Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Günümüzde aşılar sayesinde eskiden ölümcül olan pek çok hastalık kolayca atlatılıyor. Aşıların faydası açık ve net bir şekilde kanıtlanmış olmasına rağmen, bazı insanlar endişeli. Muaf tutulmanızı gerektirecek bir sağlık probleminiz yokken aşı olmazsanız, sıradaki salgına siz de katkıda bulunmuş olacaksınız

        1798’e kadar çiçek hastalığından her yıl yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Sonra Edward Jenner, süt sağan kadınların ineklerdeki çiçek hastalığını alıp daha hafif atlattığını, insanlardaki çiçek hastalığından da etkilenmediğini fark etti. Bu gözlem sayesinde çiçek aşısı geliştiril di. Aşıları bağışıklık sistemimiz için ısınma egzersizi gibi düşünebilirsiniz. Bağışıklık sistemimiz, her mikrobu tanıyabilmek ve etkisiz hale getirebilmek için farklı antikorlar üretir ve güçlü bir hafızası vardır: Bir mikropla savaşmak için gereken antikoru bir kez geliştirirse, aynı mikropla tekrar karşılaştığında strateji geliştirmekle vakit kaybetmeyip mikrobu hemen yenebilir. Aşıların mantığı da vücudumuza zayıflatılmış mikrop parçaları vererek bağışıklık sistemimize antikor geliştirecek fırsat tanımaktır. Yani bu ısınma turları sayesinde bağışıklık sistemimiz gerçek mikropla karşılaştığında sorun yaşamaz; bu da ölümcül olabilecek bir hastalığın kolayca atlatılmasını sağlar.

        Aşı uygulaması başlatıldıktan sonra çiçek hastalığı yok edildi ve 1972’den beri rutin olarak çiçek aşısı uygulamaya gerek duyulmuyor. Annelerimiz, dedelerimizin kolunda çiçek aşısı izi varken bizim jenerasyonda olmaması aslında aşıların kazandığı zaferin bir sembolü. Kabakulak, kızamık, kızamıkçık ve çocuk felci de aşılar sayesinde zamanla çiçek hastalığı seviyesine gelecek.

        SORULARA CEVAPLAR

        Şimdi aşıların zararlı olduğunu düşünen veya faydasından şüphe duyan insanlardan gelen tipik soruları cevaplamak istiyorum:

        - Çocuk aşılarının otizme yol açabileceği doğru mu?

        Bu söylentiler 1998’de 3’lü Kızamık- Kızamıkçık-Kabakulak aşısı ile otizm arasında ilişki kuran bir çalışmanın yayınlanmasıyla başladı. Fakat uzun bir soruşturma sonucu yazar Andrew Wakefield’in sonuçları uydurduğu ve perde arkasında pek çok dolap çevirdiği ortaya çıktı. Mesela aşıların zararıyla ilgili sonuçlardan kişisel kazanç sağlayacaktı. Çünkü tam o sıralarda kendi geliştirdiği kızamık tedavisi için patent başvurusunda bulunmuştu. Üstüne üstlük, bu aşıyı satan şirketlere karşı mahkemede uzman şahitlik yapmak için rüşvet de almıştı.

        Gerçekler ortaya çıktığında ve Andrew Wakefield’in doktorluk yapma lisansı iptal edildiğinde çoktan “çamur at, izi kalsın”mantığıyla insanların içine kurt düşmüş, “Çocuklarımızı aşılarla zehirlemeyelim!” kampanyaları başlamıştı. Ama bunların hepsi yanlış bilgilendirilmekten kaynaklanıyor. Otizme yol açan çevresel faktörlerin ne olduğu ile ilgili pek çok fikir var, örneğin anne ve babanın yaşı, hamilelik esnasında hava kirliliğine maruz kalmak veya ciddi bir mikrobik vaka geçirmek. Ancak aşılardan şüphelenmemiz için hiçbir bilimsel kanıt yok.

        - Aşıların içindeki kimyasallar çok korkutucu görünüyor! Mesela thimerosal.

        “Thimerosal” isimli bir kimyasal otizme yol açmakla suçlanmıştı. Thimerosal kimyasalının içinde, bir tane cıva atomu var ve cıva çok zararlı diye düşünenler var. Ancak bilimsel olarak bakınca durum o kadar basit değil. Her gün yediğimiz, yemeklerimize ektiğimiz tuzu örnek vereyim. Tuzun içinde sodyum ve klor atomları var, kimyasal ismi de “sodyumklorür”. Klor tek başınayken zehirleyici ve tahriş edici bir gazdır, ama tuzun içindeyken sağlığımıza zararı olmaz. Aynı şekilde thimerosal’daki cıva serbest değil, etilcıva şeklindedir ve vücuttan kolay atılır. Ayrıca, etil-cıva, nispeten daha zararlı olan metil-cıvadan farklıdır. Zararlı olan metil-cıva ise doğada nerde bulunur biliyor musunuz? Ton balığında!

        Kısacası thimerosal, aslında koruyucu bir malzeme, aşının daha büyük bir miktarının aynı tüpte bozulmadan saklanmasını sağlıyor. Böylece bir tüpten birkaç kişilik aşı çıkıyor (tabii ki farklı kişiler için yeni steril şırıngalar kullanılıyor) ve bu aşının maliyetini düşürüyor. Zararlı olmadığı kanıtlandığı halde bu çılgınlığı yatıştırmak için ABD Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi (CDC) aşılarda thimerosal kullanmayı bıraktı. Bunun kimseye faydası olmadığı gibi, gelişmekte olan ülkelere zararı oldu. Çünkü tek kişilik aşı tüplerine geçilmek zorunda kalındı ve maliyet yükselince erişilebilirlik düştü.

        - Peki ya diğer kimyasallar? Onlar zararlı değil mi?

        İtiraz edilen diğer bir kimyasal hidroklorik asit, çünkü asitler zararlı. Yine bir yanlış anlaşılma. Bir solüsyonun asidik olması, 0-14 arası değişen pH değerinin 7’den küçük olması demektir. Örneğin suyun pH’ı 7’dir, yani nötrdür. Eğer bir karışım asit değilse, mesela pH’ı 12 ise, ona hidroklorik asit eklenerek pH 7’ye düşürülebilir. Bu örnekte hidroklorik asit eklenen bu karışımın kendisi asidik değildir, aksine nötrdür. Aşılarda kullanılan asit de tam bu amaçla kullanılır ve zararı yoktur.

        Unutulmaması gereken diğer bir nokta dozajın ne kadar önemli olduğu. Her şeyin fazlası zarar, su bile. 2007’de 3 saat içinde 6 litre su içen 28 yaşındaki Jennifer Strange hayatını kaybetmişti. Aşının içindeki kimyasalların hiçbiri bulundukları dozajda vücudumuza zararlı değil. Zararlı olsa güvenlik onayı alamazdı. Örneğin formaldehit, vücudumuzun metabolik reaksiyonlar sonucu ürettiği bir kimyasal, fakat çok yüksek dozajda DNA’ya zarar veriyor. Ancak aşının içindeki formaldehit miktarının 600 katı, hayvanlara güvenli olarak verilebiliyor, yani endişelenecek bir durum yok.

        - İlaç şirketleri aşılardan kâr edebilmek için zararlarını örtbas ediyor olamaz mı?

        Tabii ki her ilaç gibi aşılar da parayla satılıyor. Ama ekonomik açıdan bakacak olursanız, çocuk aşılarını hayatınız boyunca bir kez, grip aşılarını en fazla senede bir oluyorsunuz. Yani her gün veya her hafta alınması gereken ilaçlara kıyasla kâr payı oldukça düşük. Dünyada var olan her aşının toplam satış fiyatı, 3 tanecik sık kullanılması gereken ilacın satış fiyatına tekabül ediyor. Üstüne üstlük, üretimi, depolanması ve onaylanması da diğer ilaçlara kıyasla oldukça zor. Bu yüzden Amerikan hükümeti şirketleri aşı geliştirmesi için maddi olarak destekliyor. Yapılan bir hesaplamaya göre, 1994-2013 arasında uygulanan aşılar, 322 milyon hastalık, 21 milyon hastanelik vaka ve 732 bin ölümü önledi ve bu vakalara yapılacak sağlık masrafları (toplam 295 milyar dolar) cebimizde kaldı.

        - Kendilerine veya çocuklarına aşı yaptırmak istemeyenlere “kişisel tercih” diyerek fikirlerine saygı duymamız gerekmez mi?

        Bu tercih sadece kendilerini etkilese doğru bir yaklaşım olurdu, ancak öyle değil. Aşı olan insanlar sadece kendilerini korumazlar, aynı zamanda hastalığın toplum içinde yayılmasını engellerler. Bazı insanlar ciddi sağlık problemlerinden ötürü aşı olamaz. Aşı olan insanlar, “sürü bağışıklığı” sayesinde dolaylı olarak aşı olamayan insanları da korumuş olur. Çünkü aşılı insanlar hasta olmayınca, hastalık salgına dönüşmez. Sürü bağışıklığının işe yaraması için nüfusun büyük çoğunluğu aşı olmalıdır.

        - Çocuklara aşı seçiminin özgür bırakılmasının somut bir zararı oldu mu?

        İtalya’da çocuklarına kızamık aşısı yaptıran nüfus oranı 2010’da yüzde 90’ın üzerindeyken, yanlış bilgilendirilmeler sonucu 2015’te oran yüzde 85’e düştü. Sonuç olarak bu sene İtalya’da bir kızamık salgını başladı. Öyle bir boyuta geldi ki ABD, İtalya’ya seyahat edecekler için kızamık salgınına karşı seyahat uyarısı yaptı. Bunun üzerine mayısta İtalya 12 tane çocuk aşısını yasayla zorunlu hale getirdi. Aşısız çocuklar artık okullara kabul edilmeyecek (aşı olmamak için tıbbi bir gerekçe olmadığı sürece). Fransa’da da 2018’den itibaren 11 çocuk aşısı zorunlu olacak.

        PEKİ AŞILARIN HİÇ Mİ RİSKİ YOK?

        Her tıbbi prosedürün bir riski vardır. Ancak aşılar riski en düşük olan yöntemlerden biri. Birkaç gün kolda ağrı veya hafif ateş yapabilir, ama katkısı çok daha büyük olacağı için buna fazlasıyla değer. Çok ciddi bir sorun yaratma ihtimali milyonda bir, yani trafik kazası geçirme ihtimalinden katbekat daha düşük. Zaten muaf tutulmanızı gerektirecek bir sağlık probleminiz veya alerjiniz varsa doktorunuz uyarmalı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar