Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Döviz kuru son yıllarda arka arkaya enflasyonun da üstünde arttı. TL gerçek anlamda değer kaybetti. Hatta 2003 yılının bile yüzde 15 altına geriledi. 15 yıl önce 100 düzeyinde olan Reel Efektif Döviz Kuru 85 düzeyine indi.

        Ulusal paranın değer kaybı ekonomiyi başta enflasyon, kişi başına gelir ve dövizde açık pozisyonu bulunan özel sektör şirketlerini ciddi biçimde olumsuz etkiliyor.

        - Madalyonun ikinci yüzünde ise TL’nin değer kaybının pozitif etkilediği üç alan bulunuyor. Bunların ilki, ithalatın pahalılaşmasına yol açarak yerli üretimi ve yerli malı kullanmayı teşvik etmesi ki, son dönemde bu yönde arayışlar hızlandı.

        - İkincisi ihracatı teşvik etmesi ki, 2017’de ihracat yüzde 10 arttı.

        - Üçüncüsü de ister sağlık, ister turistik gezi, isterse de geçici sürelerle ikamet etme amaçlı olsun Türkiye’de harcama yapmaya niyetli yabancılar için ucuzluk sağlaması, bozdurulan aynı miktardaki dolar ve Euro’yla daha fazla mal ve hizmet satın alma olanağı turizme doping yapıyor.

        - Üstelik bu durumun döviz gelirine çok ihtiyacımız olduğu bir döneme rastlaması daha anlamlı. Artmakta olan ithalat giderlerini ve cari açığı karşılamak daha önemli hale geldi. Çünkü küresel likiditenin azaltılmaya ve faiz oranlarının yükselmeye başladığı bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin cari açığı da milli gelirinin yüzde 5.4’üne ulaşarak gelişmekte olan ülkeler arasında başı çeker hale geldi.

        - Yabancıları getirmek için, döviz kurunun artmasının Türkiye’yi ucuzlatması yetmez. Turizm aynı zamanda huzur ister ve terörün olduğu yerden kaçar. 2017 yılı başından itibaren terör olaylarında sert bir düşüş meydana geldi. Bu da Batılı müşterileri yeniden Türkiye’ye yöneltiyor. Rezervasyonlar bu yıl gayet iyi gidiyor. Bu nedenle turistik tesislerin dolması, hatta yerli tatilcilere yer kalmayacağı bekleniyor. Tesislerin dolması aynı zamanda fiyatların da yükselmesi anlamına geliyor.

        - Dolayısıyla geçmiş kriz yıllarında kurtarıcı gözüyle bakılan yerli turistlerin bu yıl tarafına bakan pek olmayacak. Zaten bizdeki turizm sektörü daha baştan yabancı odaklı kuruldu, öyle gelişti ve büyüdü. Artık bu yapının pek değişmesi de beklenmez.

        - Turizm sektöründeki bu canlanma sadece döviz gelirinin artması değil, aynı zamanda istihdam ve büyümenin ivmelenmesi anlamına geliyor. Sektör doruk noktasına çıktığı 2015 yılında 600 bin dolayında doğrudan istihdam, 1.6 milyon da dolaylı olmak üzere 2.1 milyon istihdama ulaşmıştı. 2016 ve 2017 yıllarındaki toplam istihdam kaybı ise 400 bin kişi olarak hesaplanıyor. İşte yabancı turistin dönmesi ve otellerin yeniden dolmasıyla 40’tan fazla alt sektör de canlanacak. Turizm sektörü de kaybettiği istihdamı yeniden geri kazanırken işsizlik rakamlarının aynı oranda düşmesine yol açacak.

        - Aslında turizm sektörünün yeniden canlanması, büyüme ve istihdama destek vermesi deyim yerindeyse hızır gibi yetişiyor. Çünkü ekonominin dört sürükleyici sektöründen inşaattan durgunluk ve sorun yaşama işaretleri geliyor. Konut talebinde meydana gelen durgunluk fiyat artışları ve inşaat faaliyetleri finansmanını zorlaştırıyor. Konut sektörünün en önde koşmaktan kesilmesinin yaratacağı boşluğu bir ölçüde turizm sektöründen gelecek destek doldurabilir.

        - Ekonominin diğer iki sürükleyicisi otomotiv ve hazır giyimtekstil sektörleri ise Avrupa pazarının canlanmasının ve ihracatın verdiği destekle yollarına devam ediyor.

        SONUÇ:

        “Hiçbir şeye cesaret edemeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin.”

        Frederich Schiller

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar