Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Prof. Cevat Çapan: Nazan Hanım’a hayır diyemem

        Müzeye ne içingidersiniz?Gezmek, atölye veeğitimlere katılmak,kütüphanesinden yararlanmak,özel mağazalarında alışverişyapmak ve hatta yemek yiyipsosyelleşmek için... Zira artıkmüzeler, yalnızca objelerinsergilendiği yerler olmaktançıkıp sanat çerçevesinde biryaşam alanı oldu. Bununen canlı örneğini de SakıpSabancı Müzesi’nde (SSM)görebilirsiniz. Yoga etkinliğihâlâ akıllarda... SSM şimdide edebiyat meraklıları içinkapsamlı bir eğitimle karşımızda.Edebiyatçı, yazar, şair veçevirmen Prof. Cevat Çapan,SSM’de 15 hafta boyunca dünyaedebiyatını dönemler ve yazarlarüzerinden anlatacak. Antikçağ edebiyatından devrimlerçağı edebiyatına kadar uzanandönemleri Homeros, Vergilius,Moliere, Voltaire, Montaigne,Wordsworth, Baudelaire, Kafkagibi yazarlarla ele alacak. İlkders geçen hafta başladı. Dersdiyorum çünkü Çapan eğitimegelenlere ödev bile vermiş...24 Mayıs’a kadar sürecekeğitimlerin içeriğini ve müzeiçin bu tür eğitimlerin öneminikonuşmak üzere Cevat Çapan vemüze müdürü Dr. Nazan Ölçerile buluştuk. Bu uzun sohbettenda bir ders çıkardı ama sayfayasığdığı kadarını aktarabiliyorum.Ancak bu iki kıymetli ismi eğitimboyunca müzede dinleme veaklınıza takılanları sorma şansınasahipsiniz...HT Pazar'dan Ece Ulusum'un haberi...

        REKLAM

        Cevat Bey bugün ilkgününüzdü, nasıl geçti?

        Cevat Çapan: Çok hoş birkalabalıktı. Bana öğrenciliğimindevam ettiğini hatırlattılar.Öğrencim de vardı dinleyicilerarasında. Düşünün, 58 yılöncesinden... Çok seçkin birgruba konuştum.

        Peki size böyle bir teklifgeldiğinde ne düşündünüz?

        C.Ç.: Nazan Hanım’dangelen hiçbir teklife “Hayır”diyemem, öyle bir huyum var.Zaten yaptığınız işi seviyorsanız durdurmamalısınız. Onun içinhiçbir fırsatı kaçırmıyorum.Konuşmak için evlere bilegidiyorum. (Gülüyor.)

        İlk sohbet Ai Weiweisergisi kapsamında Odysseushakkındaydı. Nazan Hanım, sizorada Cevat Bey için “Emsalsizbir dost” dediniz. Dostluğunuzne zamandan?

        Nazan Ölçer:Anımsayamayacağım kadaruzak. Türkiye’nin kuşaklarboyu sanatla kavuşmasının,evrilmesinin, Türkiye’nin

        dünyayla buluşmasının şahidiyiz.Cevat dostumuzun birçok şapkasıvar, edebiyatçı, edebiyat tarihçisi,yazar, şair ve emsalsiz birçevirmen. Birtakım ünlü Yunanşairlerin şiirleri için ilk çaldığımkapı Cevat’tır. Derler ki “Şiirleriancak kendisi de şair olan biriçevirir...” Bize o sergide de büyükkatkıda bulunmuştu. Yani sanatve edebiyat kopmayan şeyler, hersergimizde edebiyatla ilgili birkapı açmayı arzu ettik.

        Sizin birçok uzmanlıkalanınız var Nazan Hanım’ın dabahsettiği gibi. Niçin eğitimdebu konu başlığı özellikle tercihedildi?

        C.Ç.: “Burada nasıl birprogram yaparsak meraklılar içiniyi olur?” diye düşünüldü. Bende “Dünya edebiyatı” diyerekbiraz iddialı bir başlıkla öneride

        bulundum. Öğrencisi olduğumbir alan. Bilmiyorum nasıl olacak.

        Yazar sayısı az. Yazarları neye göre seçtiniz?

        C.Ç.: Dante, Homeros var, Catullus, Moliere, Racine, Corneille, Voltaire, Rousseau, Balzac, Stendhal, George Eliot, Dickens, Dostoyevski, Tolstoy... Bunlardan nasıl bir seçim yapıp 15 haftaya sığdırabiliriz? Bir seçim yaptık ama bu en isabetlisi olmayabilir. Elbette birileri bize listede adı olmayanların hesabını soracak. (Gülüyor.)

        ‘MÜZENİN BİR EĞİTİM YERİOLMASI GEREK’

        Bir müzede bunlarınkonuşuluyor olması harika.Nazan Hanım, bu tür atölyelermüze için ne ifade ediyor?

        N.Ö.: Sanat hiçbir zamanyalnız değildir, onu yaratan çağınbir ürünü ama çağın kendinibaşka ifade etme şekilleri devar. Burada pek çok eseri ve

        dönemi sergilerken onun ruhunuyakalamaya gayret ettik. Onlarınyaratıldıkları ortamı yaratmayaçalıştık. Edebiyatın da rolü çokbüyük. Müzenin bir eğitim yeriolması gerek. Herkese seslenen,herkesin kendisi için bir sebepyarattığı ve buradan kopmayacağıve her girişinde de bir şeyleröğrenmiş olarak çıkacağı bir yer.Yani benim için müze öyle. Onuniçin bu dersleri çok önemsiyorum.

        Ya sizin için ne ifadeediyor müzede böyle bir eğitimvermek?

        C.Ç.: Sabancı Müzesi gibibirçok müze, misafirlerini dünyavatandaşı haline getiriyor.Yani sadece o şehrin, ülkenin,mahallenin insanı olmaktan

        çıkıyorsunuz, dünyanın birparçası haline geliyorsunuz.Dünyanın yarattığı güzellikleri,doğruları ve değerleri paylaşırhale geliyorsunuz. Görerek ve

        dinleyerek. Edebiyatın da böylebir rolü var.

        ‘BORGES’İN BU KADARMODA OLMASI BİR LÜKS’

        Programa bugünü dekatsaydınız seçeceğiniz yazarlarkim olurdu?

        C.Ç.: Çok var, düşünülmeli.Çok önemli sorunları getirenyazarlar var. Bir de sırf moda olanyazarlar var. Onları da niçin modaolduklarını çürütmek için elealınması gerek.

        Bu sorunun burayavaracağını görememiştim.

        C.Ç.: (Gülüyor.) Haklıyım,haksız değilim. Mesela JorgeLuis Borges’in bu kadar modaolması bir lüks. Türkiye’deBorges merakı olan insanları ben

        anlamıyorum. Olsun, okusunlarda belki anlarlar... Şimdi takımtutar gibi yazar tutuluyor, yanlış.“Tolstoy mu, Dostoyevski mi?”diye sormamalı.

        Peki size sorulunca nediyorsunuz?

        C.Ç.: Tolstoy! Ama Türkiye’dedaha çok Dostoyevski diyebilirler.Haklı da olabilirler. Ama niçinböyle bir seçim yaptıklarını açıkyüreklilikle inandırıcı bir şekildeaçıklayabilirlerse...

        ‘BİZ DAHA GECELETMEYE GEÇMEDİK'

        Müzeler birçok deneyimsunuyor artık. Sergidekieserlerden ibaret değil. Bazımüzelerde bir gece geçiriliyor,robotlarla geziliyor. Müzelerböyle bir misyonu da sırtlamakdurumunda mı?

        N.Ö.: Çağımızın durduğu yerdebir objenin koruması, saklanmasıvitrinlere konup sunulmasıylayetinemeyiz. İnsanların bu kadardeğişik olayla bombardıman edildiğibir dönemde, kendimize bir yerayırmayı sağlamanın başka çaresiyok. Misyonumuz, yaşanmış insanlığınedindiği bütün bilgi ve kültürü yansıtanbirtakım malzemeyi eserleri sunmakve anlamaya çalışıp anlatmak.Ayrıca benzerlerini bulmak, onlarınbaşka kültürlerde de düşünülmüşve yaratılmış olduğunu bilerek okarşılaştırmayı yaptırmak.O eserlerin sınırını, coğrafyasını açıpbaşka coğrafyalarla buluşturmak.

        Bu bir anlamda insanlık tarihinisunmak. Bunu yapabilmenin yoluda bazen insanlara kapılarınızıaçarak burada ağırlamak. Biz dahageceletmeye geçmedik. (Gülüyor.)Bütün onların da tabii sınırlarınınolması lazım.

        'MODA OLANDAN HAYIR GELMEZ'

        Biraz konu dışından ama, sonzamanlarda çok kötü çevrilmişkitapları sırf yayınevi ya dareklam hatırına öven, okumadankitap kritiği yapanlar var. Bukonuda sizin yorumunuzu merakediyorum.

        C.Ç.: Çeviri zor iş. Çeviri yapanınkendi dilini, anadilini çok iyi bilmesigerek. Türkiye’de bu konuda birbunalım yaşıyoruz. Bazı titiz yayınevleri

        dikkat gösteriyor. Ama bütünyayınevleri öyle değil, yüzlerce örnekvar. Okumaya hevesli insanlar var.Onlar da neleri okumaları gerektiğini eleştirmenlerden öğreniyorlar. Onlarda popüler olanı kaleme alıyor. Modadiye bir şey var, bu bir kanser. Bir şeymoda oldu mu ondan hayır gelmez.

        'BİZİ HİÇBİR KİTAP AĞLATMAMIŞ'

        Bakış açınızı değiştiren yazar?

        N.Ö.: Gençlik yıllarımdaki, 50’li yıllarınegzistansyalizm fırtınası. Sartre’dırtabii ki. Daha önce hiç öyle bir yazarıokumamıştım.

        C.Ç.: Sait Faik.

        Okuduğunuzda size de yazmaisteği uyandıran bir yazar var mı?

        N.Ö.: Cevat’ın vardır, ben eminolamayacağım...

        C.Ç.: Ahmet Hamdi Tanpınar.

        Sizi duygulandıran ya daağlatan bir kitap var mı?

        (Uzun süre düşündükten sonra)

        N.Ö.: Hiç bir kitap ağlatmamış bizidemek ki, bak sen...

        C.Ç.: Tabii duygulandıran çok kitapvar ama dönemle de ilgili.

        Çok sık aklınıza gelen ve alıntıyaptığınız bir yazar var mı?

        C.Ç.: Benim için meslekhastalığından, Shakespeare.

        N.Ö.: Alıntı yaptığım değil ama durupdurup tekrar okumaya çalıştığım isimTolstoy.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa