Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Siyasal Partiler Nedir?

        Siyasal iktidarı elde etmeyi veya ona ortak olmayı amaçlayan, faaliyetlerini sürekli örgütler vasıtasıyla yürüten topluluklardır. Siyasal partilerin tanımlanmasına dönük gayretler, ilgili literatürde geniş bir şekilde yer almaktadır. Siyasal partileri tanımlarken partilerin, muayyen bir siyasi program üzerinde birleşmiş kimselerin, bu programı bilhassa normal seçim yollarıyla gerçekleştirmek gayesiyle kurmuş oldukları bir topluluk olduğu vurgulanabilir. Siyasal partilerin bilinçli ve temel amacı, hükûmet mekanizmasını denetlemek üzere kamu görevine tek başına ya da başkalarıyla ortak olarak kadrolar yerleştirmek ve onları görevde tutmaktır. Tüm bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, siyasal parti tanımının bir siyasal partinin diğer organizasyonlardan farkını ortaya koyacak, amacını ve fonksiyonlarını belirleyecek bir mahiyette olması gerekmektedir.

        Günümüz toplumlarının her bakımdan farklılaşmış oldukları bir gerçektir. Bu farklılaşma kültürel dinamiklerden siyasal yaklaşımlara kadar uzanan çok boyutlu bir mahiyette tezahür etmektedir. Dolayısıyla bir toplumun neredeyse her biri diğerinden farklı olan ve elbette farklı talepleri bulunan mensuplarının bir arada yaşayabilmesi için asgari müştereklerde anlaşmış olmaları gerekmektedir. Bir başka ifadeyle farklılaşmış taleplerin, toplumun ortak çıkarı bağlamında organize edilmesi bir zorunluluk haline gelmektedir. Bu zorunluluk tüm modern toplumlar için geçerlidir.

        Siyasal partiler, toplumdaki farklılıkları ortak veya benzer çıkarlar bağlamında organize etmeye yarayan en önemli aracı kurumlardır. İşlevleri farklılaşsa bile ister demokratik isterse demokrasisi gelişme yolunda olan toplumlarda olsun siyasal partilere duyulan ihtiyaç, alabildiğine çeşitlenmiş olan bireysel farklılıklar nedeniyle her geçen gün artmaktadır. Bireyler, siyasal partiler aracılığıyla siyasal sisteme katılmakta ve örgütlü bir biçimde taleplerini ileterek güç kazanmaktadırlar.

        Bir organizasyonun siyasal parti olarak nitelenebilmesi için bulundurması gereken şartlar vardır. Öncelikle siyasal iktidara gelmek veya en azından ortak olmak amacını taşıyor olmalıdır. Bu özellik siyasal partileri diğer insani organizasyon türlerinden ayırır. Örneğin baskı grupları da siyasal yaşama katılmayı amaç edinen örgütlenmelerdir. Ancak siyasal yaşamdaki aktiviteleri; siyasal iktidarı, üyelerinin menfaatleri doğrultusunda etkileme biçiminde olmaktadır. İktidar hedefi, siyasal partilere özgüdür. İktidara gelmek veya ortak olmak için halkın desteğine ihtiyaç duyan siyasal partilerin, iktidara geldiklerinde hayata geçirecekleri bir programlarının olması gerekmektedir. Elbette programlarını ve bir bütün olarak kendilerini tanıtmaları ve halkın desteğine yönelebilmeleri için ülke çapında yayılmış ve sürekliliği olan bir örgütlenmeye ihtiyaç duyacaklardır.

        Tanımına ilişkin açıklamalar, siyasal partilerin işlevleri hakkında da ipuçları vermektedir. İlk ifade edilmesi gereken, hükûmet etme fonksiyonlarıdır. Bir başka deyişle temel amaçları siyasal iktidarı elde etmek olan partilerin, bu amaçlarının gerçekleşmesi halinde yaptıkları en önemli iş hükûmeti organize etmeleridir. Kuşkusuz bu fonksiyon, temsil ettikleri bireyler bağlamında da anlamlıdır. Dolayısıyla siyasal partiler, temsil işlevi gören örgütlü yapılanmalar olmaları nedeniyle sadece seçim dönemlerinde değil, birey ile hükûmet arasında kurulacak olan bağda da her daim en önemli aracı kuruluşlar olarak ortaya çıkarlar. Tek başına bireyin, siyasal iktidarı etkileme şansının neredeyse imkansız olduğu düşünüldüğünde benzer çıkarlara sahip bireylerden müteşekkil, örgütlenmiş bir siyasal girişimin başarı şansının çok daha yüksek olacağı açıktır.

        Siyasal sistemin özellikleri ve kültürel farklılıklar bağlamında, siyasal partilerin işlevlerinin ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği söylenebilir. Buna rağmen hemen her ülke için söz konusu edilebilecek işlevler genelde üç başlık altında toplanmaktadır. Bunlardan ilki, siyasal partilerin, çıkarların ifade edilmesi ve birleştirilmesinde yüklendiği işlevdir. Bir toplumda varlığını sürdüren bütün çıkarların siyasal iktidar tarafından tek tek karşılanması mümkün değildir. Siyasal partiler, toplum içindeki farklılıkların ve çıkarların ifade edilebilmesini sağlamakla kalmazlar aynı zamanda bunların asgari müştereklerde bütünleştirilmesini temin ederler. Farklı istek ve taleplerin ortak noktaları belirlenir ve siyasal iktidarın anlayabileceği ve aslında karşılayabileceği şekilde bütünleştirilir.

        Siyasal partilerin temel işlevlerinden ikincisi, siyasal devşirmeyi mümkün kılmasıdır. Bu bağlamda siyasal partiler, toplum içinde yöneticilik ve liderlik özelliğine sahip kişilerin keşfedilmesini sağlarlar. Öte yandan ülkenin ihtiyaç duyduğu yönetici kadroların ve siyasetçilerin eğitilmesi görevini de üstlenirler.

        Siyasal partiler, siyasal toplumsallaşmanın önemli bir aracı olarak da işlev görürler. Örneğin siyasal sistemin nasıl işlediği, seçim kurallarının ne olduğu, seçmenin kaydolma şekli, hangi devlet dairesinde hangi işlerin görüldüğü ve benzeri birçok bilginin vatandaşa aktarılmasını sağlarlar. Bu öğretici faaliyetlerin yanı sıra siyasal sisteme ilişkin değerlerin kitlelere iletilmesinde ve benimsetilmesinde ciddi roller oynarlar.

        Siyasal partilerin işlevlerinin, zaman ve coğrafya bağlamında farklılaşması olağandır. İlk doğdukları zamanlardaki işlevlerle, günümüzde yerine getirdikleri işlevler arasında elbette fark vardır. Nitekim siyasal partilerin ortaya çıkışının nedenleri sorgulandığında söz konusu fark daha iyi anlaşılacaktır.

        Öncelikle ifade edilmelidir ki siyasal partiler oldukça yeni sayılabilecek, yakın zamanlara özgü bir örgütlenme biçimidir. Modern anlamda partilerin 19. yüzyıldan itibaren var oldukları bilinmektedir. Partilerin ortaya çıkışının anılan tarihlere tekabül etmesini açıklamaya çalışan değerlendirmelerde iki ana etmen üzerinde durulmaktadır. Bunlardan ilki egemenlik anlayışında meydana gelen değişimdir. Monarşilerde, siyasal partilere ihtiyaç duyulmayacağı açıktır. Çünkü egemenliğin kaynağının ilahi irade olarak kabul gördüğü ve kralın O'nun adına bu yetkiyi kullanmakla görevlendirildiğine dair inancın hakim olduğu bir siyasal düzende, partilere gerek duyulmayacaktır. Milli egemenlik düşüncesinin yaygınlaşmaya başlamasıyla, bireylerin siyasal yaşama katılımını kolaylaştıracak aracı kurumların gerekliliği partilerin ortaya çıkışının ana nedenlerinden biridir.

        Siyasal partilerin ortaya çıkışını açıklayan ikinci etmen ise genel oy hakkının yaygınlaşmasıdır. Önce parlamento içi grupların oluştuğu, sonra oy hakkı ile birlikte bu grupların toplumsal tabana ulaşmak için aracı kurumlara ihtiyaç duydukları düşünülmektedir. Nitekim Batı Avrupa'daki siyasal partilerin doğuşu ve gelişiminin, demokratik gelişmeyle paralel olduğu kabul edilmektedir. Kuşku yok ki parlamentonun siyasal yaşamdaki etkinliği arttıkça benzer eğilimlere sahip üyelerin bir araya gelmesiyle oluşan grupların, parlamento dışı faaliyetlerini koordine edecek örgütlenmelere gereksinimleri artacaktır.

        Siyasal partilerin doğuşu kadar gelişimi de üzerinde durulması gereken konulardan biridir. Bu bağlamda bir genelleme yapmak gerekirse zaman içinde siyasal partilerin fonksiyonlarında ciddi artışlar olduğu söylenebilir. Öte yandan parti türleri açısından da zengin bir tarihsel geçmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla parti türlerine odaklanmak hem işlevler hem de süreç içinde yaşanan değişimler bağlamında aydınlatıcı olacaktır. 

        Siyasal partileri birkaç açıdan sınıflandırmak mümkündür. En yaygın sınıflandırma yöntemi örgütlenme ve işlevler açısından yapılandır. Örgütlenmeyi esas alan sınıflandırmada siyasal partilerin iç işleyişleri, ortaya çıkış şartları ve üyelik koşulları gibi kriterler dikkate alınmaktadır. Bu bağlamda en bilinen sınıflandırma Maurice Duverger (ö. 2014) tarafından yapılan "kadro partisi" ve "kitle partisi" ayrımıdır.

        Siyasi yelpazenin sağında yer alan kadro partileri, daha çok seçim dönemlerinde faaliyet gösterir ve toplum nezdinde prestiji yüksek, nitelikli üyeleri bünyelerine katmaya çalışırlar. Disiplinin zayıf olduğu bu tür partilerde, ideolojik referanslar da son derece sınırlı düzeyde tutulur. Genel oy hakkının tam olarak yaygınlaşmadığı dönemlerde ortaya çıkan kadro partilerine en iyi örnekler olarak liberal ve muhafazakar partilerin Batı'daki ilk halleri gösterilmektedir. Kitle partileri ise sıkı disiplinli, ideolojik eğilimi yüksek olan ve üye sayısına önem veren kuruluşlardır. Sosyalist ve faşist partilerin, bu sınıfa dahil edilmesi mümkündür. 

        Duverger tarafından yapılan sınıflandırmanın bir benzeri, Franz Neumann'ın (ö. 1954) tipolojisinde görülmektedir. Buna göre "bireysel temsil partileri"nde disiplin son derece zayıftır ve herhangi bir ideolojiyi de referans olarak kabul etmezler. Seçim dönemlerinde aday göstermek suretiyle kendini belli eden bu partiler, seçim dışı zamanlarda neredeyse hiçbir faaliyette bulunmazlar. Neumann'ın tipolojisinde yer alan diğer parti türü ise "toplumsal bütünleşme partileri"dir. Bu partilerde ideoloji önemlidir ve disipline riayet konusunda taviz verilmez. 

        Siyasal partilerin işlevsel açıdan tasnifi de yapılmaktadır. Bu bağlamda beş parti tipinden bahsetmek gerekir:

        Siyaset Aracısı Partiler: Bu tip partiler programlarını ve eylemlerini seçmen kitlesinin çoğunluğunun dikkatini çekecek şekilde belirlerler. Temel amaç iktidara gelmek olduğu için siyasete yaklaşımları pragmatiktir. İdeolojik katılıktan yoksundurlar ve bu tavırları, toplumun her kesiminden oy devşirme amaçlarıyla örtüşmektedir. 

        İdeolojik Partiler: Kuşku yok ki bu partiler için de iktidara gelmek önemli bir amaçtır. Ancak bunun gerçekleşmesi için ideolojilerinden taviz vermeyi uygun bulmazlar. Kendi fikirlerinin veya ideolojilerinin doğru yolu gösterdiğine dair toplumu ikna etmeye çalışırlar.

        Çıkar Grubu Olan Partiler: Çıkar gruplarının partileşme isteği sonucu ortaya çıkarlar. Bazı çıkar grupları, amaçlarına daha kolay ulaşmak için kamu görevlerinin bir kısmını ele geçirmek isteyebilirler. Bu istek, partileşmelerinin yolunu açabilir.

        Kişi Partileri: Liderin şöhreti veya ona duyulan bağlılıkla siyasal yaşamda varlık gösteren partilerdir. Söz konusu liderin, herhangi bir nedenle siyasal yaşamdan uzaklaşması halinde kişi partilerinin de varlığı son bulabilir.

        Kalıntı Partiler: Geçmişin sorunlarına veya kurumlarına bağlı kalarak varlıklarını sürdürmeye çalışan partilerdir. Hedeflerinin bugün için gerçekleşmesi mümkün olmadığı için, geçmişte yaşayan, kalıntı partiler olarak nitelenirler.

        Parti tipleri arasında en yaygın görüleni siyaset aracısı partilerdir. Literatürde "toplayıcı parti" olarak da adlandırılan bu tür partiler, siyasal iktidarı elde etme konusunda oldukça başarılıdırlar.

        Siyasal partiler sadece işlevleri bağlamında değil birbirleriyle ilişkileri veya siyasal sistemin yapısıyla ilgili bilgi vermeleri yönüyle de önemlidirler. Bu noktada siyasi partilerin ayrışma konularına ilişkin politikalarına göre, konumladıkları parti sistemleri önem kazanır. Parti sistemi; bir ülkedeki siyasal partilerin sayısı, siyasal sistemin temel özellikleri ve siyasal rekabet hakkında bilgi verebilir. 

        Siyasal partiler, demokratik olmayan rejimlerde de varlık gösterebilir. Bu rejimlerde siyasal partiler genellikle mevcut siyasal iktidarın meşruiyet arayışının bir uzantısı olarak faaliyet yürütürler ve halkın yönetime katılımı bağlamında bu partilerin herhangi bir fonksiyona sahip olmaları istenmez. Bir başka ifadeyle temel işlevlerini yerine getirmeleri mümkün olmaz. Oysa siyasal partiler, egemenlik anlayışında meydana gelen değişimin sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve demokrasinin vazgeçilemez aktörleri olmayı hak edecek işlevlere sahiptirler.

        Bir ülkenin demokrasi bağlamında katettiği mesafeyi anlamanın en kolay yollarından biri, siyasal partiler tarihine bakmaktır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin ciddi bir birikime sahip olduğu söylenmelidir. Nitekim çok partili siyasal hayat deneyiminin yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanmış olması önemli bir gelişmedir. İkinci Meşrutiyet'in başlangıç tarihi olan 1908 yılı içinde ve sonrasında çok sayıda siyasal parti kurulmuştur. Bunların birçoğu çeşitli nedenlerle siyasal yaşamda etkili olamamışlardır. Ancak çok partili siyasal yaşam pratiğinin ilk aktörleri olarak anılmaları gerekmektedir. Öte yandan anılan dönemde kurulmuş bazı siyasal partiler ise hem varlıklarını sürdürdükleri dönemde hem de kendilerinden sonraki siyasal yaşam üzerinde etkiler bırakmışlardır. 

        Türkiye'de Cumhuriyet sonrası siyasal yaşamın kendine has dinamikleri olmuştur. Kuşkusuz bu durum siyasal partilerin gelişimini etkilemiştir. Örneğin Cumhuriyet'in kuruluş aşamasında muhalif seslerin olması, İmparatorluktan ulus-devlete geçiş sancısı yaşanan bir ülkede uygun görülmemiştir. 1925 ve 1930 yıllarında yaşanan iki kısa süreli deneyim dışarıda tutulursa, 1945 yılına kadar ülkede Tek Parti hakimiyeti söz konusu olmuştur. 

        1945 yılı, Türkiye'nin artık geri dönülemez bir biçimde çok partili siyasal yaşama geçişini işaret etmektedir. Ancak demokratik siyasal yaşamın kesintiye uğradığı her girişimde siyasal partilerin en çok etkilenen kuruluşlar olduğu da unutulmamalıdır. Nitekim askeri müdahalelerin ilk eylemlerinden birinin siyasal partileri kapatmak olduğuna dair örnekleri Türk siyaset tarihi içinde görmek çok kolaydır. Kolayca görülebilecek bir başka husus ise her askeri müdahaleden sonra birçok kısıtlamaya rağmen siyasal partilerin tekrar kurulması için gösterilen gayret ve Türk halkının bu girişimlere gösterdiği teveccühtür. Bu durum, Türkiye'de demokrasinin gelişimindeki ilerlemeyi göstermesi açısından dikkate değerdir.

        YAZAR

        M. Çağatay Okutan 

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa