusunun cevaplarını barındırmıyor.

        Peki cevap ne?

        Bu konun cevabı kısa değil, hatta tek bir sihirli formül de yok. Ama olmazsa olmazları var. Konu uzun ama yazı bitmeden bir tanesinden bahsedeyim: “Stratejik sektörlerin, ekonomik gerekçelerle seçilip buna uygun devlet politikalarının devreye sokulması.”

        Dediğim gibi, konu uzun ve önemli. Üzerine yazmaya devam edeceğim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar