Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Pınar Erbaş ropörtaj, Pınar Erbaş Nazan Pekcan ile konuştu, İzmir Cumhuriyet Savcısı Nazan Pekcan

        Pınar ERBAŞ/perbas@htgazete.com.tr

        Yolunuz adliyeye düşmez umarım ama bilin ki Türkiye’de “uzlaşma” diye bir yöntem var. Kabaca özetlersek; olay yargıya intikal etmeden şikâyetçiyle şüphelinin uzlaşıp işi çözmesi demek. İşin en keyifli yanı şu: Mağdur karşı taraftan, bir hayır kurumuna bağış yapması ya da 2 gün boyunca bir parkı temizlemesi gibi sosyal içerikli taleplerde bulunabiliyor. Hem cezayı da kendi belirlemiş oluyor. Mesela bu vesileyle İzmir’de 8 bin su şişesi kapağı toplanmış, 95 akülü araba alınmış. Daha neler var, neler... İzmir’in altını çizmemizin sebebi, Türkiye’deki uzlaştırmaların yüzde 62’sinin bu ilimizden çıkması. “Uzlaşın” diye oturtuldukları masadan tarafların yüzde 91’i başarıyla kalkıyor. 3 yılda 21 bin dava bu yolla çözüme ulaşmış. Aynı zamanda mahkemelerin dava yükünün azalması ve daha çok dava görülebilmesi demek bu. İzmir Cumhuriyet Savcısı Nazan Pekcan bu kadar başarılı olmalarının sebebini kısaca “Çok inandık” diye özetlese de biz, örnek olsun diye işi detaylıca anlatmasını istedik.

        Uzlaşmaya müsait bir millet miyiz?

        Bu, kültürümüzde var. Tezcanlıyız, çabuk sinirleniyoruz, hemen olay çıkabiliyor ama bir o kadar da çabuk yatışıyoruz. Mesela köylerde ufak tefek anlaşmazlıklarda yöredeki âkil insanlar devreye girer. Kimse “Bırakalım ne halleri varsa görsünler” demez.

        Süreç nasıl işliyor?

        Dava dosyası elimize ulaştıktan sonra bir ay içinde tarafları adliyeye çağırıp uzlaşmanın ne olduğunu anlatıyoruz. Burada en önemli nokta insanlara sakinleşmeleri için zaman tanıyor olmamız. Buna İngiliz dilinde “serinleme süreci” deniyor. 2009’a kadar uzlaşma teklifini taraflara ilk olarak polis ya da jandarma yapıyordu. Tabiri caizse yüzünüze yediğiniz yumruğun kızarıklığı geçmeden “Uzlaşmak ister misin” diye önünüze bir form uzatılıyor. Kimse kabul etmiyor tabii. Biz de dedik ki kolluğun uzlaşma teklifi yetkisi yönetmelikte dursun ama bunu fiilen kaldıralım. Olay yaşandıktan sonra en azından 15 gün geçsin. Akabinde adliyeye gelsinler -ki yüzde 90’ı geliyor- “Size öyle güzel bir teklif sunacağız ki bir daha adliye kapısı görmeyeceksiniz” diyoruz.

        İnsanlara en cazip gelen kısmı bu mu?

        Aynen öyle. Kimse adliyelere taşınıp dava süreciyle uğraşmak istemiyor. Bir sonraki adımda bir uzlaştırmacı görevlendiriyoruz. Süreci o takip ediyor. Uzlaşma toplantıları düzenliyor. Talebe göre adliyede ya da tarafların evlerine yakın bir pastane ya da parkta da buluşulur. Yeter ki kişiler kendilerini rahat ve huzurlu hissetsin. Ayrı ayrı da görüşülebilir. Maalesef Türkiye’de bir arada görüşmeler pek verimli geçmiyor.

        Tam onu soracaktım..

        Bu tür durumlarda uzlaşalım diye masaya oturulup bazen ikinci bir vukuatla kalkılabiliyor. “Talebimi karşı tarafa iletin o da bana iletsin” şeklinde ilerliyoruz. Oysa anglosakson ülkelerinde iki taraf da aynı odada buluşabiliyor. Avusturya modelini izlemiştim. Tarafların direkt göz teması kuramayacakları şekilde oturtuluyor vesaire...

        Diyelim şikâyetçiyim, karşı taraftan neler talep edebilirim?

        Özür dilemesini isteyebilirsiniz. Dilerseniz bunu yüzünüze söyler, “Yeterli değil” deyip el yazısıyla size özrünü iletmesini isteyebilirsiniz; “Pınar Hanım’a verdiğim maddi manevi zarardan dolayı kendisinden özür diliyorum. Bundan böyle trafik kurallarına uygun davranacağım” gibi bir şey. Bu da öfkenizi geçirmezse istediğiniz bir gazetede özürün ilan şeklinde yayınlanmasını talep edebilirsiniz. Puntoyu dahi siz ayarlarsınız. Bir diğer hak; maddi manevi tazminat isteme.

        ‘HEM ÖZÜR DİLESİN HEM BAĞIŞ YAPSIN’

        Neye göre belirleniyor?

        Benzer dava kararlarını baz alıyoruz. Tabii kişinin sosyal ve durumu da önemli. Sebepsiz zenginleşmeye mahal veremeyiz.

        Belki dava açılsa, hâkim beni suçsuz bulacak, tazminat vermeyeceğim...

        İşte o yüzden delil değerlendirmesi önemli. Kusurlu olduğunuzu gösteren bir bilirkişi raporu oluyor elimizde. Mahkeme sürecinde kusur oranı biraz değişebilir ama neticede yine tazminat ödersiniz.

        Peki mahkemenin vereceği tazminat kadar alabilir miyim?

        Hayır. Ama miktar öyle yarı yarıya da düşmez. Burada sizi teşvik eden şey, biraz az da olsa parayı hemen almanız. En kısa dava, bir buçuk seneden uzun sürüyor. Bir diğer hak; maddi tazminat hakkı kapsamında alacağınız miktarın bir kısmından feragat edip Türkiye’de faaliyet göstermesi şartıyla cinsel istismara uğramış çocuklar için kurulmuş Çocuk İzlem Merkezi’ne, Yeşilay, Lösemili Çocuklar Vakfı, Omurilik Felçlileri Derneği gibi kurumlara ya da yakınınızda yardıma muhtaç birine maddi bağış da yatırabilirsiniz.

        Bunlardan kaçını isteyebiliriz?

        Hepsini. Hem özür dilesin, hem bağış yapsın hem de 2 gün bir hayvanat bahçesinde temizlik yapsın ya da huzurevi sakinlerine kitap okusun da diyebilirsiniz.

        Sınır nedir peki?

        Size hakaret eden birinin ayağınızı öpmesini ya da âmiyâne tabirle köpek sesi çıkarmasını isteyemezsiniz. Bu, insan haklarına aykırı. Kanarya Sevenler Derneği gibi işlevi muamma kurumlara bağış da talep edemezsiniz.

        3’ÜNCÜ KİŞİLER KARIŞTIYSA UZLAŞMAK ZOR

        En rahat uzlaşılan suçlar hangisi?

        Kasten yaralama, iş kazaları, trafik kazaları. Aslında tarafın kusurlu olduğunun somut delili olan pek çok durumda kişi dava sürecinde de muhakkak ceza alacağını fark edip uzlaşmaya sıcak bakıyor.

        En zor uzlaşılanlar?

        Dava açılmazsa maddi mağduriyete uğrayacağını düşünen taraf avukatı ya da kazaya sebebiyet veren kişiye dava açmaya hazırlanan kasko şirketi gibi, işin içine üçüncü birileri giriyorsa iş uzayabiliyor.

        En çok ne isteniyor?

        Hayır kurumuna bağışlar çok fazla.

        Pek ceza gibi durmuyor hiçbiri...

        Bunlar yapıcı uygulamalar. 30 yıllık meslek hayatımda cezasını çekip de ıslah olana rastlamadım. Ancak uzlaşmayla biten dosya taraflarından yüzde 90’dan fazlası bir daha aynı konuyla ilgili adliyeye gelmiyor. Ve daha büyük suçların önüne geçmiş oluyoruz. Öbür türlü basit yaralamayla başlayan bir anlaşmazlık cinayete kadar varabiliyor.

        Trafik kazasına bir tepsi baklava

        • Hakaret ve tehdit suçuna karşılık hayvan barınağına 45 kilo köpek maması bağışlandı
        • Taksirle yaralama sonrası Ege Uluslararası Sağlık Federasyonu’na 1.400 TL bağışlandı ve Afrika’da 7 çocuğun katarakt ameliyatı sağlandı.
        • İşverenin yüzde 75 kusurlu olduğu bir iş kazası sonucu felçi olan kadına bir apartman dairesi ve işitme engelli çocuğuna işitme cihazı alındı.
        • Trafik kazası sonrası özür dilendi ve baklava alındı.
        • Basit yaralama sonrası şüpheli, mağdurun mahallesindeki lösemi hastası bir çocuğa genç odası ve bilgisayar aldı.
        • Trafik kazasında kemiği kırılan lise son sınıf öğrencisinin dershane ücretini şüpheli ödedi.
        • Eşine şiddet gösteren koca bir gün boyunca sokak süpürdü.
        • Basit tehdit suçundan şüpheli, Çocuk İzlem Merkezi’ne 6 takım eşofman, ayakkabı ve çikolata aldı.

        Uzlaştırma kapsamında olan suçlar

        Kasten yaralama, (ölümle sonlanmayan) iş kazaları, eve ya da işyerine izinsiz girmek gibi konut dokunulmazlığını bozma suçları, (ölümle sonlanmadıkça ya da bıçak gibi öldürücü silahlar kullanılmadıkça) tehdit suçları, cinsel amaçlı olmayan çocuk alıkoymaları (eski eşinizin velayeti sizde olmasına rağmen çocuğunuzu alıp geri getirmemesi gibi), bedelsiz senedi tahsise koyma (borcunuzu ödediniz ama senedi almayı unuttunuz, bir de bakmışsınız ki tekrar icra takibine maruz kalmışsınız), kaybolmuş malda mülkiyet iddiası (cep telefonunuzu düşürdünüz, biri buldu ve kullandı), ticari sırrı ifşa etme, huzur ve sükûnu bozma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa