Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çok güzel çalışmış; izolasyona yarayan sihirli mineral olarak asbest nedir, nerelerde kullanılır, hangi ölümcül hastalıklara yol açar, bu bakımdan boru ve gemi sökümünden bina yıkımına nasıl hassas bir iş planı yürütülmelidir, hepsi uzun uzun raporlanıp yönetmelikleri belirlenmiş.

        Binaların tavan, duvar ve kirişinden evlerin marleyi ve klozetine, sigorta kutusu ve su tankına, nerelerde karşımıza çıkar sıralanmış. Ve şu eklenmiş: asbest lifleri havada solunur hale gelirse asbestoz, mezotelyoma, akciğer kanseri, mide-bağırsak kanserine yol açar, öldürücüdür.

        Asbestli malzeme şüphesi varsa, numune alınıp bakanlığa akredite yetkili laboratuvarda analiz edilir. Asbest bulunduğu takdirde, koruyucu giysi ve maske donanımlı sertifikalı söküm uzmanlarına bırakılır.

        Asbestli atıklar ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan lisanslı atık taşıma firması ve yetkili atık bertaraf kuruluşuyla sözleşme imzalanarak mevzuata uygun şekilde taşınır ve bertaraf edilir.

        İSYAN EDENLER BERTARAF

        Yönetmeliklere bakarsanız tencere kulpunda bile asbest şüphesi varsa malzemeyi “bertaraf” etmek için mutfağı karantinaya almak gerekiyor neredeyse.

        Ancak Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin milyonlarca ton molozundan numuneler alınıp analiz edildi mi, bertaraf edilmesi gereken ne kadar asbest var, orası meçhul.

        REKLAM

        Asbestli atıkların izole edilmesi için lisansı veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan açıklama yok. Bakan Kurum’un deprem bölgesine dair son açıklaması, “Artık hayatlar normale dönmeye başladı. İnşallah kadim şehirlerimizi tarihiyle, kültürüyle demografisiyle, ticaretiyle sanayisiyle ayağa kaldıracağız” şeklinde.

        Fakat hayatlar normale dönüşün çok uzağında ve deprem yorgunu milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden asbest hangi oranda mevcut ve nasıl bertaraf edilecek?

        Gerçi Bakan Kurum’un asbeste dair bir açıklaması var, o da söküm için Brezilya’dan İzmir’e getirilmesi planlanan NAE Sao Paulo adlı gemiyle ilgili. Asbest iddiasıyla tepkiler üzerine geminin Türk karasularına giriş izni verilmeyeceğini açıklamıştı, geçen ağustosta. Nitekim gemi Atlas Okyanusu’nda batırıldı.

        Deprem bölgesinde çalışma yürüten Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden inşaat mühendislerinin hesabına göre yıkılan binalardan geriye yaklaşık 60 milyon ton moloz kaldı. Hem doğadaki molozu azaltmak, hem de otoyol veya sulama kanalı yapımında kullanarak ekonomiye kazandırmak üzere atık malzemenin geri dönüştürülebileceğini söylüyorlar.

        Acaba malzeme geri dönüştürülürken asbest analizi yapılıp, varsa ayrıştırılacak mı?

        KTÜ uzmanlarının enkazın tonajına dair söylediği rakam bir tahmin. Molozların ne kadarı kaldırıldı, buna ilişkin veriler de mevcut. DSİ’ye göre Hatay kent merkezi ve ilçelerinden kaldırılan enkaz 1.4 milyon ton ağırlığında; 582 binanın molozları 67 bin kamyon seferiyle taşınmış.

        Peki nereye taşınmış?

        Mesela Hatay Samandağ’da molozlar, Uzunbağ köyüne götürülüp burada demiri ayrıştırıldıktan sonra Manastır deresine dökülüyor. Samandağ-Antakya karayolu üzerindeki yerleşim ve tarım alanları yakınına, Narlıca’da zeytinliklerin bitişiğine bırakılıyor atıklar. Zeytin, narenciye ve fidan üretimi yapan Uzunbağ köylüsü yaşam alanlarına moloz dökülmesini engellemek için nöbete başlıyor, fakat jandarma müdahalesiyle karşılaşıyorlar. Gözaltılar oluyor.

        REKLAM

        Samandağ’a Geri Döneceğiz Platformu döküm işleminde havaya kalkan toz bulutlarında kanserojen asbest riski için uyarıyor, fakat sevkiyat sürüyor. Bu arada enkaz çalışmalarında görev alan personelin asbeste karşı koruyucu filtreli maske takmadığı da söyleniyor.

        Oysa yıkıcı afet ve felaketler sonrasında asbest liflerinin toz bulutlarıyla havaya karışmasını çabucak kontrol altına almak ve enkazı sınırlı bir bölgede tutmak gerekiyor. Bu kritik süreçte arama ve kurtarma ekipleriyle halkı asbest tehlikesinden korumak için alınacak tedbirler araştırmalarla belirlenmiş ki, sulama ve asbest sabitleyici gibi önlemler bile ancak sınırlı bir sürede liflerin havaya karışmasını engelleyebiliyor.

        Güney Koreli uzmanların ScienceDirect’te yayınlanan araştırmasında asbest çimentolu çatı levhaları üzerinden ölçüm yapılmış. Sulama halinde asbest lifleri dokuz saat kontrol altına alınabilmiş. Asbest sabitleyicinin dayanıklılık süresi ise 36 saati bulmuş. Atık yönetimi için de şu uyarıyı yapılıyor; geri dönüşüm işleminde asbestli malzemenin molozdan ayrıştırılması gerekiyor, çünkü zararlı lifler yüzeyde kalıyor ve ikincil derecede risk oluşturuyor.

        Araştırmacılar, 20-50 yıl kuluçka süresiyle kanser, asbestoz ve mezotelyoma gibi hastalıklara yol açan asbest yüzünden büyük depremler sonrasında solunum yolu enfeksiyonlarının da arttığına dikkat çekiyor. Örneğin 1995’te 7.3 büyüklüğündeki Kobe depreminin ardından zatürree vakalarında büyük artış gözleniyor.

        11 Eylül terör saldırılarında yıkılan New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin enkazında çalışan itfaiyecilerde bronşit vakaları görülüyor. İkiz kulelerin 1.8 milyon tonluk molozu yedi ayı aşkın bir sürede kaldırılıyor ve en az beş bin ton asbest tespit ediliyor. Kabul edilebilir limitin tam 555 katı. Enkaz, Manhattan’a feribotla bir saat mesafedeki Staten Island’da dünyanın en büyük çöplüğü diye bilinen Fresh Kills’e taşınıyor. Çöplüğün parka dönüştürülmesi planları böylece tavsıyor, adli tıp uzmanlarının moloz üzerinde çalışma alanı haline geliyor. Park planı ancak yıllar sonra hayata geçiriliyor ve ilk bölümü 2012’de açılıyor.

        Aradan yıllar geçti, adadaki kanser vakalarını Ground Zero molozlarına bağlayanlar var. Bir araştırmaya göre 1995-2015 arasında Staten Island sakinlerinde görülen belirli kanser türleri New York’un diğer bölgelerinde yaşayanlara göre biraz daha yüksek.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar