Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Ayşe Özek Karasu yazdı: ‘Solidarnosc’ ruhuna ne oldu?

        AYŞE ÖZEK KARASU

        Çekler, Macarlar, Polonyalılar... Yıllarca “Duvar” mezalimini yaşadılar. 9 Kasım 1989 gecesi Duvar yıkıldı, hayatları değişti. AB’li oldular, yardımlarla doğruldular, Bugün onlar, Suriyeli kaçaklara asker-polis yığdıkları jiletli duvarlarla set çekiyor

        Alman Dışişleri, Twitter’da bir belge yayınladı geçen gün. Zamanında, Doğu Alman kaçaklara acıyıp, bir aylık maaşını bağışlayan Suriyeliyle ilgili bir belge. Tarih 15 Eylül 1989. Berlin Duvarı’nın yıkılmasına daha 2 ay var. Demokratik Almanya vatandaşları, Prag ve Budapeşte’deki Federal Almanya elçiliklerine sığınmak için çoluk çocuk salkım saçak vaziyette duvarları aşıyor. Görüntüler iç paralıyor. Suriyeliye de dokunuyor gazetelerdeki fotoğraflar. Şam’daki Alman elçiliğine gidiyor, dönemin parasıyla 255 mark tutarındaki maaşını Batı’ya kaçmaya çalışan Doğu Almanlara bağışlıyor. Elçilik “Macaristan bağışı” adı altında parayı alıp Malta’daki bir yardım kuruluşuna iletiyor. Kriptosu Dışişleri’ne gidiyor. Şimdi Almanya’ya Suriyeli akını altında, 26 yıl önceki olay Twitter’da “geyik” diye dönüyor. Bunu gören Dışişleri Bakanlığı, “Haber doğrudur. Arşivde bulduk, işte belgesi” diye yayınlıyor. Böylece #Solidarität (Dayanışma) hashtag’iyle yayılıyor, Suriyelinin iyiliği. Duygular daha da kabarıyor.

        Almanya’da, özellikle Aşağı Saksonya’da bir avuç ırkçı faşistin saçtığı düşmanlığa karşın, sivil toplumda göçmenlere karşı empati yüksek. Dayanışma çağrısıyla bağış kampanyaları yürütülüyor. Hükümet, göçmenlerin ayak bastıkları ilk ülkeye -İtalya ya da Yunanistan- geri gönderilmesiyle ilgili Dublin Anlaşması’nı askıya alıyor ve iltica işlemlerini hızlandırıyor. Yani iltica başvurusu yapmış 44 bin Suriyelinin yanı sıra binlerce göçmen daha Almanya’da kalabilecek. Fakat aynı dayanışma, Avrupa Birliği’nin doğu cenahında yok. Tam tersi, kapılar jiletli tellerle örülü. Macaristan, Sırbistan’dan gelen göçmen dalgasına karşı güney sınırını helikopterler, polis köpekleriyle tahkim ediyor, hatta sınıra asker yığmayı da planlıyor. Polis, yollarda bitap düşen insanları biber gazıyla, tazyikli suyla durduruyor; yakaladığını kelepçeliyor.

        Doğu Avrupa ülkelerinin hazır bahaneleri var. Slovakya sadece Hıristiyan Suriyelileri almayı düşünüyor. Macarlar Berlin’de, “Çok fazla mülteci alırsak, aşırı sağcılar iktidara gelir” diye kulis yapıyor. Çek Cumhuriyeti, “1500 kişiyi kabul edebiliriz” lütfunda bulunuyor. Polonya ise “Biz öncelikle Ukraynalıları alırız” diyor. Ukrayna’da olayların tırmanmasıyla yüz binlerce sığınmacının Polonya kapısına dayanacağı hesabı yaptığını ileri sürüyor Varşova. Polonya “Solidarnosc”u unutmuş görünüyor. Oysa Gdansk’ta boy veren “Dayanışma” hareketi, Duvar’ın çöküş yolundaki önemli kilometre taşlarından biri.

        Türkiye, Yunanistan ve İtalya üzerinden gelen göçmenlerin çoğu kuzey ülkelerini, Almanya ve İskandinavya’yı hedefliyor. Oralarda akrabaları, bağlantıları var. Yoğun göç baskısı altında kuzey de adil dağılım için bastırıyor. Fakat duymazlıktan geliniyor, Doğu Avrupa ülkeleri kota yükümlülüğü altına girmek istemiyor. Bu da Alman medyasının asabını bozuyor. Spiegel’deki bir yorumda şu satırlar yer alıyor: “Doğudaki hükümetler altyapılarını doğrultabilmek için, Avrupa

        Birliği’nin batı ve güney ülkelerinden milyarlar götürdüler. Sonra da dayanışma ruhunu rafa kaldırdılar. Merkel, 28 üyeli AB’nin bütün yükünü 3-4 ülkenin sırtlayamayacağını açık açık belirtti. Doğudakiler de gerekirse AB kasasından yardımla harekete geçmeli artık. Nüfusunun çoğunluğu Katolik ülkeler de Müslüman göçmenleri kabul edip, onlara insan onuruna yakışır bir yaşam sağlamalı. Yabancı korkusunun yaygın olduğu toplumlarda bu kolay olmayabilir. Ancak Batı Avrupa gibi Doğu Avrupa da, modern toplumların kozada yaşayamayacağını öğrenmek zorunda.”

        Jiletli telleri aşarak Sırbistan’dan Macaristan’a giren Suriyeli aile... Akıbetleri kimbilir ne!

        ONU SEVİYORLAR

        Şimdi Almanya’da durum şu: Heidenau’da dehşet saçan, sığınmacı yurdu yakan ırkçı faşistler, Merkel’e “vatan haini” diye küfrediyor; Suriyeliler ise sosyal medyada şansölyeye şükürler yağdırıyor. Suriyeli diplomat ve şair Nizar Kabbani’nin dizeleri Merkel’e ithaf ediliyor. Üzerinde Almanca ve Arapça “Seni seviyoruz” yazılı kolajlar yapılıyor. “Annemiz” diyecek kadar ileri giderek şükredenlerin çoğu henüz Almanya’ya ayak basmamış olanlar. Şükrün nedeni de, Merkel’in Almanya’ya gelenleri geri göndermeme kararı almış olması.

        Yakın zamanda Filistinli Reem’e göç politikasının acı gerçeklerini anlatarak, kızcağızı gözyaşlarına boğan Merkel, aniden Rahibe Teresa’ya dönüşüyor, Bitmedi! Mekke’deki zulümden kaçan Müslümanların sığındığı Habeş hükümdarına (Necâşî) göndermeyle “EtiyopyalıMerkel” diye hashtag bile açıldı.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa