Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir fırtınalı dönemin daha içinden geçiyoruz. 2013 yılından beri böyle 4-5 dönem geçirdik. Her oynaklığın sonrasında kur daha yükseğe çıktı, TL biraz daha değer kaybetti, enflasyon daha yükseldi ve faizler de kademe kademe çıktı.

        - Dün TL karşısında dolar ve Euro rekor kırdı. Döviz sepeti 4.32’ye yükselerek 2017 yılında yüzde 19.5 arttı.

        - Hazine gösterge faizleri 2 yıllıkta yüzde 14’ün, 10 yıllıkta yüzde 13’ün üzerine çıktı.

        - En şanssız yakalandığımız ise bu son oynaklık oldu. Çünkü hem enflasyon, hem faizler çift haneye zaten yükseldi. Cari açık yanında bütçe açığı da artmaya başladı. Döviz kurunun yüzde 20 artması ise mevcut tabloya en çok zarar verecek gelişme. Baz etkisi nedeniyle enflasyonda bir çözülme ve yüzde 10’un altına gerileme beklerken yeni bir sıçrama ile karşılaşabiliriz. Kur yoluyla hemen her şeyin maliyeti bir kez daha artacak, devalüasyon kadar fakirleşmeden herkes nasibini alacak.

        - Döviz kurunun başıboş hareket etmesine bu nedenle seyirci kalınamaz. Yüzde 20’lik artışın yüzde 15’lik geçişkenlik etkisiyle enflasyona yapacağı katkı 3 puanı bulur. Devalüasyonun devam etmesi, daha yüksek enflasyon anlamına gelir. Nitekim Mayıs 2013’ten bu yana geçen 4.5 yılda sepet kur karşısında TL’nin kaybı yüzde 51.9 olurken aynı döneme ait tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 45.6 oldu. Kur ne kadar yükselmişse enflasyon da o kadar yukarı gitmiş.

        - Sadece kur ile enflasyon arasında sarmal yok. Kur ile faiz arasında da benzer bir ilişki söz konusu. Kur artışı enflasyonu etkileyeceği oranda faizleri de anında yükseltebiliyor. Kaldı ki Türkiye’den sıcak para çıkıyorsa öncelikle ya bonoda ya da borsada satış yapması ve dövize dönmesi gerekiyor.

        - Sonuçta dış politik dengeler yıkılıyor ve değişiyorsa finansal dengelerin de bozulması normaldir. Şimdi bu bozulmayı ve finansal piyasalarda yeniden fiyatlamayı yaşıyoruz. Belli bir zaman sonra şu veya bu şekilde yeni dengeler kurulacak, fiyatlar arasındaki sarmallar da kırılacak. Yaşanan süreçte bütün yapılması gereken de, eski denge ile yeni denge arasındaki mesafeyi mümkün olduğunca kısa tutmak olmalı.

        HERKES ÖNLEMİNİ AŞAĞI YUKARI ALMIŞ

        - Türkiye riski de son 4.5 yılda giderek arttı. Mayıs 2013’te 5 yıllık CDS’in fiyatı 106.500’e kadar inmişken sonrasında ana eğilimi giderek yükseldi ve sık sık yüksek oynaklık yaşadı. Bitişikte bunun bir grafiği yer alıyor. Özellikle 2013 yılında FED’in parasal genişlemeyi durduracağını açıklamasıyla yüksek oynaklık dönemine girildiği anlaşılıyor. Küresel sermaye akımları tersine döndüğü gibi, yeniden gelişmekte olan ülkelere geri de dönebiliyor. Bu da hem küresel piyasalarda hem Türkiye üzerinde yüksek oynaklığa yol açıyor.

        - Yaşanan son rahat dönem ise geçen yılın aralık ayında başlayıp eylül ayına kadar süren 9 aylık dönem. Bu dönemde Türkiye 5 yıllık CDS’leri yaklaşık yarı yarıya düşüş gösterdi. 1 Eylül’de 157.417’ye indikten sonra dün 220.857’ye kadar çıktı ve yüzde 40.3 arttı.

        - Bu risk artışı ve yüksek oynaklıktır ki, yurtiçinde hanehalkı döviz mevduatını 100-105 milyar dolardan yaklaşık 150-165 milyar bandına çıkardı. Şirketler de dövizde açık pozisyonda frene basmasına yol açtı ve en azından kısa vadede açık pozisyon 7.5 milyar dolarlık fazlaya dönüştü.

        - Herkes önlemini almış gibi, olan enflasyona olacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar