Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi İstanbul sokaklarının özgür çocukları

        Ekin TÜRKANTOS / GAZETE HABERTÜRK

        Sokak sanatı dünyada büyük ilgi görüyor. Önemli meselesi olanlar, çizimine, söylemine güvenenler sokakta işler üretiyor. Kimi zaman kaçak olarak çalıştıkları için hayatları bazen zor olabiliyor. Bazıları adını gizliyor, bazılarıysa yüzünü bile göstermiyor. Buna rağmen bu alanda ün kazanan, yurtdışına davet edilen ve galerilerle anlaşma yapanlar da var. Şu aralar büyük ilgi gören Banksy sergisinden hareketle Türkiye’deki Banksy’lerle konuştuk

        Tunç Dindaş: Grafitinin ruhunda vandallık var

        ■ Şu aralar Banksy çılgınlığı sürüyor, sergisi İstanbul’da. Banksy’nin bir pazarlama taktiği olduğunu düşünenlerden misin?

        Onun gibi yabancı sokak sanatçılarına ilgi büyük. Peki Türkler kendi sokak sanatçılarını yeterince tanıyor mu? Dünya genelinde Banksy oldukça popüler. “İstanbul’daki sergiden haberi yokmuş” diye okudum. Sergiyi açan kişi eskiden Banksy’nin yardımcısıymış. Sergiyi elinde bulunan bazı işler ve koleksiyonerlerden topladığı eserlerle açtığını söylemiş. Serginin giriş ücretini de pahalı buldular. 85’ten beri sokaklardayım. Türkiye’de ve yurtdışında birçok projede yer aldım. İnsanımız yabancılara ezelden beri daha çok ilgi gösterir, garipsemiyorum.

        ■ Sokakta üreten insanlar, sonrasında sergi açtıklarında, galerilere işlerini bağladıklarında eleştiriliyorlar. Sence bu, sanatçının sokaktaki etkisini azaltıyor mu?

        Sokakta yapılan işlerle galerilerde yapılan işler farklı oluyor. İlk sanat maceram 2005’te İstanbul Bienali’nden davet almamla başladı. Sokakta yaptığınız işlerde özgün olursanız birilerinin dikkatini çekiyorsunuz.

        ■ Sokak sanatçısı dediğimizde akla ilk grafiticiler geliyor. Oysa sokak müzisyenleri de bu kategoride yer alıyor. Onlar da zorluk çekti ama artık insanlar sokak müzisyenlerine alıştı. Sizin camiada durum ne? Hâlâ kaçak mı çalışıyorsunuz?

        Bence sokak müzisyenlerindeki durum bizim için de geçerli. İstanbul’daki birçok lokasyonda kaçak grafiti yapmanıza artık gerek yok. Sokaktaki insanlar, onların dünyalarını renklendirmek istediğimizi biliyor ve eskisi gibi yaptığımız işlerin altında politik anlamlar aramıyorlar. Tabii kaçak grafiti yapılan semtler mevcut. Ama artık Taksim, Karaköy gibi yerlerde boyamak legal gibi oldu. Yer bulabilirseniz tabii...

        ■ Salı Pazarı’nın olduğu bölge grafiti cenneti. Haydarpaşa Tren İstasyonu’ndaki trenler de boyanmış. Artık daha bilinir yerlere işlerinizi bırakıyorsunuz. Yaşadığınız sıkıntılar var mı yoksa nispeten rahat mısınız?

        Bazı lokasyonlarda rahatız. Bir gece Salı Pazarı’nda boyarken bir dükkân sahibi “Bizim kepengi de boyar mısınız?” diye sordu. Vandallık yapmadığınız sürece insanlar grafitiyi seviyor. Ama açıkçası grafitinin ruhunda vandallık var. Önceden yaptıklarınızı gösterip duvarı nasıl boyamak istediğinizi söylediğinizde mekân sahipleri izin veriyor.

        ■ İzin verilse Türkiye’de nerelere, ne gibi işler yapmak istersin?

        Senelerdir Boğaziçi Köprüsü’nün Ortaköy’deki bacaklarını boyamak istediğimi söylüyorum. Maalesef belediyelerden yeterli desteği alamıyoruz. Halbuki İtalya, Almanya, Hollanda ve Bulgaristan gibi devletler yol paramı karşılayarak duvar boyamam için davet ediyor. Bir tek Silivri Belediyesi bana boş duvarlarını boyatıyor. Silivri galerim gibi oldu.

        ■ Paris’e bir duvar boyamak için davet edildin.

        Paris’teki ünlü “Le Mur”un duvarını boyamak için davet edildim. Le Mur 2007’den beri grafiticiler ve sokak sanatçıları tarafından davetle boyanıyor. Shepard Fairey, Martha Cooper, Cope2, Above, Herakut, Tilt gibi sanatçıların işleri sergilendi. İlk kez bir Türk sanatçıyı davet ettiler. Paris’teki Türk Kültür Ofisi de beni destekledi.

        Metin Goleş/Shione: Sanatçı, ondan bekleneni değil, içinden geleni yapar

        “Banksy çılgınlığı Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde uzun zamandır vardı. Bizde her zamanki gibi bir ‘moda akımı’ olarak görülüp beğeniliyor, kısa sürede unutulma ihtimali yüksek. Tabii ki bu bir pazarlama taktiği ama gayet başarılı bir proje. Ayrıca çoğu işlerinin politik içerikli olması Banksy’yi çekici kılıyor. Bizde grafiticiler sergilerde yer aldığında, diğer sanatçılar ‘Grafiti galeride olmaz’ yönünde eleştiride bulundu. Oysa ben, galerilere girmenin sanatçının sokaktaki etkisini azaltacağını düşünmüyorum. Sokak sanatçısı serbesttir. Sanatçı, ondan bekleneni değil içinden geleni yapar, eserlerini istediği yerde sergiler. Özellikle trenlere yapılan grafitilerin illegal kalması gerektiğini düşünüyorum. Bu, işin ruhunda var; bozmamak gerek. İşlerimiz galeriye girse de nereden geldiğimizi unutmayalım, bu işin aslı sokaktadır.”

        Nomore: Şehirde çok büyük işler yaparsam, utanırım

        “Will Ellsworth-Jones’un ‘Banksy: Duvarın Ardındaki Adam’ kitabını okursanız çok net görürsünüz ki insanların ihtiyacını iyi anlayan ve popülarite rüzgârını yakalayan Banksy, kendini halka aracısız ulaşmasını sağlayan bu sanat akımını kullanarak var etmiş, çok akıllı bir adam. Diğer sokak sanatçıları ona gösterilen ilginin çok uzağında kaldı. Banksy gizemli bir halk kahramanı olmayı seçti ve halk Zorro’nun maskesini kaldırsanız bile onun ‘kutsal’ yüzüne bakmak istemiyor. Bu büyülü anlaşma onu dilden dile aktarılan bir hikâyenin kahramanı yapıyor. Türkiye’de bu konuda bilgili ve ilgili bir küçük azınlık var, onun dışındakiler bu dünyayı sadece Karaköy, Beyoğlu’ndan ibaret sanan bir selfie kalabalığı. İlgi iyidir; ruhdaş birileriyle temasta olursunuz. Ama sokakta olmak çok farklı ve sert bir tercihdir. Galeri dünyasındaysa sofistike bir alicengiz oyunu dünyası hâkim. Eğer sokaktaki işini galeriye koyarsan, o işin değerini azaltırsın. Genelde başka sanatçıların işlerinin bulunmadığı yerleri tercih ediyorum. Sonsuz manzaraların ortasında terk edilmiş yapıları boyamak isterdim ya da terk edilmiş taşocaklarını. Şehirde çok büyük işler yaparsam, utanırım. İstanbul gibi mükemmel bir şehrin üzerine bir şeyler koymak büyük iddia; kimsenin hakkı yok. Hele Balat, Haliç, Sultanahmet gibi katman katman hikâyeleri olan yerlere hâşâ... Sanatçılar artık ‘mural’ denen dev duvar resimlerine yöneldi. Festivaller de bu tarzı destekliyor, sanatçılar ülke ülke gezip duvar boyuyor. Ben grafitiden para kazanmıyorum. Bir beyaz yakalıyım, sabah 07.00’de işime gidiyorum. Grafiti yaparak para kazanılır ama evalınır mı, bilmem? Şu an galerilerle bir ilişkim yok, ilk adımı onlar atsın istiyorum. Belki de geri çevrilmekten çekiniyorumdur.”

        Efe Işıldaksoy: Sanatın değeri, uğruna ödenen parayla ölçülüyor

        Banksy çılgınlığına nasıl bakıyorsun?

        Banksy, şu an dünyanın en önemli sanatçılarından biri ve güvendiği kişilerin kendisi üzerinden etik olmayan yollarla para kazanması da büyük talihsizliği. Bizde eline sprey alıp Galata ve Karaköy’de ismini duvarlara yazanları saymazsak çok az sokak sanatçısı var.

        Sokak sanatçıları işlerini galerilere bağladığında eleştiriliyor. Sence bu, sanatçının sokaktaki etkisini azaltıyor mu?

        Sokaktaki duvarlar en özgür olduğunuz yerler. Bunu satışa odaklamak ve aynı anda ticareti düşünmek zor. Bir tarafın ağır basar ve diğer tarafı yok eder. Tarafların biri para, biri de sanattır.

        Çöpe resim bırakma hikâyeni bilmeyenler için anlatır mısın?

        “Yüksek sanat” kategorisine meydan okuyan postmodern bir dönem işi olarak “Kafalar Hep Karışık” projem sanat ve toplum arasındaki kopukluk, sanat yapıtının doğrudan kapitalist sistemin hizmetinde bir meta haline gelmesi üzerine temelleniyor. Sergim, Kasım 2013’te şehirde çeşitli semtlerin çöplerine işlerimi bırakmamla başladı. İsteyen çöpün önünden istediği resmi alıp götürebiliyor. Atacağım resmi sosyal medyadan #rastarules hashtag’iyle paylaşıp çöpün yerini söylüyorum veya hiç haber vermeden atıyorum. Neden çöp? Çünkü dünyada her şey satılık. Yeterince para öderseniz her şeyi alabilirsiniz. Para vermeden alabileceğiniz şeylerse sokağınızdaki çöp tenekesinin içinde. Sanatın değeri, uğruna ödenen parayla ölçülüyor ve sanat insandan kopuyor. Toplumun duygu refleksinin gelişmesi için su kadar sanata da ihtiyacı var.

        Bugüne kadar kaç şanslı insan senin eserlerini çöpten aldı?

        Danimarka, Almanya, Belçika, Hollanda, İspanya, Kıbrıs ve Türkiye’de toplam 681 resmimi çöpe attım. Peki nasıl para kazanıyorsun? #kafalarhepkarısık projesi aynı zamanda toplumsal araştırma belgeseli olacak. Projenin başından beri her anı videoya çekiyorum. Belgesel bittiğinde herkes bu sorunun cevabını alacak.

        Galerilerin sanatçılarla ilişkisi senin için ne ifade ediyor?

        Galeriler sanatçıları takipçi sayısına göre seçmeye başladı. Yeteneğiniz takipçi sayınızla ölçülüyor. Özellikle ülkemizde durum daha da vahim. Galerilerin esiri olmuş sanatçılar beni ilgilendirmiyor.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa