Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Mimar, mühendis, matematikçi ve cazcı Selen Beytekin

        Cumartesi akşamı nerede caz dinleyebilirim diye araştırırken keşfettim. YouTube’daki videosunda, boş bir apatman dairesinin akustiğiyle iyi şarkı söylüyordu. Güzel kadın çünkü eski bir sporcu, iyi söylüyor çünkü sanat eğitimi sağlam... Sohbete başlayınca müzik dışında da söyleyecek çok sözü olduğunu anlıyorsunuz. Benim diyen kişisel gelişimcilere taş çıkarır çünkü yüksek inşaat mühendisi, mimar ve matematikçi... Caz şarkıcısı Selen Beytekin ile ABD’ye albüm yapmak ve MIT’de tez çalışması için gitmeden önce konuştuk. HT Pazar'dan Ekin Türkantos'un röportajı...

        8 yaşında piyano eğitimine başlayıp Türkiye’nin en önemli müzisyenleriyle çalışmış. Yeteneği sayesinde piyanist Ergican Saydam’ın özel öğrencisi olmuş. Şişli Terakki Lisesi’nde A Cappella korolarda şarkı söylemeye devam etmiş. İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu ve İTÜ Matematik Mühendisliği’nde çift anadal yapmış. İTÜ’de birçok sosyal öğrenci kulübünün yönetim kurulunda yer almış ve Jazz Cappella’yı kurmuş. Bir tango gecesinde İlham Gencer ile tanışması ise profesyonel hayata adım atmasına olanak sağlamış. İlk kez Q Jazz Bar’da piyano çalıp sarkı söyleyerek kendi programını yapmış. Ardından bir süre caz piyanisti Aşkın Arsunan ve Blue Print Project ile sahne aldıktan sonra kendi çalışmalarına devam etmiş. İnşaat, mimarlık alanlarında çalışmalarını sürdürürken diğer yandan sahne çalışmalarına devam ediyor. Selen Beytekin ile buluştuk.

        REKLAM

        Vokalinle de fiziğinle de iddialısın...

        Şişli Terakki’de yoğun bir sanatsal eğitimimiz oldu. Tiyatrolarda oynadım, dans ettim, voleybol oynadım. Beşiktaş’ta lisanslı basketbol oynuyordum, sakatlanınca bıraktım.

        Hep sahne sanatlarıyla ilgilenmişsin ama matematik kafan da iyi...

        Matematiğe ve geometriye de çok ilgim vardı. TÜBİTAK’ın yarışmalarına katıldım, derecelerim var. Astronomiyle de ilgiliydim.Odamın tavanında yıldızlar vardı. Temizliğe gelen bir hanımefendi sayesinde kuzey kutbundaki yıldızları ezberledim. Çünkü ben çizerdim o da her geldiğinde temizlerdi. 17 yaşımda İTÜ İnşaat Mühendisliği’ne girdim. İTÜ’de kendi caz acapella koromu kurdum. Üçüncü sınıfta sahneye çıkmaya başladım.

        Nasıl karar verdin?

        Bir tango gecesinde İlham Gencer ile tanıştım. Beni dinledi ve çok beğendi. Onun sayesinde Q Jazz Bar’da solo programımı yapmaya başladım. Sonra Aşkın Arsunan ile tanıştım, ilk orkestram onlardı. Volkan Öktem, Nina Simone’un basçısı Tonny Johns... Onlarla 2 buçuk yıl çalıştıktan sonra kendi müziğimi yapmaya başladım.

        REKLAM

        Çok önemli müzisyenlerle karşılaşman en büyük şansın olmuş. Peki onlar olmasaydı da müziğin peşinden aşkla koşar mıydın?

        Hiçbir şeyin peşinden koşmadım. Ailem, “Bir plan yap, hedef koy” diyor. Ama hiç hedefim olmadı. Hep sevdiğim şeyleri yaptım. Sabahtan akşama kadar şarkı söyler, matematik teoremleri çözerdim. Bir şey hoşuma gittiğinde yaparım, yapım böyle.

        Matematik ve müzik arasında sıkı bir bağ var. Bu sana neler kattı?

        İnşaat bölümünden sonra mimarlık da okudum. Yüksek lisans tezimde müzikle matematiğin bir araya gelerek akılda yarattığı algıyla ilgili bir tez yazdım. Mimarlıkta şöyle bir tez sundum, kör bir insana çaldığım melodiyle suyun varlığını anlatabilirim, bu genetik aktarımla mümkün, psikolojik olarak insanda böyle bir bilgi var. Bunun bağlantısını yazdım. Duyduğum her akor ve melodinin içinde tonalite de bunun içine giriyor. Aslında matematiksel model yaratarak fragtal geometrisine dönüştürerek belirli bir tonatileyi görselleştirdim.

        REKLAM

        Bu ne demek?

        Aslında bir orkestrasyon çalarak ileride bir hapishanenin mimarisini yapabilirim. Bunun psikolojik açıklaması da var, şu an sana dinleteceğim bir müzikle seni ağlatabilirim. Veya dinlediğin bir melodiyle saçını kırmızıya boyama hissi gelebilir.

        ‘REKLAM MÜZİKLERİNİ KODLADIM’

        Müziğin matematiğini kullanarak bir sihirbaz oluyorsun aslında.

        Bu tezimle MIT ilgileniyor, bir kitap yapmak istiyor. Amerika’ya gidebilirim bunun için. Tez yazarken buna referans bulamadım. Yapılmamış bir konu olduğu için dikkat çekici.

        Reklam müziklerini incelemişsin...

        Bu ara reklam müziklerine kafayı taktım. 2-3 tanesini kodladım, etkileyiciliğinin matematiksel bir sebebi olduğunu anladım, üzerine çalışılmış. Aslında mimaride de renkler böyle kullanılıyor. Renklerin frekansı, tonlaması, görsel ve işitsel olarak birçok yönü var. Ancak gittikçe algımız kapanıyor çünkü elimizde telefonlar var.

        REKLAM

        Müzikle kodlamayı hayatında kullanıyor musun?

        Az çok sahnede, şarkı söylerken hatta konuşma sesimle bile kullanıyorum. Bunları planlayabilirsin. Bu seni iyi bir konuşmacı, lider ya da şarkıcı yapabiliyor.

        Sahnede ne tarz söylüyorsun?

        Sevdiğim müzik gospellar, kiliseden gelen, Mississippi’de, pamuk tarlalarında acı çeken siyahilerin yaptığı müzik. Adamlar ağlasa da bunu el ele tutuşup atlatıyorlar. Blues, egosu ve libidosu yüksek bir müzik. Bu nedenle dinleyeni ayakta tutuyor. Hiçbir zaman blues dinleyen biri intihar etmez. Zaten blues’un ileriki aşamaları caz. ‘Baba’ dediğimiz adamların hepsi kilise müzisyenleri. Bu enerjiyle sahnede mutlu oluyorum, dans ediyorum.

        Mesleğin gereği boş binalardasın. Akustiğine bakmak için de şarkı söylüyorsun...

        Nerede boş alan bulsam şarkı söylerim. Konserim olduğu bazı gecelerde, şantiyede problem çıktığında sahneden inip pullu payetli kıyafetleri çıkartıp şantiyeye gidiyordum. Çalışarak bir şeyleri kanıtlamış oldum. Geçen yıl televizyon programım olduğu için herkes şarkıcı olduğumu öğrendi.

        REKLAM

        ‘CAZ SÖYLÜYOR SONRA BENZİN İSTASYONUNDA ÇALIŞIYORLAR’

        Seni caz festivalleri dışında nerelerde dinleyebiliriz?

        Mutlu olacağım ortamlarda sahneye çıkıyorum. Türkiye’deki cazın algısı çok farklı. Cazı çok snop, sıkıcı gösteriyorlar. “Biz caz yapıyoruz siz anlamıyorsunuz” algısı var. Oysa caz Amerika’da sokakta yapılan müzik. 1940’ların popu. Big band orkestralarının şefleri o dönemin rock starları gibi.

        Türkiye’de neden böyle bir algı var sence?

        Cazın sosyoekonomik açıdan üst kesime hitap etmesi gereken bir müzik olarak algılanmasını sağladılar. Siyahiler çok güzel şarkı söylüyor, sonra gidip benzin istasyonunda çalışıyorlar. Bunun ruhu çok ayrı.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa