Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Barcelona’dan Venedik’e, Dubrovnik’e dalga dalga uzanan bir hareket: Turistler gitsin! Turizmden geçinen yerel ekonomiler hikâye; kentli kentini daha pahalı kılan ‘işgalcilerden’ geri almak için protesto ediyor, kent yönetimleri turistlere karşı önlem alıyor. Selfie çubuğu yasaklamaktan Airbnb denetimlerine kadar...

        Turistlerin, kentlerin kültürel ve kutsal dokusuna zararlı varlıklar olduğunu ilk hissettiğim yer Roma oldu; Dört Nehir Çeşmeli Navona Meydanı’ndan, Pantheon’lu Rotonda Meydanı’na, Vatikan’da Aziz Petrus Meydanı’ndan Sistina Şapeli’ne, kitleler halindeki turist kalabalığının kentte soluk alacak alan bırakmadığını iliklerine kadar hissediyor insan. Çoğu Uzakdoğulu ve Doğu Avrupalı turist yığınlarına selfie çubuğu satan kaçak göçmenler de cabası. Metrekareye düşen çubuk sayısı öyle fazla ki antik yapısına zarar verir kaygısıyla Colosseum’da yasaklandı uzatmalı özçekimler. Milano’nun bazı bölgelerinde yasak selfie çubuğu satışı. Seyyar yiyecek arabaları da öyle. Turistlerin Roma çeşmelerinin başında tıkınıp suya ayak sokarak ya da gece sokaklarda içerek adaba aykırı davranışlarda bulunması da yasak. Turizmin tarihi ve kültürel dokuyu yutan obur bir canavara dönüşmediği eski tenha günlerde ise serbestti o sular.

        Romalı, Milanolu şikâyetçi de olsa henüz turistlere karşı ayaklanmış değil ama Venedik hop oturup hop kalkıyor. İspanya’nın Bask bölgesindeki San Sebastian’dan, Katalonya’nın Barcelona’sına yerel halkın protestoları bitmek bilmiyor. Hırvatistan’da Dubrovnik’e de kruvaziyer turistlerinden gına gelmiş durumda.

        Ziyaretçi kalabalığına karşı merkeze kameralar yerleştirildi. Böylece turist sayısı bir noktaya gelince akış yavaşlatılacak ya da “Dur” denilecek.

        Bir turizm fobisi hâkim oluyor Avrupa’nın en gözde şehirlerine. Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) ise sektörü korumak amacıyla yerel yetkililere baskı yapıyor. Örgütün genel sekreteri Taleb Rifai, “Bu tehlikeli bir gidiş. Turizmin hem yerli halk hem de ziyaretçiler açısından zenginleştirici bir deneyim olması için sürdürülebilir turizm politikaları uygulamak gerekir” diyor.

        SUÇLU: AIRBNB

        Fobi hareketinin çıkış noktası, yılda 75 milyon turist çeken İspanya, özellikle de Barcelona. Kentteki en büyük problem, kontrolsüz yabancı akını nedeniyle Airbnb evlerinin sayısındaki artışın konut piyasasını etkilemesi. Barcelonalı’yı Barcelona’dan sürecek kadar pahalı hale gelmesi. Bu nedenle ruhsatsız Airbnb evlerine çökertme harekâtı başladı; denetimler iki katına çıkarıldı. Ama yetmedi. Katalonya’nın bağımsızlığı için mücadele veren radikal Halk Birliği Partisi “Turistler kentliyi yerinden yurdundan ediyor, çevreye zarar vediyor” derken, gençlik kolları üyeleri tur otobüsleriyle kiralık bisikletlere saldırmaya kadar vardırdı eylemleri. Mallorca’da da protesto gösterileri oldu. Ve daha büyüğü geliyor; 17 Ağustos’ta San Sebastian’da turizme karşı dev bir yürüyüş yapılacak.

        Venedik’teki sorun da kiralardaki artışın yanı sıra turist gemilerinin kentin hassas sularında yarattığı kirlilik. Nüfus sadece 55 bin, turist sayısı ise yılda 20 milyon. Kent o kadar kalabalığı kaldırmadığı için geçenlerde millet sokaklara döküldü; “Gitmiyorum, ben burada kalıyorum” pankartlarıyla. Belediye de önlem olarak kent merkezinde yatak sayısını sınırlandırmaya karar verdi. Artık yeni Airbnb evleri yasak.

        Roma’da da Airbnb’nin ucu çok sıkı tutuluyor. İki ayrı evde kaldık, ikisinde de yerel otoriteye teslim etmek amacıyla pasaport kaydı alındı, imzalar atıldı. Oysa Viyana ve Salzburg’da değil form doldurmak evlerin sahiplerini görmedik bile. Komşudan anahtar almaca, o kadar.

        DOST MU DÜŞMAN MI?

        Uzmanlara göre aşırı turist yükünün bir nedeni de kısa konaklamalar ve kruvaziyer turlarındaki artış. Her iki tip turist de kent merkezlerinde yoğunlaşıyor ve daha derin keşifler için yayılmıyor şehre. Tarihi dokusu yoğun kentlerde sokak ve caddeler daha dar olduğu için de yerli halk boğuluyor, işgal altında olduğunu düşünüyor. Turizmi daha sıkı kontrol altına alacak stratejiler de geliştirilmiyor.

        UNWTO Genel Sekreteri Rifai’ye bakarsanız; “Kentlerin dokusunu korumak, geliştirmek ve yerel halka da katkıda bulunmak için turizmden daha iyi bir müttefik bulunamaz. Bu fırsatı kötü yönetime kurban etmemek gerekir. Sürdürülebilir turizm politikaları geliştirmek için ulusal ve yerel yönetimlerle özel sektör, yerel örgütler ve turistlerin işbirliği şarttır.” UNWTO’nun tavsiyesi, turist kalabalıklarını merkezden çepere yayacak destinasyonlar üretilip turistik aktivitelerin çeşitlendirilmesi, sezon anlayışının mümkün mertebe ortadan kaldırılması.

        Son söz BM Çevre Programı’nın: Kitlesel turizmin faydadan çok zararı vardır. Yeme-içme kültürü ve yaşam biçimi yabancı turistlerin beklentisine göre şekillenmeye başladığı zaman, yerel kültürün kimlik ve değerleri de bozulmaya başlar. Yerel tatlar ziyan olur. Turistin hediyelik eşya talebi, sanat ve zanaatı ucuzlatır, zevksizleştirir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar