Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Kültür Endüstrisi Nedir?

        Müzik, sinema, edebiyat gibi bütün kültürel ürünlerin rasyonel biçimde inşa edilmesi maksadıyla metalaşarak alınıp satılabilir hale getirilmesi durumu. Kültürün bir endüstri haline geldiği iddiasıyla, 1923'te kurulan Frankfurt Okulu'nun önde gelen temsilcilerinden Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından geliştirilmiştir. Bu kavramsallaştırmayla, kapitalizmin her düzeyde (ekonomik, toplumsal, siyasal) kendisini yeniden nasıl ürettiğini açıklanmak istenmiştir. Bu kavram ilk olarak düşünürlerin Aydınlanmanın Diyalektiği (1947) kitaplarının içinde yer alan "Kültür Endüstrisi: Kitle Aldanımı Olarak Aydınlanma" başlığını taşıyan denemelerinde kullanılmıştır. ABD'de eğlence endüstrisinin artan etkisiyle kültürel ürünlerin de metalaştığını, kitle iletişim araçlarıyla standartlaştırıldığını, dağıtım tekniklerinin rasyonelleştiğini, büyük kültür acenteleri tarafından üretilerek kapitalizmin tahakküm araçlarından biri haline dönüştüğünü iddia etmişler; dahası kültürü bir endüstri olarak tanımlamışlardır. 

        Frankfurt Okulu, 1934'te ABD'ye göç edene kadar, kültür endüstrisi kuramı tam olarak geliştirilememiştir. Max Horkheimer 1930'lardaki birçok makalesinde "eğlence sanayisi"nden söz edip "otantik sanat" ile "kitle kültürü" arasında ayrıma ilişkin çözümlemeler yapmıştır. 1930 ortalarından 40'lara kadar olan sürgün dönemleri boyunca Frankfurt Okulu'nun mensupları ABD'de kitle iletişiminin ve kültürün gelişmesine, tüketim toplumunun ortaya çıkışına tanık olmuşlar ve bu gelişmeleri bizzat yaşamışlardır. Bu deneyim bağlamında, "kültür endüstrisi" diye kavramsallaştırdıkları kurum ve pratikleri, kültürü, reklamı, kitle iletişimini ve yeni toplumsal denetim biçimlerini "kapitalist toplumun yeni biçimlerine rıza sağlamak amacında kullanılan kapitalist modernitenin bir parçası" olarak görmeye başlamışlardır.

        Horkheimer ve Adorno'nun kültür endüstrisi tezi yaklaşık 20 yıl boyunca pek etki uyandırmazken, 1960'lardan itibaren yeniden gündeme gelmeye başlamış; 1970'lerden itibaren ise kültürün ekonomikleşmesi eleştirilerinin temel yaklaşımlarından biri haline gelmiştir. Adorno, 1963'te bu kavramı yeniden gündeme getirerek "Kültür Endüstrisine Genel Bir Bakış" makalesini yayımlamıştır.

        Kültür endüstrileri ile kitleler (eleştirel) düşünmekten alıkonulmakta, bu endüstrinin içerikleri ile mutluluk ve haz arayan insanların boş zaman faaliyetleri üzerinde bir hakimiyet kurularak insanlar tüketim ortak paydasında buluşturulmaktadır. Boş zaman etkinlikleri kültür endüstrileri güdümüne sokularak standartlaştırılmaktadır. Kitle iletişim araçlarının kitleleri yalnızca etkilemeye değil, ekonomik olarak sömürmeye de muktedir olmalarıyla birlikte yeni bir "kültürel devrim" başlamıştır. Kültür endüstrileri ile beslenen, dağıtım ağlarını, ticari bir düzenlemeyi, reklam araçlarını kısaca ekonomik etkinliği karakterize eden tüm bileşenleri bünyesinde toplayan kültür taciri bir sektör ortaya çıkmıştır. 

        Eleştirel yaklaşım, kitle iletişim araçlarının "kültürel yaşamı piyasada elde edilebilir asgari ortak noktaya indirgeyerek tek biçim ve sıradan bir kitle kültürü yaratmak"la itham etmektedir. Bu görüşe göre dinamik, yenilikçi veya yaratıcı olan her şey kitlesel pazara uygun görülmeyerek yerini sıradanlığın bitip tükenmeyen yinelenişine bırakmıştır. Kitle iletişim araçları ve kitle eğlencesi, endüstrileşmiş bireylerin bilincini artık direnmeyi bile düşünemez hale getirmektedir.

        Kültür endüstrisi yaklaşımına göre, kültürün kendisi bir "endüstri" ve ürünleri de "meta" haline gelmiştir. Kültürel ürünlerdeki (filmler, radyo programları, dergiler) seri üretim mantığı, teknik olarak arabaların veya kentleşme projelerinin de birbirine benzeyen seri ürünler olarak üretilmesine neden olur. Bu kavramsallaştırma, endüstri toplumunun kendisini altyapı ve üstyapıda, yani her düzeyde, yeniden ürettiği ve meşrulaştırdığını iddia eder. Ortaya çıkan ekonomik-toplumsal-siyasal gerçekliğe eleştirel bir tutum takınan kültür endüstrisi, kültürel ürünlerin seri üretimlerle standartlaştırıldığını ve farklı/orijinal ürünlerin (ve fikirlerin) ise marjinalleştirildiğini öne sürer. Adorno, popüler müziği ve özellikle caz müziğini kapitalist üretimin standartlaştırma, ticarileştirme ve katılaştırmasına mükemmel bir örnek olarak sunmaktadır.

        Kültür endüstrisinin bütün dallarında kitlelerin tüketimi için biçimlendirilen ve büyük ölçüde bu tüketimin doğasını belirleyen ürünler az çok bir plan doğrultusunda imal edilir. Kesintisiz bir sistem halinde, birbirleriyle uyumlu bir üretim sürecinden geçen kültürel ürünlerin imalatında, teknik olanaklar kadar ekonomik ve siyasi faktörler de etkili olur. Adorno'ya göre kültür endüstrileri için insan öncelikli değildir. Kültür endüstrisi için insan bir hesap kitap meselesidir ve kültürel makinenin bir eklentisine indirgenmiştir. Bizi inandırmak istediklerinin tam tersi bir durum söz konusudur. Müşteri kültür endüstrisinin öznesi değil, nesnesidir.

        Adorno, kültür endüstrisinin, kitlelerin kendiliğinden çıkan bir kültür sorunu ya da popüler sanatın çağdaş bir formu olmadığının altını çizer. Kültürel varlıkların kar dürtüsüyle üretilen standartlaştırılmış mallara dönüştüğünü vurgular. Adorno'ya göre kültür, insanın kendine yaraşır bir toplumda yaşadığı kanaatinin uyanmasına yardımcı olmakta, insanı rahatlatıp uyuşturmaktadır. Bu da "varoluşun kötü ekonomik belirlenimi"nin sürmesine yardımcı olmaktadır. İşte bu nedenle Adorno, bu kültüre karşı çıkmakta, onu kültür endüstrisi olarak tanımlamaktadır.

        Adorno, özellikle endüstri ürünlerinin insanları kaçındıkları dünyaya nasıl yeniden eklemlediğini ve böylece sistemi güçlendirdiğini göstermeye çalışmıştır. Burada söz konusu olan ikili bir süreçtir, bir yanda endüstri kültürelleşmekte ve öte yandan kültür de endüstrileşmektedir. Kültür endüstrisi topyekûn aydınlanmaya karşıt bir yöndedir. "Doğanın giderek teknolojinin egemenliği altına girmesi, bilince vurulmuş bir gemdir. Kültür endüstrisi, bilinçli bir şekilde kendi çıkarlarını savunacak özerk ve bağımsız bireylerin gelişmesine engel olmaktadır". Kültür endüstrisi, ürünleriyle, yaşamdaki olumsuz faktörlerin doğal nedenlere ya da tesadüflere bağlı olduğunu düşündürerek, bağımlılık ve yükümlülük bilinci genelleştirir. Kültür endüstrisi bu anlamda, ideolojinin kültürel metalar aracılığıyla yayılmasını ve içselleştirilmesini hedeflemektedir. 

        YAZAR

        Yusuf Adıgüzel

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa