Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN perşembe günü heyecanlı bir bekleyişin ardından dünya futbolunun bundan sonraki 10 yılında çok önemli rol oynayacak iki karar alındı. FIFA İcra Kurulu 2018 Dünya Kupası'nın organizasyonunu Rusya'ya, 2022 Dünya Kupası'nınkini ise Katar'a verdi.

        Bu süreçte İngiltere, ABD, Japonya, İspanya gibi ülkeler devre dışı kaldı ve daha önce hiç kupayı düzenlememiş iki ülke tercih edildi. Bu tercihin arkasında birçok farklı neden bulunuyor. Örneğin Katar hükümetinin vaat ettiği 50 milyar dolarlık (75 milyar TL) devasa yatırım, sadece 841 bin kişilik nüfusun ve sıcaklığın yazın 50 dereceyi bulduğu çöl ikliminin bir anda unutulmasını sağladı. Üstelik Katarlılar inşa edilecek stadyumların kupa sonrasında ihtiyaç duyan ülkelere taşınması gibi sıradışı bir fikri de hayata geçirecekler.

        Rusya ise iki yıldır ekonomisindeki sarsıntıya karşın 2018 Dünya Kupası'nı düzenlemeyi ulusal gurur haline getirdi. 1980'den, yani Sovyetler Birliği dönemindeki Moskova Olimpiyatları'ndan beri bu devasa ülke önemli bir organizasyona ev sahipliği yapmamıştı. Şimdi, tıpkı 22 milyar dolar harcadıkları 2014 Soçi Kış Olimpiyatları'na benzer şekilde çok ciddi kaynak ayıracaklarına şüphe yok.

        Asıl şaşırtıcı durum ise FİFA'nın bu seçimi karşısında özellikle modern sporun kurucusu diyebileceğimiz ülkelerin şaşkınlığı ve hayal kırıklığıydı. Öyle ya tıpkı Brezilya'nın 2014 Dünya Kupası ve 2016 Yaz Olimpiyatları'nı kapması gibi bu kez de Avrupa ve Kuzey Amerika'nın dışındaki iki ülke dev organizasyonları burunlarının dibinden kapıvermişti.

        Başta Britanya'dakiler olmak üzere Batı basının önemli bölümü FIFA'nın bünyesindeki yolsuzluklardan dem vurdu, dünya futbolunun yöneten kurumun paraya teslim olduğundan yakınmaya başladı birden. Hayal kırıklığını anlamak mümkün de bu kadar yakınmayı anlamak mümkün değil. Bugüne kadar FIFA veya Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) para için değil hatır gönül için mi paylaştırıyordu kupaları?

        Tabii ki öyle değil. İşin içinde oy pazarlıkları kadar dünya spor ekonomisindeki gelişmelerin de büyük payı oldu her zaman. Örneğin FIFA, bundan önce daha büyük yatırım vaadi veren, futbola yeni pazarlar açabilecek ülkeleri tercih etti. 1990 Dünya Kupası'nın ABD'ye verilmesinin en büyük sebebi de buydu.

        Bu gelişmeye şaşırmamak ve gayet normal karşılamak lazım. Sporun tepesindeki güç dengesi de özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika'nın aleyhine hızla bozuluyor. Nasıl Çin 2008 Olimpiyatları'nda en çok altın madalya kazanan ülke konumuna ulaştıysa aynı durum adaylıklarda da söz konusu olacaktır. Bundan sonraki dönemde de Çin'i, Hindistan'ı, Arap ülkelerini hatta Türkiye gibi dünya ekonomisinde ağırlığı artan ülkelerin adını böyle büyük organizasyonlarla birlikte çok daha sık görebiliriz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar