Türkler iyi aşık değil

Sadakatsizlik ilişkilerin en eski ve en önemli sorunlarından biri. Ya aldatılıyoruz ya da aldatıyoruz. Son yıllarda birçok çift bu nedenle psikiytrların yolunu tutuyor. Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu Türk insanının sadakatsizlik karnesini değerlendirdi.

Füsun Saka - HT Pazar

Sonsuz sadakat gerçekten mümkün mü, yoksa aşk da bağlılık da bir ütopyadan mı ibaret? Konunun uzmanlarından Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu’na son yıllarda ilişkilerin en önemli sorunu olan sadakatsizlikle ilgili merak ettiklerimizi sorduk. İşte sadakat gerçeği...

 Hayatımızın tam ortasında duran sorunlardan biri sadakatsizlik. Günümüzde sadık kalmak mümkün mü?

İnsanların üzerlerindeki toplumsal baskı yeterince fazlaysa sonsuza kadar sadık kalabilirler. Eskiden aile yapısı tanımları, yaşamın küçük çevrelerde sürmesi ve kişinin saygınlığının bu değerler üzerinden ele alınması insanları sadık kalmaya zorluyordu.

 Sadakati gerekli kılan biyolojik isteklerimiz de var öyle değil mi?

Sadakat, insanoğlu için önemli bir değer olarak tarif edilmeseydi önemi de olmazdı. Fransız aristokrasisini düşünün. Eşine âşık olmak gülünç karşılanırmış. Aile yapısını aşk üzerine kurmaya başladığımızdan beri sadakatsizlik arttı, çünkü aşk geçici bir şey. Evlilik ise yıllarca sürebiliyor.

 Aşk ne kadar geçici bir duygu?

İstatistiki verilerle bakıldığında bir buçuk-iki yıl içinde biter. Burada ortaya çıkan temel sorun ise aşkın bitmesi değil, sevgiye dönüştürülemeyişidir.

 Peki ama 15 yıl birlikte olup “Hâlâ deli gibi heyecan duyuyorum, âşığım” diyenlere yanıtınız ne olacak?

Var mı öyle insanlar? Ben hiç rastlamadım. Bence sevgiye dönüştürdükleri aşklarını anlatıyor. Aşk çok heyecanlı bir şey, insan organizmasının buna sürekli dayanması mümkün değil.

 Nasıl ve neden âşık oluyoruz?

Hayatımız boyunca güvenli bağlanmaya ihtiyaç duyarız. Anne ile çocuk arasındaki koşulsuz ilişki durumuna dönme isteğidir aşk. Ama annemizle yaşadığımız koşulsuz sevgi, güven ilişkisini başka biriyle yaşama şansımız yoktur. Karşı taraf da bizi koşullu sever. Bu da insanda hayal kırıklığı yaratır. Biten ilişkinin ardından genellikle “Doğru insan değilmiş” deriz. Halbuki bu tarif baştan yanlıştır. Bütün ilişkilerde insanın kendini güvenli hissetmesi, şefkat görmesiçok önemlidir. Ancak bu koşullar sağlandığında güçlü bir ilişki yaşanır. İşin içine cinsellik girince adı aşk oluyor.

ZAPPİNGİ BIRAKIN

 Türkiye’de insanların yetiştiği ortamları düşünürsek, bizim iyi âşık olmamız mümkün mü?

Değil. Erkek çocuklar, eşleriyle anne-erkek çocuk ilişkisi kuruyor. Bir süre sonra da adam artık annesi gibi gördüğü kadınla birlikte olmak istemiyor. Bu noktada en önemli sorunlardan biri de bağlanma... Kaç kişi zor bağlanan, kaçınan insanı bekler? Artık herkes çok hızlı zapping yapıyor, hemen öbür kanala geçiyor.

 Günümüz ilişkileri zapping üzerine kurulu diyebilir miyiz?

Siyah-beyaz yayın döneminde yayınlanan programı beğenmesek bile izlemeye çalışırdık. Şimdi tersine bir arayışa giriliyor. Zapping yapmayı bırakabilmek lazım.

 Aşırı özgürlük de sadakatsizlik üzerinde etkili sanırım.

Bize çok özgürlük verildi ama bununla ne yapacağımız söylenmedi. Özgürlüğün fazlası insana kaza yaptırıyor, ardından da kimse pişmanlık duymuyor. Üstelik kadınlar da bu alanda erkeklere yetişti. Ancak çok önemli bir nokta var, evdeki yatırımlar arttıkça çiftler evdeki ilişkiyi de bırakmak istemiyor.

 Sanırım asıl kötü olan bu değil mi?

Artık insanlar kendilerine verilen bu özgürlüğü sonuna kadar kullanmak istiyor. İlişkilerde sadakatsizliğin nedeni bu yüzden aşk değil seks oluyor. Karşınızda 1000 kere seviştiğiniz ve artık ne zaman orgazm olacağını bildiğiniz biri duruyorsa bu size çekici gelmiyor. Kısaca evlilik kurumu, artık şehir insanının yapısına uymuyor.