Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Şahin Irmak: Senaryoyu gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldım

        İrem Sak, Gonca Vuslateri ve Emre Karayel’le başrolü paylaştığı, bugün vizyona giren ‘Düğüm Salonu’ ile kariyerine senaristliği de ekleyen Şahin Irmak, HT MAGAZİN’e konuştu.

        Senaryoyu gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldı- ğını belirten ünlü oyuncu, yazarlık serüvenine nasıl başladığını anlattı: “BKM Mutfak döneminde Yılmaz Abi (Erdoğan) bize yazmayı öğretti. Kolumuza taktığı altın bir bilezik. Zaten hep, ‘Oyuncu olarak sadece oyunculukla var olabilirsiniz. Durmayın, durursanız geri gidersiniz. Ben size yazmayı öğrettim. Yazabiliyorken yazın’ dedi. Yazmaya hevesim vardı, yazdım.”

        "AŞK MI ETİK Mİ ETİĞİ SEÇTİM"

        REKLAM

        Şahin Irmak, yazdığı ilk film senaryosu ‘Düğüm Salonu’nda aşkla etik arasında kalan bir damatla bir gelinin düğünleri sırasında yaşananları gerçek bir olaydan yola çıkarak hikâyeleştirdi

        Yan yana iki düğün salonu. Bir düğünün damadıyla diğer düğünün gelininin dudakları şehvetli bir şekilde birleşir.

        Hem de ne birleşme.

        Sonra ne olur?

        Şenlik.

        Hem de ne şenlik.

        Ortalık fena halde karışır.

        Şahin Irmak, bir gün bir arkadaşıyla bir yerlerde sohbet etmektedir. O arkadaşının bir arkadaşı sohbetlerine misafir olur. O misafir arkadaş düğününde yaşadıklarını anlatır. Eeee, böylesine bir hikâyeyi bir sinemacının olduğu yerde anlatırsan olur sana film. ‘Düğüm Salonu’...

        Şahin Irmak, hocası Yılmaz Erdoğan’ın koluna taktığı altın bileziği artık bozdurmanın zamanının geldiğine karar verip ‘Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz’ diyerek çıktığı ilk senaryo yolculuğundan özel gösterimde salondaki ünlüyü, ünsüzü kahkahaya boğan ‘Düğüm Salonu’ ile dönerek yapımcısı BKM Film ile yönetmeni Hakan Algül’ün kapısını çaldı.

        Başrol oyuncuları Şahin Irmak, İrem Sak, Gonca Vuslateri, Emre Karayel. Şenliği şenlik ötesine geçirip izleyiciye o düğün salonlarında olma hayali kurdurmak için ellerinden geleni ardına koymayanlarsa Onur Buldu, Duygu Yetiş, Ayşe Nil Şamlıoğlu, Nilgün Belgün, Beyti Engin, Doğancan Sarıkaya, Evren Duyal, Bige Şen, Hakun Bulut, Toprak Sağlam, Güneş Hayat ve tabii ki Salih Kalyon. Ve de düğün pastasının çileği Hayko Çepkin.

        Senaryo yazma kararını nasıl verdiniz?

        Uzun zamandır bir film senaryosu yazma isteğim vardı. Doğru fikri arıyordum. Bir gün bir sohbette bir olaya tanık oldum. Bir arkadaşımın yanına bir arkadaşı geldi ve kendi hikâyesini anlatmaya başladı. Yani ‘Düğüm Salonu’ gerçek bir hikâyeye dayanıyor. Üzerine uzun süre düşündüm. Çünkü içinde birçok duyguyu barındırıyor. Gerilim, korku, komedi ve dram vardı. Hikâyeyi arkadaşlarıma anlattım. ‘Güzel film olur’da hemfikir olunca senaryoyu yazmaya başladım.

        Senaryo yazmanızın nedeni tamamen denk geldiğiniz hikâyeye mi yoksa kolektif oyuncu olma gereğine mi dayanıyor? Hangisi?

        Bence kişilere özgü bir durum. Oyuncular, yetenekleri varsa senaristliği ve yönetmenliği deneyebilir. Sektör ‘İlle de kolektif olacaksın’ şeklinde bir baskı yapmıyor. Tamamen yeteneğe bağlı bir durum. Örneğin yazarlık asla zorla yapılacak bir iş değil. BKM Mutfak döneminde Yılmaz Ağabey (Erdoğan) bize yazmayı öğretti. Kolumuza taktığı altın bir bilezik. Zaten bize hep öğütlerdi. “Oyuncu olarak sadece oyunculukla var olabilirsiniz. Durmayın, durursanız geri gidersiniz. Ben size yazmayı öğrettim yazabiliyorken yazın” derdi. Kendisinden edindiğim önemli öğretilerden biridir.

        REKLAM

        Madem öyle neden bunca zaman beklediniz?

        Yazmamanın tek nedeni, tembellik olabilir. Bu durum birçok yazarda olabiliyor. Ama o tembelliği üzerinden attıktan sonra gerisi geliyor. Bir gün şunu düşündüm: “Oyuncuyum. Filmlerde, dizilerde oynuyorum. Uzun zamandır bir şey yapmıyorum. Niye yapmıyorum? Çünkü gelen işleri beğenmiyorum...” Bu süreç böyle uzuyor. Sonra bakıyorsun ki hiçbir şey yapmadan sadece iş gelmesini ve beğenirsen çalışmayı bekliyorsun. Bu da doğru bir şey değil. Yazmaya hevesim var, elim kalem tutuyor. Bunları düşünüp, ‘Yazabiliyorken niye yazmayayım?’ dedim. Ters köşe yapıp bir dram filmi de yazmak istiyorum.

        Oyuncu kadrosunu tek başına mı belirlediniz?

        Hayır, bir kısmını ben seçtim ama yönetmenimiz Hakan Algül ile birlikte belirledik.

        Senaryoları beğenmeme durumu, deneyim kazandıkça mı oluyor?

        REKLAM

        Beğenmemek, ukalalıktan kaynaklanmıyor. Kariyer yönetimi kendini nerede gördüğünle alakalı. Bana birçok senaryo geldi. Benim beğenmemem, o senaryonun kıymetsiz olduğu anlamına gelmiyor; kendimi o senaryonun içinde bulamıyorum. Bana gelen çoğu senaryo için bu cevabı veriyorum. Bir şeylerin içinde olmak da istiyorum ama senaryoyu okuyorum ve diyorum ki: “Ben bunu ancak para için yaparım.” Sadece para kazanmak için yapılan işlerden de hayır gelmiyor. Tabii, geçinmek de lazım ve illaki zor zamanlar oluyor. Bu süreçte de direnebilen ve bir şey üretebilenler kazanıyor. Ama tek işin oyunculuksa ve hayalindeki işi beklersen, o iş de gelmeyebilir. Bu durum, tercihle ve direnebilmekle ilgili aslında.

        "OYUNCUNUN BİR TARZI OLMAZ. TARZ KELEPÇEDİR"

        Stilinizi nasıl tanımlarsınız?

        Birçok stili deniyorum. Yılmaz Ağabey de bize ‘Oyuncunun bir tarzı olmaz. Tarz dediğiniz şey, oyuncunun kendisine vurduğu bir kelepçedir. Sadece dram ya da sadece komedi oynamayı hayal etmeyin. Komedyenseniz her rolü oynayabilmelisiniz’ derdi. Bunun peşinden koşuyorum.

        Filminizi izledikten sonra neler hissettiniz?

        Yazmaya karar verdiğim ve o yüz sayfayı bitirdiğim dönemi hatırladım. Şimdi bununla ilgili röportaj yapıyorum ve ‘Vay canına’ diyorum. Güzel bir duygu. Üretmek çok kıymetli.

        Daha önce fark edemeyip yazmaya başladıktan sonra keşfettiğiniz özellikleriniz var mı?

        Bu durum özgüvenle alakalı. İnsan bazı dönemlerinde hayata daha olumsuz bakabiliyor ama ‘Dur ya, ben de yapabilirim’ deyip de yazmaya başlayınca, olabileceğinin farkına varıyor. ‘Başarısız olsan ne olacak canım?’ diyebiliyorsun. Başarısız olmayı göze almadan bu işi yapmamak lazım. Nereden bakarsam bakayım elimde yüz sayfalık bir iş var. Burada kıymetli olan bu yolculuktur. Kendi adıma, yazma işi hayatıma yeniden girdiği için mutluyum. Kendime yeniden bir şey kazandırmış oldum.

        "SANIYORUM SEÇENEK ARTTI"

        Sanatçıların misyonu ne olmalı?

        Sanatçıların topluma örnek olmak zorunda olduğuna inanmıyorum. Tabii ki sanatçının düzgün bir insan olması, ahlaklı bir yaşam sürmesi güzeldir. İzleyicinin sanatçının ürettikleriyle ilgilenmesi lazım. Bir sanatçı toplum hayatıyla ilgili bir şeyler söylü- yorlarsa takdir ediyorum ama söyemiyorsa kınamıyorum. Benim sanatçıların sanatıyla ilgili beklentilerim var. Düğüm Salonu’, ana akıma dahil bir film değil. Eğlendirmek için yazdım oynadım. Eğlenceli tarafından bir soru soruyorum. ‘Aşk mı, etik mi?’ Böyle bir durumla karşılaşsanız ne yapardınız? Herkes aşkla etik arasında seçim yapmak zorunda kalabilir.

        Aşk mı, etik mi? Siz hangisini seçersiniz?

        Ben etiği seçtim. Aşk bitebilen bir şey. Hayatımdaki insana ve kurulan dünyaya yazık değil mi?

        REKLAM

        2017’de evlenmeler azalmış, boşanmalar artmış. Sizce bu dönemsel bir durum mu yoksa, toplumun evlilik kurumuna bakışı mı değişti?

        Etrafımda hem evlenen hem de boşanan birçok insan var. Bu kırılgan bir konu ve çok hâkim değilim. Aslında bu durumun dönemsel olduğunu düşünüyorum. 2017’de boşanan çok olmuştur, bu yıl evlenen çok olabilir. Fakat insanlığın ve dünyanın gittiği nokta da etkiliyor olabilir. Teknolojiyle birlikte ilişkiler kolaylaştı. Evli adam Instagram’dan birini buluyor ve hayatı değişiyor. Sanıyorum seçenek arttı.

        Aşkların yaşanma şekli değişti mi?

        Değişti. Bence bunda da teknolojinin etkisi var. Bu değişimin iyi mi yoksa kötü mü olduğu konusunda karar veremedim. Bazen ‘Acaba daha mı kıymetliydi’ diyorum. Lisede aşk yaşarken cep telefonu yoktu. Eve gidip hevesle sevgiliyi aramak başka bir duyguydu. Şimdi sosyal medyada sürekli görebiliyorum. Aşk, ulaşılmaz olunca daha kıymetli galiba. Ama yapılacak bir şey de yok. Belki de ilişkiler bu yüzden kısa sürüyor.

        REKLAM

        Ne zaman evleniyorsunuz?

        Önce filmini yaptım sonra da evleneceğim. Az kaldı. Bu kadar nişanlılık artık yeter.

        BURÇLAR

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa