Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Toplumsal Hafıza Nedir?

        Ortak bir tutum, davranış ve psikolojiye sahip olmamıza imkan veren; başkalarıyla paylaşılan duygu, düşünce ve değerlerin sağladığı verilerle oluşan kognitif dünyadır. İnsan birlikteliklerinin ortak tecrübelerinin, belirli bir sistematik işleyişle saklanmasını ifade eder. Saklanan bu veriler, zaman içinde ortak hissiyata ve davranışa imkan tanır. Tecrübelerin saklanması ve gerektiğinde açığa çıkarak ortaklaşa sergilenen pratiklere dönüşmesi toplumsal hafıza sayesinde gerçekleşir.

        Kelimenin etimolojisinden anlaşılabileceği üzere hafıza insan zihnindeki depolama, saklama ve gerektiğinde bu depolananları işler hale getirme sistemidir. Psikoloji alanından ödünç alınarak sosyal bilimlerin diğer alanlarına yaygınlaştırılmıştır. Hatırlama ve unutma eyleminin nasıl gerçekleştiği, nelerin hatıraya dönüşüp nelerin dönüşmediği, travmaların zihnimizde nasıl yer ettiği, psikoloji zaviyesinin temel inceleme alanıdır. Bireysel hafızanın başka insanlarla olan ilişkisi ise onun toplumsallığını ifade etmektedir. Bu anlamda ailemiz, akrabalarımız, markadaşlarımız, öğretmenlerimiz ve hayatımız boyunca karşılaştığımız diğer insanlar, sosyalleşme sürecinde hafızamızın şekillenmesine imkan tanır. Hafızamız böylelikle sosyal bir çerçeveye yerleşir. Sosyoloji ve hafıza arasındaki irtibat noktası burada başlar. Hafızanın geçmişteki tanıklıkları günümüze taşıması, geçmişin verilerini sunması tarih; mekansal, bedensel, dilsel, anlatısal anlamda müdahalelere açık olması siyaset bilimi; belirli ritüellerle gündelik pratiğe dönüşmesi antropoloji; varoluşumuzun bir parçası ve bir tür hakikat arayışını ifade etmesi felsefe; dil becerisi ile birlikte şekilleniyor olması dil bilimi alanı ile doğrudan ilişkili olmasına imkan tanır. Gelinen noktada toplumsal hafıza disiplinler arası bir çalışma alanı olarak değerlendirilmektedir.

        Teknolojinin baş döndürücü hızı, bilişim ve kitle iletişim alanındaki gelişmeler, yazılı kültür açısından devrim niteliğindeki icatlar, teknoloji hafızası ile insan hafızası arasındaki ilişkiyi sorgulamayı zorunlu hale getirmiştir. Diğer yandan tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kitlesel ölümlerin, zorunlu göçlerin, soykırımların yaşadığı bir yüzyılda insanlığın hafızasının nereye doğru gittiği ve mevcut konumun ne olduğu önemli bir mesele haline gelmiştir. Tüm bunlarla birlikte toplumsal hafızanın sosyal bilimlerin ilgi alanına girmesi ve popüler bir anlam kazanması 2. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiştir. Nazi iktidarının başta Yahudiler olmak üzere birçok etnik ve kültürel kimliği yok etme girişimi, bir neslin zihninde unutulması zor ve sürekli canlı tutulması gereken olayları şekillendirmiştir. Özellikle soykırımdan kurtulanların tanıklıkları hem medya hem de sosyal bilimlerin farklı alanları aracılığı ile gündemde tutulmuştur. Bu soykırımdan kurtulanların tanıklıklarının derlenmesi, araştırılması ve sosyal bilimlere dahil edilmesi ile toplumsal hafıza bir çalışma alanı olarak şekillenmiştir. Bu anlamda sözlü tarih ile yakından ilişkilidir. Toplumun yaşadıklarının, hatıralarında kalanların, şahitliklerinin tarihsel gerçeklikleri aydınlatılması açısından yeni bir metodolojik arayışı ifade etmektedir. Nitekim birlikteliklerin hafızasını ifade etmesi açısından bu güne kadar sosyal bilimler alanında birçok kavram kullanıma girmiştir. Kültürel hafıza, tarihsel hafıza, resmi hafıza, karşıt hafıza, iletişimsel hafıza, politik hafıza, mekansal hafıza, sosyal hafıza sosyal bilimlerdeki kullanımlardan bazılarıdır. Toplumsal hafıza kelimesi tüm bu kullanımların çatı kavramı olarak işlev görmektedir. Bu anlamda modern birlikteliklere ve bu birliktelikleri anlamayı kendisine misyon edinmiş sosyolojiye atıf yapar. Burada birlikteliklerin sınırları, küçük gruplardan, ulus aşırı örgütlenmelere kadar genişleyebilmektedir. Yani bir taraftan bir ümmet hafızasından bahsedebilirken diğer taraftan bir ailenin hafızasındanda bahsetmemiz mümkündür. Toplumsal hafıza tüm süreçleri ve sınırları ile birliktelikleri kuşatması açısından bir kavramdan ziyade müstakil bir çalışma alanı olma özelliğini kazanmıştır. 

        Gelinen noktada hafıza disiplinler arası bir çalışma alanı olarak soyal teorideki yerini almış durumdadır. Özellikle hafızanın nasıl inceleğini muhteva eden metodoloji tartışmları hafıza çalışmalarının önündeki en önemli problem alanı olarak durmaktadır. Bu anladam sözlü tarih, derinlemesine mülakat, arşiv analizi hafızanın önündeki metodolojik alternatiflerdir. Yapay zeka, toplum 5.0, hatırlamanın gün geçtikçe teknolojiye devredilmesi, soykırımlar, akıllı kentler gibi sorunlar ise hafızaya ilişkin teorik tartışmaların odağındaki güncel konulardır.

        YAZAR

        Faruk Karaarslan

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa