Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Mısır, 1 milyon Gazzeliye kapıları açar mı?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Akdeniz’in 41 kilometre boyunca uzanan cennet maviliğinde cehennem azabı yaşanabilir mi? Kilometrekare başına 5 bin 500 kişi bombalar altında her türlü temel ihtiyaçtan yoksun hayatta kalma savaşı veriyorsa bunun adı cehennem azabıdır.

        Savaş tablosundaki dramatik uçurumu anlamak açısından; İsrail’de kilometrekare başına nüfus sadece 400.

        Gazze Şeridi’nde yaşayan 2.3 milyon Filistinlinin azabı dün başlamadı. Bu savaş öncesinde de altyapı zaten bitap, ikmal yolları tıkalıydı. Son 16 yıldır süregelen İsrail-Mısır kapanı, Hamas’a karşı bitmeyen bombardıman ve askeri operasyonlar altyapı ve ekonomiyi olduğu kadar Gazze’nin insanlarını da ruhsal ve fiziksel tüketmişti. Birleşmiş Milletler çoktan uyarıda bulunmuştu, bütün yoksunlukların ötesinde temiz içme suyuna çok sınırlı erişim olduğu için yakın zamanda kıyı şeridi yaşanmaz hale gelecekti.

        İşte şimdi yaşanmaz halde. İsrail’in kara harekatı olmasa bile yiyecek, yakıt, tıbbi malzeme ve elektrik yokluğunda yaşanmaz halde. Sınır Tanımayan Doktorlar’ın sahadan bildirdiğine göre yakıt stokları giderek tükeniyor, bittiği an hastanelerde jeneratörler duracak. Bir kadın hekim, “Bir saldırı karşı saldırıları haklı çıkarmaz. Burada bombalar altında çocuklar, hamileler ve yaşlı insanlar topluca cezalandırılıyor” diyor. Normal şartlarda bir ay yetecek kadar tıbbi teçhizatın üç günde tükendiğini söylüyor aynı hekim. Çocuklar dahil, yaralı sayısı o denli yüksek. Ve 1300’ü aşkın can kaybı arasında, 2014’teki savaşta dünyaya gelip bu savaşta ölen çocuklar var.

        Bu ortamda sınıra tanklarını yığan İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyindeki 1.1 milyon Filistinliye 24 saat içinde boşaltın oraları diyor. ABD’nin Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in ziyareti ve silah sevkiyatıyla yeşil ışık yaktığı İsrail kara saldırısı için işaretini vermiş oluyor. Hamas’ın halka talimatı ise net; yerinizden kıpırdamayın.

        Uluslararası yardım kuruluşları alarm veriyor, devasa bir insani felaket adım adım yaklaşıyor. Peki kara harekatıyla birlikte sokak çatışmaları başladığı takdirde o sıkışık demografik yapıda bir milyonu aşkın sivil nereye sığınacak?

        Ürdün Kralı Abdullah dün İsrail’i şiddet kullanarak Gazze’deki Filistinlileri sürmeye yeltenmemesi yolunda uyardı; “Mülteci sorununun daha da kötüleşmesini ve krizin komşu ülkelere yayılmasını önlemek esastır” dedi. Ürdün en fazla Filistinli mülteciyi barındıran ülke, sayı 2.4 milyon. Lübnan ve Suriye’de de toplam 1 milyon mülteci bulunuyor.

        Ya Mısır? Büyük bir mülteci hareketi olursa Mısır, Gazze’ye kapılarını açacak mı? Sisi yönetimi açısından açık kapı politikasının çok şüpheli olduğu yönünde göstergeler var.

        ARAP DAYANIŞMASINA TEST

        Mısır istihbaratı, Hamas’ın baskın saldırısına karşı İsrail Başbakanı Netanyahu’yu uyardı mı?

        Hafta başında birçok İsrailli gazeteci bu soruyu yöneltti, çabucak yalanlandı. Kahire’den herhangi bir uyarı gelmemiş ve Netanyahu Mısırlı bir istihbaratçıyla ne buluşmuş ne de konuşmuştu. Konu derhal masadan kaldırıldı, zaten bu tür uyarılar normal şartlarda muadiller arasında teati edilirdi. Mısır’ın istihbarat aparatı uyarıda bulunacak olsa, İsrail’in üç istihbarat biriminden biriyle temasa geçerdi.

        Ancak çarşamba günü yeni bir haber patladı; ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Michael McCaul, “Mısır’ın, İsrail’i olaydan üç gün önce uyardığını biliyoruz. Ancak hangi düzlemde yapıldı, bütün mesele bu” dedi.

        İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari ise güvenlik zafiyetini kabul ederek, 7 Ekim’deki saldırıdan bir gece önce bazı işaretler olduğunu, ancak bu çapta bir hamleye ilişkin uyarı bulunmadığını söyledi. Uyarı olup olmadığı, hangi komuta kademesi veya siyasi karar mekanizmasında hata yapıldığı, muhtemelen savaş sonrası İsrail’de bir komite tarafından soruşturulacak.

        Mısır’a gelince, kaygılı bir bekleyiş hakim. Gazze Şeridi, İsrail’in yanı sıra Mısır’ın Sina Yarımadası’yla da sınır komşusu. Sadece İsrail sınırı değil, Mısır’la olan Refah sınır kapısı da geçişlere kapalı. Gerçi Kahire, insani yardım sevkiyatına geçit açılacağı ve çöldeki El-Ariş uluslararası havalimanı için kullanım izni olacağı yönünde BM’ye güvence verdi, ancak şu ana kadar bir insani yardım koridorundan bahis yok.

        İsrail'in kara harekatıyla birlikte kadın ve çocuklar dahil on binlerce Filistinli Refah sınırına akın edip Mısır’a sığınmak isterse kapıdaki blokaj sürecek mi?

        Şu an cevabı yok. Ancak Mısır lideri Sisi yakında bir karar vermek ve bunu açıklamak zorunda kalabilir. Arap Birliği üyesi 22 ülke dışişleri bakanlarının geçen çarşamba Kahire’deki toplantısında vurguladığı gibi “Büyük bir göç dalgası, Filistin’le Arap dayanışması bakımından test niteliğinde olacak."

        Sisi’nin, Mısır’da yasaklı Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu Hamas’la dost olmadığı, hatta düşmanlık beslediği malum. Müslüman Kardeşler 1928’de Hasan el-Benna tarafından kurulduğu günden bu yana, halkın belirli kesiminden de aldığı destekle şeriat propagandası yapan önemli siyasi bir güç olarak Mısır yönetimlerinin baskısına uğradı, ancak hiçbir dönemde Sisi iktidarında olduğu kadar amansızca bir çökertme harekatına maruz kalmadı.

        Hamas’la ideolojik çatışma ayrı, savaştan kaçan masum sivillere kucak açmak ayrı denilebilir. Acaba?

        Müslüman Kardeşler’in adayı olarak cumhurbaşkanı seçilen Mursi’nin devrilmesinden sonra iş başına gelen Sisi’nin halk kitlelerine yaklaşımı bu konuda ipucu veriyor.

        Sisi üniversitede 2005/2006 sömestrini ABD’de geçirmiş Pennsylvania’daki US Army War College’de “Ortadoğu’da Demokrasi” konulu lisans üstü tezini vermişti. Stratejik araştırmalar alanındaki tez sadece 11 sayfaydı ve şu saptamayı içeriyordu: “Otokratik liderlerin rejimlerinin kontrolünü aynı zamanda seçmen olan halka devretmekte şüpheci davranmaları için haklı sebepleri var, mesela güvenlik endişesi…”

        Bu zihniyet bakımından on binlerce, hatta belki de yüz binlerce Filistinli sığınmacıyı Sina’ya salmak Sisi açısından “güvenlik kaygısı” kategorisine girebilir. Üstelik yüksek enflasyon nedeniyle halkın belinin büküldüğü ortamda yaklaşan seçimler var. Aralık ayındaki seçimde bir de sığınmacı tartışmasının içine düşmek işine gelmez Sisi’nin.

        VE MENENDEZ FAKTÖRÜ

        Mısır’a yönelik olası Filistinli göçünün akıbeti, ABD’nin tutumuna da bağlı. ABD, Mısır’ın en önemli Batılı para kaynağı, ancak şu sıra Sisi ile ilişkiler bulanık. Nedeni, rüşvet skandalı.

        Demokrat Senatör Bob Menendez, Manhattan savcısı tarafından hazırlanan iddianamede rüşvet karşılığı Mısır hesabına ajanlık ve nüfuz kullanmakla suçlanıyor. Menendez’in evinde yapılan aramada altın külçeleri ve 480 bin dolar nakit bulunmuş, hizmetine lüks bir araç tahsis edildiği ve mortgage ödemelerinin de Mısırlılar tarafından üstlenildiği tespit edilmişti.

        Menendez herhangi bir Demokrat değil; Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin başkanı ve Demokratların Senato’daki çoğunluğu kıl payı olduğu için Biden yönetimine baş ağrısı. Biden, siyasi cendereye girmemek için Sisi’ye baskı uygulayabilir; ya insani koridoru açarsın, ya da milyarlık para yardımlarını askıya alırız şeklinde!