Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Geçiş Ritüelleri Nedir?

        Bireyin içinde bulunduğu sosyal düzlemden bir başka düzleme geçişini sağlayan ya da bu geçişe eşlik eden ritüeller serisidir. Hemen her kültürde yeri olan geçiş ritüelleri genel itibarıyla olumlu anlamda bir statü değişikliğini ve hayatın farklı dönemlerini niteler. İlk olarak Arnold Van Gennep'in ortaya koyduğu geçiş ritüelleri kavramı, bireye yeni sosyal kimliğini kazandırmasının yanı sıra sosyal yapının devamlılığı açısından da bir işlev yükler. Van Gennep'in kuramsallaştırdığı şekliyle birey, geçiş ritüelleri kanalıyla yeni bir hale geçiş yapar. Böylece sosyal gerçekliğin içinde varoluşunu yeni bir boyuta taşımış olur. Geçiş ritüelleri, evrenin belli bir işleyiş içinde olduğu ve aşamalar, geçişler, ileriye doğru hareketler, göreceli olarak hareketsizlikler üzerinden periyodik bir şekilde yönetildiği düşüncesine dayanır. Bu işleyişin insan hayatına yansımalarının kaçınılmaz olduğu fikri bağlamında geçiş ritüelleri, evrenin işleyişinin insandaki tezahürünün somutlaştığı eylemler bütününü içerir. Bu konuda önemli katkıları olan Victor Turner'ın da üzerinde durduğu gibi göksel değişimler, ayın hareketleri, mevsim dönümleri, yeni yıla giriş ile ilişkili süreçler geçiş ritüelleri ile anlamlandırılır. Turner'a göre geçiş ritüelleri, toplumun kendisine dair kavrayışlarıyla bağlantılıdır. Geçiş ritüelleri üzerinden toplumsal bağlara ve hiyerarşik yapıya ilişkin saptamalarda bulunmak mümkündür. Turner'ın communitas kavramıyla vurguladığı hemhal olma haline ve dayanışma ruhunu oluşturmaya, korumaya aracılık eden geçiş ritüelleri sembolik ve işlevsel bir anlam taşımaktadır. 

        Geçiş ritüelleri, psikolojik açıdan belirsizliği ortadan kaldıran ve bireyin hayatın işleyişi içinde yeni aşamalara girerken yaşadığı gerilimi azaltan bir boyuta sahiptir. Biyolojik, psikolojik ve toplumsal değişimin kaçınılmazlığı karşısında bireyin travmatize olmasına karşı bir sağaltım etkinliği olarak işlevselleşir. Ayrıca iç gerçeklikle sosyal gerçeklik arasındaki ilişkiyi sağlamak ve uyumu yakalamak açısından geçiş ritüelleri önemli bir rol üstlenir. Geçiş ritüelleri sırasında yaşanan sembolik, duygusal, duyusal ve deneyimsel süreç, kişinin erişeceği yeni sosyal kimliğiyle bütünleşmesini olanaklı kılar. Geçiş ritüelleri, insana doğal süreçler üzerinde bir kontrol duygusu kazandırması, sosyal kategoriler arasındaki geçiş süreçlerinde uyumlanmayı olanaklı kılması, toplumsal değerleri yinelemeler, semboller aracılığıyla yenilenebilir ve aktarılabilir hale getirmesi açısından önem taşımaktadır. 

        Van Gennep, geçiş ritüellerine yönelik çalışmalarından hareketle farklı kültürlerin bu anlamda ortak özelliklere sahip olduğu saptamasında bulunur. Bu özellikler yapısal şema üzerinde konumlanmaktadır. Erişkin olmayı, statü değişikliğini, anneliği, savaşçı olmayı, ölümü kısacası dönüşümü içeren ve yaşamsal önemi olan herhangi bir unsuru niteleyen geçiş ritüelleri, üç aşamada gerçekleşir. Ayrılık, eşiksellik ve bütünleşme aşamalarından oluşan bu yapı, öncesinde ayrılık süreci ile başlar. Ayrılık, gruptan, sosyal gereklerden ve gerçeklikten, bir bakıma benlikten kopuşla gerçekleşir. Soyut ya da somut anlamda uzaklaşma, yalnızlaşma, çile çekme ve sert sınavlardan geçme ile biçimlenen bu kopuş, eşiksellik evresinde anlam bulur. Bireyin kendisi olmaktan çıktığı, bir bakıma benliğinin evrenin işleyişinde eridiği eşikselliğin tamamlanmasıyla birlikte dönüş ve bütünleşme süreci başlar. Dönüş, simgesel ya da edimsel olabilir. Ancak her halükarda bireyin ayrılmış olduğu sosyal evrenine yeniden ama farklı, tamamlanmış, dönüşmüş, yeni statüsüne kavuşmuş bir şekilde katılımıyla bütünleşme evresi gerçekleşir. Bu aşamalardaki acı çekme, yaralanma, benliği terk etmek zorunda kalma gibi olumsuzluklar dönüşümün ve kazanılacak yeni statünün gerekleri olarak gönüllü bir şekilde kabul edilir. Travma hallerinin ritüelleşmesi, yaşam döngüsü içinde aşılan eşiklerin, kaçınılmaz evrelerin yaratabileceği sarsıntıyla psikolojik ve sosyal bağlamda bir başa çıkma stratejisi olarak öne çıkar. 

        Sanayi öncesi toplumlarda olduğu gibi modern ve seküler toplumlarda da geçiş ritüelleri kimi zaman biçim değiştirerek önemini korumaya devam etmektedir. Geçiş ritüellerinin doğum, ölüm, ergenlik, evlilik gibi yaşam döngüsünün önemli olaylarında belirgin bir yeri vardır. Toplumsal, kültürel ve biyolojik değişimlerle ilişkili olan geçiş süreçlerinin ritüelleştirilmesinin kına gecesi, sünnet düğünü gibi kültürümüzde sıklıkla rastlanan gelenekler ya da doğum sonrasında gerçekleştirilen uygulamalarda görülebileceği gibi çokça örneği bulunmaktadır. Örneğin askere giden bir gencin geçtiği aşamalar dikkate alındığında ayrılık, eşiksellik, dönüş, yeni bir statü üzerinden katılma ve bütünleşme dizgesinin tam olarak gerçekleştiği görülebilir. Hac yolculuklarında da geçiş ritüellerinin karakteristik bir şekilde biçimlendiğini gözlemlemek mümkündür. 

        YAZAR

        Gözde Aynur Mirza

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa