Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Osmanlı Coğrafya Çalışmaları Nedir?

        Osmanlı fikir hayatında özgün bir alandır. İslam coğrafyacılığı etkisiyle başlayan Osmanlı coğrafya çalışmaları Arapça ve Farsçadan yapılan tercümeler ve bu tesirin altında denizcilik, yollar, seyahatnameler ve bazı şehirlere dair monografi türlerinde yazılan telif eserlerle 16. yüzyıla kadar bir tekamül dönemi geçirmiştir. Aşık Mehmet'in Menazirü'l-Avalim ile kapanan bu dönemin sağlam birikimi doğu-batı birleşiminde eserlerin telifine zemin hazırlamıştır. Diğer taraftan Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren zaman zaman Batı eserlerine yapılan müracaatların 17. yüzyıl ortalarında Katip Çelebi (ö. 1657) ile somut bir hal alması neticesinde meydana getirilen doğu-batı sentezli eserler; Evliya Çelebi (ö. 1684?)'nin Seyahatnamesi ve Ebûbekir b. Behram (ö. 1691)'ın çalışmalarıyla zirveyi yakaladığı bir gerçektir. Ancak sonraki yüzyılda yaşanan durgunluk ve artarak devam eden batı etkisi, devletin nihai asrında coğrafya sahasında yoğun faaliyetlerle batıdan tercüme eserlerin ithal edilmesine ve neticede telif geleneğinin büsbütün kaybolmasına sebep olmuştur.

        İlk dönem Osmanlı coğrafya eserlerinin bu ilmin tabii ve riyazi taraflarından ziyade günün ihtiyaçlarının gereği olarak mevzii ve topografik içerik üzerine kurulu olduğu görülür. Genel tavsiflere yoğunlaşan eserlerde teknik bilgiler satır aralarında çeşitli vesilelerle verilmiştir. Uluğ Bey (ö. 1449) tarafından kurulan Semerkand Rasathanesi'nde oluşan ekol ve Ali Kuşçu (ö. 1474), Fethullah Şirvani (ö. 1486), Abdülali Bircendi (ö. 1528) gibi yetişen alimler Osmanlı Devleti'nde astronomi ve hey'et coğrafyasının temelini oluşturmuştur. Bu etkiyle teşkil edilen coğrafya algısı Ali Kuşçu'nun Risale der İlm-i Hey'e, el-Fethiyye fi İlmi'l-Hey'e ve Şerh-i Zic-i Uluğ Bey ile Kadızade'nin Şerhu'l-Mulahhas fî İlmi'l-Hey'e adlı çalışmaları başta olmak üzere yazılan çok sayıda eser uzun yıllar etkisini sürdürmüştür. 

        Ali b. Abdurrahman tarafından Edirne'nin fethinden (1361) hemen sonra yazılan Acayibü'l-Mahlûkat Osmanlı coğrafyacılığının ilk eseri olarak görülür. Müellifin kendi gözlemleri ile önceki müelliflerin özellikle Kazvini'nin yazdıklarına dayanarak kaleme aldığı eser kozmografik ve ansiklopedik bir mahiyette olup kozmografya ve coğrafya olarak iki kısım halinde kaleme alınmıştır. Daha sonra Acayibü'l-Mahlûkat tercümeleri 17. yüzyıla kadar Osmanlı coğrafyacılarının ilgisine mazhar olmuştur. Bu alanda en büyük ilgiyi Zekeriyya Kazvini'nin (ö. 1283) Acayibü'l-Mahlûkat'ı görmüştür. Muhtemelen eser Rükneddin Ahmet tarafından tercüme edilerek Çelebi Sultan Mehmed'e (1413-1421) sunulmuş müteakiben Ahmed Bican İstanbul'un fetih yılında (1453) özet bir tercüme kaleme almıştır. Sururi Muslihiddin Mustafa Efendi (ö. 1562) tarafından Şerh-i Kitâb-ı Acâyib ü Garâyib adıyla yapılan tercüme ise yarım kalmış ardından Rodosizade Mehmet Efendi (ö. 1701) tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca Ahmet Bican'ın Dürr-i Meknûn, adlı çalışması aynı tarzda özgün bir eser olarak ilk coğrafya eserleri arasında kabul görmüştür. 

        İbnü'l-Verdi'nin (ö. 1457) bilimsel değeri olmayan Ḫaridetü'l-'Aca'ib ve Feridetü'l-Gara'ib adlı eseri, muhtevasındaki birtakım coğrafi bilgiler dolayısıyla dikkat çekmiş ve Mahmud Şirvani tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir (1466). İlk dönem çalışmalarında görülen Arabi, Farisi temayülünün aksine Fatih Sultan Mehmet'in emriyle Batlamyus'un Geographike Hyphegesis'i Trabzonlu G. Amyrutzes tarafından Grekçeden Arapçaya Kitabü'l-Coğrafya fi'l-Ma'mûre mine'l-Arz adıyla tercüme edilmiş, haritaları da Arapça-Grekçe olarak aktarılmıştır.

        XVI. Yüzyıl Osmanlı coğrafyacılığı açısından hem Doğu eserlerinin tercüme edildiği hem de dönemin gereksinimlerine hitap edecek bilginin doğu-batı ekseninde derlendiği ve birtakım monografilerin kaleme alındığı bir dönem olmuştur. Ali Ekber Hıtai Çin'e kadar olan seyahatini (1506-1508) Farsça olarak Ḳanûnname-i Ḫıá¹­a' vü Ḫoten ü Çin ü Maçin (1516) adıyla kaleme almış, eser zaman içerisinde uzak doğuya dair verdiği bilgiler dolayısıyla ilgi görerek çeşitli çalışmalara kaynaklık etmiştir. Yine Sultan Selim Camii Muvakkiti Mustafa b. Ali'nin (ö. 1571) İ'lamü'l-'İbad ve A'lamü'l-Bilad (1524) adlı eserinde Fas'tan Çin'e kadar 100 şehrin İstanbul'a olan uzaklıkları, kıbleleri, en uzun ve en kısa günleri hakkında bilgi verilmiştir. Tuhfetü'z-Zeman ve Haridetü'l-Evan adlı eserinde ise kozmografik alem ile birlikte arzın ahvali, iklimler şehirler ve zeval vakitleri anlatılmaktadır.

        Genişleyen sınırlar, kara ve denizlerde artan fetihler nedeniyle rehberlik edecek çalışmalara duyulan ihtiyaç birtakım eserlerin kaleme alınmasını gerektirmiştir. Gelibolulu Piri Reis (ö. 1554) denizci amca / dayısı Kemal Reis'in yanında öğrendiği geleneksel Türk denizcilik bilgisini, bizzat gezip gördüğü Akdeniz coğrafyası ve Portekiz / İtalyan portolanlarından edindiği bilgilerle harmanlayarak Kitab-ı Bahriyye'yi (1521 ve 1526) kaleme almıştır. İki kez manzûm ve mensûr olarak telif edilen eserde bizzat Piri Reis tarafından çizilen haritalarla sahil şehirleri, adalar, körfez, liman ve kaleler gösterilmiştir. Eserde Portekizlerin keşiflerine yer verilerek padişah durumdan haberdar edilmek istenmiştir. Ayrıca Piri Reis Kristof Colomb'un haritasından da faydalanarak çizdiği iki dünya haritası (1513 ve 1528) ile Amerika'nın keşfini Osmanlı toplumuna bildirmiştir. Günümüzde büyük kısmı eksik olan her iki haritadan ikincisinin muntazam çizimle yeni bilgiler ihtiva ettiği görülmektedir.

        Seydi Ali Reis (ö. 1562) Süveyş kaptanlığı esnasında Hint Okyanusu tecrübelerini meslektaşları ile paylaşmak niyetiyle Kitabü'l-Muhit fi 'İlmi'l-Eflak ve'l-Ebhur (1554) ve Süveyş Kaptanlığı'na tayininden itibaren sergüzeştini anlatmak amacıyla Mir'atü'l-Memalik (1557) adlı eserlerini kaleme almıştır. 

        Aslen Tunuslu olup Avrupa'ya esir düşerek orada oluşturduğu ilim ortamıyla kabul gören Tunuslu Hacı Ahmed 1559-1560 yılında kaleme almış olduğu eseri ve batı kaynaklarından özellikle Fransız kartograf Oronce Fine (1494 - 1555)'ın haritasından faydalanmak suretiyle çizmiş olduğu "Türk Magemondası" olarak bilinen dünya haritası Avrupa'da basılan ilk Türkçe eser olma özelliğine sahiptir. Eserinde kozmografya, dünyanın yuvarlaklığı, Yeni Dünya bahisleri ile birlikte iktisadi, ticari, zirai ve etnografik bilgilere yer vermiştir. 

        Zikredilen haritalarla birlikte Osmanlı sarayında pek çoğu eğitim amacıyla kullanılmak maksadıyla Avrupa kaynaklarından da faydalanılarak çeşitli harita ve müstakil atlaslar zuhur etmiştir. Bunlardan Ali Macar Reis Atlası, Walters Deniz Atlası, Atlas-ı Hümayun ve Menemenli Mehmet Reis Haritası Avrupa portolanları tarzı çizimleri, gösterilen coğrafyalar ve yer yer minyatürlü, sanatsal yönleriyle dikkat çekicidir. Aynı şekilde askeri harekat ve seferlerde kullanılmak üzere kaleme alınan ruznameler, menzilnameler açısından Matrakçı Nasuh'un Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adıyla bilinen eseri içerdiği bilgiler ve harita / kroki özellikli minyatürleriyle ön plana çıkmaktadır.

        Coğrafi keşifler, III. Murad devrinde Doğu-Batı eserlerinin ışığıyla kaleme alınan bir çalışmayla Osmanlı ilim dünyasına anlatılmıştır. Emir Mehmet Su'ûdi tarafından yazılan Hadis-i Nev veya Tarih-i Hind-i Garbi adıyla bilinen eserde yeni keşiflerle birlikte Osmanlıların denizcilik alanında alması gereken tedbirlere yer verilmiştir.

        Sipahizade Mehmet (ö. 1589) XVI. yüzyılın son çeyreğinde ünlü İslam coğrafyacısı Ebu'l-Fida'nın (ö. 1331) Takvimü'l-Büldan'ını esas alarak Evzaḥu'l-Mesalik ila Ma'rifeti'l-Büldan ve'l-Memalik adıyla Arapça bir eser kaleme almış daha sonra Sokullu Mehmet Paşa'nın emriyle eseri Türkçe'ye tercüme etmiştir. Eserde alfabetik olarak şehirler hakkında bilgiler yer almaktadır. 

        Aşık Mehmed XVI. yüzyıl sonunda eski İslam coğrafya bilgilerinin topluca gözden geçirilerek bir araya getirilmesi noktasında önemli bir görevi ifa etmiştir. Osmanlı coğrafyacılığında doğu bilgilerini Batlamyus sisteminde derleyip değerlendiren, aynı zamanda yirmi beş yıl süreyle dolaştığı Osmanlı topraklarını kendi müşahedeleriyle aktaran Trabzonlu Aşık Mehmed (d. 1556-57) Menazırü'l-'Avalim adını verdiği eserinde İbn Hurdazbih, İbnü'l-Cevzi, Zekeriyya el-Kazvini, Dımaşki, Ebü'l-Fida ve Hamdullah Müstevfi gibi eski İslam coğrafyacıların eserlerinden de faydalanarak yaratılış, gökler, güneş, ay, arş, cennet, cehennem gibi konuları anlattıktan sonra coğrafyanın bütün dallarına temas etmiş ve arz, Kabe, yedi iklim, denizler, adalar, göller, nehirler, şehirler vb. hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. 

        XVI. yüzyılın hazırladığı uygun ortamdan sonra XVII. yüzyıl Osmanlı coğrafyacılığında bir dönüşüm ve gelişim dönemi olmuştur. Katip Çelebi Doğu-Batı eserlerini sentezleyerek yapmış olduğu çalışmalar ile Osmanlı coğrafya ve kartografyacılığında bir değişime öncelik etmiştir. Daha sonra bu alanda Avrupa üslubunda eserler kaleme alınmış, tercümeler hız kazanarak eserlerde kaynak olarak kullanılmış ve Avrupa (Mercator) tarzında harita yapımı ağırlık kazanmıştır. Coğrafya alanında çeşitli eserler kaleme alan Katip Çelebi ön plana çıkan cihan-şumûl eseri Cihannüma'yı iki kez telife girişmiş (1648 ve 1654) ancak her ikisi de yarım kalmıştır. İlkinde kaynak bulamamış olması nedeniyle Gerardus Mercator'un Atlas Minor'ünü (1621) Muhtedi Mehmet İhlasi yardımıyla Levami'u'n-Nûr fi Zulmet-i Atlas Minor adıyla Türkçe'ye tercüme etmiş (1653-1655) ve eserde bulunan 148 haritayı Türkçeye bizzat uyarlamıştır. Daha sonra yeni bilgiler ışığında, ilk telifin anasır-ı erba'a tarzı üzere kurgusunun aksine mezkur tercümesinin etkisiyle kıta yaklaşımlı olarak ikinci kez telife koyulmuştur. 

        Yüzyılın meşhur ismi şüphesiz Evliya Çelebi, kırk dört yıl boyunca yapmış olduğu seyahatlerini kendine özgü üslubuyla kaleme aldığı Seyahatname'sinin yanı sıra kendisine atfedilen Mezapotamya ve Nil haritaları ile önem arz etmektedir. Bir diğer isim olan Ebubekir b. Behram ed-Dımeşki Efendi, Blaeu ailesi tarafından neşredilen Latince 11 ciltlik Atlas Maior'ı (1662) Sultan IV. Mehmet'in emriyle Nusretü'l-İslam ve's-Sürûr fi Tahrir-i Atlas Mayor adıyla Türkçeye tercüme etmiştir. 

        Osmanlı toplumunda değişimin öncüsü, el-coğrafi, ressam gibi lakaplara haiz olan İbrahim Müteferrika, ikmal ederek neşrettiği Cihannüma, Tarih-i Hind-i Garbi gibi eserlerle bu alana önemli katkıda bulunmuştur. Ayrıca Mecmû'atü'l-Hey'eti'l-Kadime ve'l-Cedide, Usûlü'l-Hikem fi Nizami'l-Ümem, Füyûzat-ı Mıknatısiyye gibi tercüme ve telifler kaleme alarak Avrupa tarzında bizzat basmış olduğu müstakil haritalarla dönemin coğrafya ve kartografyacılığını hakkıyla yerine getirmiştir.

        Bu eserler dışında Esiri Hasan b. Şeyh Hüseyin'in iki ciltlik Mi'yarü'd-Düvel ve Misbarü'l-Milel'i (1729), Bartınlı İbrahim Hamdi'nin Atlas'ı, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname'si gibi telif eserler Doğu-Batı kaynakları ışığında kaleme alınırken Avrupa'dan tercümelerin tedricen arttığı görülür.

        XIX. yüzyıl ise Osmanlı coğrafyacılığının bütünüyle Batı'dan tercümelere dayandığı, telif faaliyetlerinin tamamen durduğu bir dönem olmuştur. Özellikle Tanzimat Dönemi'nde coğrafi eserler çok defa Fransızcadan tercüme edilmek suretiyle hazırlanmış, Muhtasar-ı Coğrafya, Mebadi-i Coğrafya, Usûl-i Coğrafya, Coğrafya Risalesi gibi adlar taşıyan genel nitelikte basit birer okul kitabına dönüşmüştür. Bunun dışında Yağlıkçızade Ahmed Rifat Efendi'nin Lugat-ı Tarihiyye ve Coğrafiyye'si, Şemseddin Sami'nin Kamûsü'l-A'lam'ı ve Ali Cevad'ın Memalik-i Osmaniyye'nin Tarih ve Coğrafya Lugatı gibi Avrupa tarzında coğrafya sözlükleri yine bu dönemde neşredilmiştir.

        YAZAR

        Mahmut Ak

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa