Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Audrey Hepburn’ün torunu, çağın en şanslı kızı’

        Ece ULUSUM/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bu yıl 9-29 Şubat’ta düzenlenecek 8’inci 360 Dereceden Aşk Festivali’nin konsepti, “âşık dünya”. Festival Sevgililer Günü’nü klişelerden sıyırıp her anlamda aşka odaklanıyor. Festivalin küratörü ve tasarım yöneticisi Işıl Gençoğlu olayı şöyle anlatıyor: “Aşkın bir güne sığmayacağını ve sadece iki cins arasındaki durumla anlatılamayacağını göstermek amacındayız, bu da en güzel sanatla ifade buluyor.” Program içeriği epey geniş; sanat, din, doğa, sevgili, toplum... Etkinlikte konuşmak için birçok ünlü isim gelecek. Onlardan biri de aşka dair konferans verecek Audrey Hepburn’ün oğlu film yapımcısı ve sanatçı Sean Hepburn Ferrer. Gelmeden önce Skype’laştık, annesi, kızı ve İstanbul hakkında sohbet ettik.

        Aşka dair annenizin size ilk öğrettiği ne olmuştu?

        Anlaşılan sizde duygulardan çok mantık ağır basıyor.

        Bir çift ilk olarak birlik olur, aşkın ilk hâli. Bu hâlin sonsuza kadar süreceği düşünülür. Ama aşk da yaşlanır ve o insanlar birlikten benliğe doğru döner. Asıl aşk burda başlar; karşısındakini olduğu gibi sever, olmasını dilediği kişi gibi değil. Dünya çapındaki problemlerimizi de bu yolla çözebiliriz. Karşımızdakileri kabullenerek, onlara olmak istedikleri bireyler olma fırsatını vererek...

        Sizce popüler dünyanın sevgiyi masalvari ya da çok romantik anlatmasının etkileri neler oldu?

        Aşk bir tişörtün üzerindeki kalp baskısı ya da bir filmdeki öpüşme sahnesi değildir. Bu hayatta kalma içgüdümüzün bir kısmını oluşturur. Aşk günümüzde konuşulduğundan çok daha geniş bir konu. Şimdilerde yüzeysel ele alınıyor. Aslında insan komşusunu doğru şekilde sevmeyi öğrenebilirse, toplumlardaki sorunlar da birer birer ortadan kalkar.

        Sevgililer Günü hakkında ne düşünüyorsunuz? 14 Şubat sadece bir gün, neden bu kadar önemli?

        Kutlamadaki asıl amaç kayboldu gitti, ticarileşti. Sevgilinizle zaman geçirdiğiniz ama kalbin orada olmadığı bir gün... Sevgililer Günü aşkın potansiyelini hatırlatan bir gün olmalı. En azından çikolatadan ibaret olmasın!

        Anneniz dünya çapında sevilen biri. Bu durum hayatınızı şu zamana kadar nasıl etkiledi? Annenizin gölgesinde kaldığınızı düşündüğünüz oldu mu?

        O hayattayken de, öldükten sonra da hayatım onun yarattığı ışığın filtrelenmiş hali gibiydi. İnsanlar annemin kim olduğunu öğrendikten sonra benden öteye bakmaya, annem hakkında sorular sormaya başladı. Annemin ışığı altında sönük kalsam da kendim olmak için çok çaba sarf ediyorum.

        Yine de Audrey Hepburn ile ilgili şeyler yapmaya devam ettiniz.

        Annemin ölümü üzerine düşününce fark ettim ki, hiçbir zaman onun olduğu ve her zaman da olmaya devam edeceği kadar meşhur olamayacaksam da, onun hikâyesini devam ettirmek için yaptığımız çalışmalar beni o hikâyenin bir parçası haline getirdi. 20 yıl sonra geriye dönüp bakınca, hiç kolay bir yoldan gelmediğimizi gördüm.

        İstanbul’u ziyaretiniz beş gün sürecek. İstanbul’u sever misiniz?

        Duyduklarımdan İstanbul’u sevdiğimi söyleyebilirim. Biliyorum ki, 5 günden fazla kalırsam âşık olacağım ve şehirden hiç ayrılmayacağım. İnsanların, kültürlerin ve fikirlerin bir arada harmanlandığı bir kazan olan her yeri seviyorum. Modern zamanlarda bir Babil Kulesi olsa, kesinlikle İstanbul’da olurdu. Şehriniz hepimizin bir arada nasıl yaşayabileceğimizin en güzel örneği. Keşke İstanbul’u şişeleyip ihraç edebilsek.

        'KIZIMI YENİ AUDREY HEPBURN YAPMAK İSTEMİYORUM'

        Kızınız Emma hakkında, “Günümüzün Audrey’i” diye haberler yapılıyor. Kızınızı annenize benzetiyor musunuz?

        Evet, benzeyen yanları var. Emma iyi bir evlat, güzel ve güçlü bir kadın, çok yetenekli bir sanatçı ve model. Kızım Audrey Hepburn’ün torunu, bu çağın en şanslı kızı. İnsanlar onu görünce Audrey Hepburn’ü hatırlıyor. Annem çok özel bir kadındı. Kızım, annemin hayatında sahip olduklarından, çok daha iyisine sahip. Güzel ama kişisel nedenlerden dolayı karmaşık bir hayatı var. Babaannesinin yaşadığı zorluklarla hiç karşılaşmayacak. Bu yüzden hayatın onu annem gibi şekillendirmesi, aynı yer, aynı gün ve aynı saatte doğmuş olsalar da mümkün değil.

        Hepburn’ün bir filmi çekileceği ve kızınızın oynayacağı söyleniyor. Onu bu konuda destekler misiniz?

        Kızımı yeni Audrey Hepburn yapmak istemiyorum, öyle olacağına da inanmıyorum. Hiç kimse annem gibi olamayacak. Gerçek güzelliğin ne olduğu hakkındaki düşünceleri, umutları ve duruşu vardı. İçten gelen, düşünce yapısından gelen ve sadece fiziksel görünüşe bağlı olmayan bir güzellik... Bu açıdan bakarsak Emma, babaannesiyle aynı. Benim ona katkım sadece içindeki insanın olgunlaşmasına destek olmak.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa