Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünyada yaşanan ekonomik ve politik sorunlar öncelik sahibi olduğu için cesur ve riskli bilimsel projeler her zaman maddi kaynak bulamıyor. Ama büyük başarılar elde etmek için büyük hayaller kurmak gerekiyor. Mesela Mars’a gitmek gibi! SpaceX’in 6 Şubat 2018’deki başarısıyla bu hedefe bir adım daha yaklaştık.

        Mars’a insan yollamak için en az 10 yıl ve araştırmalar için yüzlerce milyar dolarlık bütçe gerekecek. Bu paranın kanser gibi hastalıklara çözüm bulmak veya dünyadaki açlık sorununu sonlandırmak için sosyal projelere harcanması gerektiğini savunanlar var. Haksız da sayılmazlar. Bunlar daha kısa vadeli, nispeten daha çabuk sonuç alınacak, faydası daha hızlı görülecek girişimler ve kesinlikle çok önemliler. Uzay yolculuğu ise çok fazla maddi kaynak gerektiren ve meyvelerini çok daha geç toplayacağımız bir yatırım.

        Şu anda uzay yolculuğu çok şart değilmiş gibi görünse de, bence ihmal etmememiz gereken bir hedef. 10 sene sonrası için şart değil, ama belki 100, hatta 1000 sene sonrası için gerekli bir yatırım. Burada amaç insan türü olarak soyumuzu devam ettirmek. 165 milyon yıl önce Dünya dinozorların eviydi, ama bir göktaşı yüzünden artık sadece fosilleri var. Belki biz de çevreye verdiğimiz zarar yüzünden gezegenimizden olacağız. Her ne sebeple olursa olsun, ileride yaşayabileceğimiz yeni bir gezegen aramamız gerekebilir. Ve teknolojimizin bunu yapabilecek aşamaya gelmesi elbette zaman alacak. Daha dibimizdeki Mars’a bile gidemiyoruz. Yani çalışmaya ne kadar erken başlarsak o kadar iyi!

        Ayrıca uzay yolculuğu yapmak için geliştirilen teknolojiler gündelik hayatımızı da olumlu etkiliyor. Keşifler değişik amaçlar için uyarlanıyor ve bilim daha hızlı ilerlemiş oluyor. Örnekler: Robotik insan kol ve bacağı, itfaiyecilerin ateşe dayanıklı kostümleri, son zamanlarda moda olan vücudun şeklini alabilen hafıza köpüğü (memory foam) yataklar, bebek maması, içme suyu arıtma sistemleri, akıllı telefonlarımızdaki dijital kameralar...

        Bugünkü yazımda önce uzay yolculuğunun geçmişini inceleyip sonra gelecek için yapılan planlardan bahsetmek istiyorum.

        SOĞUK SAVAŞ VE UZAYDA AMERİKAN RUS REKABETİ

        Wernher von Braun, Yahudi Soykırımı’ndan sorumlu Alman Nazi partisinin bir üyesiydi ve parti bünyesinde savaş roketleri üzerinde çalışıyordu. Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin ardından, karanlık geçmişine rağmen ceza almaktan kurtuldu ve Amerikan ordusuna araştırmacı olarak alındı. 1950’lerde uzay yolculuğunu halk arasında popüler hale getirebilmek için adeta bir misyoner oldu. Ay’a ve Mars’a gidilmesini gerektiğini savunuyordu. Çocuklar uzay yolculuğuna ilgi duysun diye Disney’in TV programına bile konuk olmuştu. Ancak hükümet bu önerilerini çok pahalıya patlayacağı için reddediyordu. Halkın uzay yolculuğuna bu kadar çok para akıtılmasını destekleyeceği bir ortam henüz oluşmamıştı.

        Bir yandan komünist Sovyetler Birliği ve Amerika arasındaki ilişkiler oldukça gergindi ve Soğuk Savaş vardı. Bu dönemde Ruslar peş peşe pek çok tarihi başarı yakaladılar: 1957’de ilk uydu Sputnik başarıyla uzaya yollandı. 1961’de Yuri Gagarin uzaya ilk çıkan astronot ve hemen ardından Valentina Tereshkova uzaya çıkan ilk kadın oldu. Alexei Leonov ilk kez uzay boşluğunda yürüdü. Tüm bu gelişmeler sonrası uzay yolculuğunda Amerika’nın Rusya’dan aşağı kalmaması Amerikan halkı için bir gurur meselesi haline gelmişti. 1958’de NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) kuruldu ve Von Braun, NASA Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nin direktörü oldu. 1962’de ABD Başkanı John F. Kennedy, iddialı bir şekilde Ay’a astronot yollamayı hedef koydu. Yaptığı tarihi konuşmasında her vatandaştan yarım dolar fazla vergi alarak bu programı yürüteceklerini açıkladı. Böylece Sovyet Rusya ile Ay’a gitmek için büyük bir yarış başladı. 1969’da Amerikan astronot Neil Armstrong’un Ay’a ayak basmasıyla Rusya yarışı kaybetti.

        NASA UZAY YOLCULUĞU İÇİN RUSYA’YA MUHTAÇ

        Ne yazık ki bu büyük başarının arkası gelmedi. Von Braun sıcağı sıcağına Mars’a gitme planları yaparken, Amerikan halkı uzay araştırmalarından desteğini çekmeye başladı.

        Yeni ABD Başkanı Nixon ise sadece Dünya’nın yörüngesine astronot yollama kararı alarak çıtayı düşürdü. Yani Mars hayalleri uzunca bir süre askıya alınmış oldu.

        Günümüzde NASA’ya ayrılan bütçe o kadar az ki, Amerikalılar uzay istasyonuna astronotlarını bile kendileri yollayamıyor. Rusya’ya para ödeyerek Rus roketlerinde Amerikan astronotlarına koltuk satın alıyor. Yani politikacıların eski başarıları örnek göstermesi veya bugünü kurtarması bir çözüm değil, uzun vadeli düşünmek lazım.

        Devlet bütçesi yetersiz kaldığı için özel sektör uzay yolculuğuna el atmaya başladı. Bunun en medyatik örneği Elon Musk ve uzay yolculuğunun maliyetini düşürmek için kurulan SpaceX şirketi. Maliyeti yükselten en büyük etken, gemileri uzaya ateşleyen roketlerin sadece bir kez kullanılabilmesi. O kadar para, emek... Uzaya tek bir atışta bitiyor. İstanbulNew York uçuşundan sonra uçağı çöpe atmak ve yeni uçak inşa etmek gibi düşünebilirsiniz. Bu soruna çözüm olarak SpaceX şirketi yeniden kullanılabilir roketler üretmeye çalışıyor. Şu anda uzaya fırlatılan SpaceX roketleri okyanusun ortasında bir sahneye inmeyi başarıyor.

        Mars’a gidecek astronotlar dönüş yolculuğuna başlamadan önce mecburen bir süre orada kalacaklar. Astronotlar yolculuğa başlamadan Mars yüzeyinde hayatta kalmalarını sağlayacak erzakların yollanması gerekiyor. Ancak Satürn V gibi 48 bin 600 kilogramlık yük taşıyabilen tek kullanımlık roketlerin fiyatı 1.6 milyar dolar. SpaceX’in geliştirmekte olduğu Falcon Heavy ise 16 bin 800 kilogramı sadece(!) 90 milyon dolara taşıyabilecek. Yani bir Satürn V fiyatına, 13 tane Falcon Heavy yollayabilirsiniz. Şubat 2018’de Falcon Heavy, Elon Musk’ın Tesla arabasını başarıyla uzaya çıkardı. Mars yörüngesi ıskalanmış olsa da şu anda Dünya’daki en güçlü roket.

        DÜNYA KOSKOCA EVRENDE SADECE BİR GEZEGEN

        Astronomi biliminin bize öğrettiği en önemli ders, kendi önemsizliğimiz. Sadece bizim galaksimizde yaklaşık 10 trilyon gezegen var. Ve evrende en az 100 milyar galaksi olduğu düşünülüyor. Dünya’nın uzaydan bakınca küçücük mavi bir nokta olduğunu düşününce toplumsal kutuplaşmalar, aynı şehirde yaşayan insanların yaşadığı anlaşmazlıklar ne kadar da önemsiz kalıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar