Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Beyza Şekerci ile Engin Hepileri bu hafta Yaz Köşe'sinde...

        HT MAGAZİN/Ece SARUHAN

        YILLARCA tiyatro sahnesindeki performanslarını hayranlıkla izledikten sonra bir röportaj vesilesiyle tanıştığımda insanlığına da hayran kaldığım bir adamdır Engin Hepileri. Çatısı altında büyüdüğü Kenter Tiyatrosu’nda Müşfik Kenter’in hep kurduğu “Önce insan olun” cümlesini hayatının merkezine koymuş bir adam... Kendisi 3 ay önce hayatını yolunun ‘İntikam’ dizisinde keşiştiği Beyza Şekerci’yle birleştirdi. Laftan ibaret bir hayat birleşmesi değil onlarınki, “Birbirimizi bulunca tamamlandık” diyorlar. Engin’den Beyza’yı çok dinledim ve geçenlerde “Yaz Köşesi’ne konuk olsanız da Beyza’yla artık tanışsam” dedim. Beni Burgazada’daki yazlık evlerine davet ettiler. Beyza’yla tanışır tanışmaz sarmaş dolaştık. Kalbiyle gülümseyen bir kadın, enerjisi sıcacık. Yan yana öyle güzeller ki insan onlara baktıkça mutlu oluyor, şifalanıyor. Yukarıdaki fotoğraftaki elbisemin mavisi nazar boncukları olsun. Engin keyiflenince “Yaşa” diye girer söze. Bir ömür boyu gönüllerince yaşasınlar... Aşklarını da hayatı da...

        Engin’den seni o kadar çok dinledim ki tanışmadan tanıyor gibiydim Beyza. Hep enerjinin güzelliğinden, kalbinin büyüklüğünden bahsetti. Bir de sendeki Engin’i dinleyeyim...

        Beyza Şekerci: Bendeki Engin kocaman, yere göğe sığmıyor. Evimize yerleşirken Engin için tuttuğum notları buldum. Görüntüde kısa ama içeriği kocaman cümlelerle anlatmışım Engin’i. En çok da ‘koca yürekli’ diye... Sana verdiği bir röportajda o da benim için bu ifadeyi kullanmıştı. Engin’in kocaman yüreğinin içinden duygusallıklarının, mücadelelerinin, hayat enerjisinin, işine ve ailesine duyduğu sevginin yanı sıra bir de kocaman bir aşk çıktı. O aşkla beni sıkı sıkı sarıp sarmaladı, ben de aynı şekilde sarıldım ona. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Biz benzer enerjilerin birbirini bulduğunun bir örneğiyiz. Çok güzel, büyülü bir buluşma yaşadık ve tamamlandık. Ben hayattan ne istediğini bilen biriyim. Allah gönlüme göre verdi, Engin’in varlığı için her gün şükrediyorum. O da benim gibi ne istediğini bilen, ayakları yere sağlam basan, hayatı büyük bir duygusallıkla yaşayan biri. Gözlerinden yaşam enerjisi fışkırıyor. Böyle insanlar ömrü uzatırlar. Engin Hepileri: Nikâhımız kıyılırken nikâh memuru bize “Sizden öyle bir enerji çıkıyor ki ben de o enerjiye kendimi kaptırdım. Daha önce böyle bir nikâh kıymadım” dedi. Düğünümüzdeki dostlarımızdan da benzer cümleler duyduk. Duygularımızı sözlerle ifade etmek işimizin bir parçası ama bu bazen o kadar kolay olmuyor. Gözlerimiz sözlerden daha iyi ifade ediyor bizi, birbirimize baktığımızda gözlerimizden yayılan o enerji yeterli...

        ‘ÇOĞALTARAK YAŞIYORUZ’

        İkiniz de sahne insanısınız. ‘İntikam’ dizisine kadar tanışmıyor muydunuz?

        B.Ş.: İlişkimiz başladıktan çok sonra, 2006’da ortak bir arkadaşımızın nikâhında çekilmiş bir fotoğraf bulduk. Aynı kareye girmişiz ama tanışıklığımız yoktu. Ben Mimar Sinan’danım, Engin İstanbul Üniversitesi’nden. Engin’in karşı okulun ve Kenter Tiyatrosu’nun yetenekli gençlerinden olduğunu biliyordum o kadar. O fotoğraf çekildiğinde de, “Ben bu çocuğu ‘Kampüsistan’ dizisinden hatırlıyorum” demiştim. E.H.: O fotoğrafı bulunca, “Beni niye o zaman fark etmedin?” diye takıldık birbirimize. Önemli olan doğru zamanda buluşmak. O gün birbirimizi fark etsek belki bu noktaya gelemezdik. B.Ş.: Hayat bizi birbirimize hazırlamış.

        Engin bana “Beyza’yı tanıdığımdan beri ‘Aşk vardır ama bir gün biter’ sözüne inanmıyorum. Her gün üstüne bir şeyler koyduğumuz bir aşk yaşıyoruz” demişti. Aynı çatının altında buluşunca neler eklendi bu aşka?

        B.Ş.: Tüketim toplumunda yaşıyoruz ama biz her zaman tüketmeden, çoğaltarak yaşamaya inanıp bunun hayalini kurmuşuz. Birbirimizde de bunu bulduk. Her şeyden önce çok sağlam bir arkadaşlığımız var. Uzun uzun sohbet eden, dertleşen ve birlikte çok eğlenen bir çiftiz. İşlerimizi bitirip evde buluştuğumuzda dünyanın en mutlu insanları oluyoruz. Engin’le birlikte olmak, onunla aynı çatı altında yaşamak benim için sonsuz güven demek. E.H.: Benim için de huzur. Dışarıda her şey olabilir. İşler başlayıp biter, başarı olur, başarısızlık olur... İçeride yani evinde en sevdiğinle birlikte olduğunda her şeye rağmen yaşama sevinciyle doluyorsun, kendini çok güçlü hissediyorsun. Biz ait olduğumuz yeri bulduk. B.Ş.: Annem kız arkadaşlarıyla tatile çıkmayıp “Babansız keyif alamam” dediğinde onu anlayamazdım. Şimdi ben de Engin’siz keyif alamıyorum. Bir şeyi birlikte yapmadığımızda yarım kalıyoruz. Birimiz sette olduğunda “Sen beni bekleme, yemeğini ye” diyor, öteki kıyamayıp bekliyor. Bir yere davetli olup birimizin işi çıktığında “Sen bensiz git” diyoruz ama ikimizin de içi elvermiyor.

        Lisedeki “Telefonu önce sen kapa” kıvamında yaşıyorsunuz yani aşkınızı...

        E.H.: Evet, aynen öyle. B.Ş.: Ömür boyu da böyle yaşamak istiyoruz. İnşallah 80 yaşımızda da elimizde bastonlarımızla bu şekilde yaşarız, aynı enerjiyi yayarız.

        ‘Doğru adreste tiyatro yapmak istiyordum, oldu’

        Balenin yanı sıra tiyatro eğitimin de var Beyza. Yakında Moda Sahnesi’nin ‘En Kısa Gecenin Rüyası’ adlı oyununda izleyeceğiz seni. Daha önce bir oyunda rol almış mıydın?

        Beyza Şekerci: İlkokuldayken İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin çocuk balesi sınavını kazandım. Sonrasında Mimar Sinan Üniversitesi’nde Klasik Bale bölümüne girdim. Uzun süre AKM’de ve Süreyya Operası’nda dans ettim. Okul biterken AKM kapandı. O sırada ‘Beyaz Gelincik’ dizisinde oynadım ama baleyi hiç ihmal etmedim. Artık okulumda eğitmenlik yapıyorum. Oyunculuk da kanıma girince “Ceplerimi doldurmalıyım” diyerek tiyatro bölümünde yüksek lisans yaptım. 1 sene okuldan arkadaşlarımla birlikte ‘Nâzım Hikmet/ Yaşamak’ adlı eserde rol aldım. 2 oyunda koreograflık yaptım ve Devlet Tiyatrosu’nun bir oyununun arkasında çalıştım. İşin mutfağını iyice görmek istedim.

        Moda Sahnesi’nden teklif nasıl geldi?

        B.Ş.: ‘Katil Joe’yu izlemek için Moda Sahnesi’ne gitmiştim. 3 gece sonra sahnenin ortaklarından Onur Ünsal arayıp “Sezonda ‘En Kısa Gecenin Rüyası’nı sahneleyeceğiz. Kemal Abi (Aydoğan) senden audition almak istiyor” dedi. Tekstten bir parça seçip hazırlandım. Sonra da Engin’in karşısına geçip “Hocam beni izler misin?” dedim. İzledi ve “Düşünme, eğlen, tadını çıkar” dedi. Dediğini yaptım. Auditon’dan çıktığımda Kemal Abi “Sahnede enerjinin yüksek olması çok önemli” dedi, akşamında da rolü aldığım açıklandı.

        ‘EKİP RUHU ÇOK SAĞLAM’

        Provalar nasıl gidiyor?

        B.Ş.: Çok keyifli. Balede bir şeyin doğrusunun teknik karşılığı vardır. Oyunculuktaysa yorum var. Benim için eğitici ve öğretici olacak doğru bir adreste, işinin ehli insanlarla birlikte çalışmak çok önemliydi. Başka teklifler de almış ama değerlendirmemiştim. Ne mutlu ki tamamı egolarından arınmış, bugüne kadar hep nitelikli işler yapmış bir ekibin içindeyim. Bir puzzle’ın parçaları gibiyiz, ekip ruhumuz çok sağlam. Böyle bir ekiple, üstelik de bir klasikle sahneye çıkacağım için çok heyecanlıyım.

        Prömiyer 1 Ekim’de

        BEYZA Şekerci, William Shakespeare’in yazdığı, Emine Ayhan ile Aysun Şişik’in Türkçe’ye çevirdiği ‘En Kısa Gecenin Rüyası’ (A Midsummer Night’s Dream) adlı oyunda Hermia’yı canlandırıyor. Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyunda Timur Acar, Didem Balçın, Onur Ünsal, Mert Fırat, Melis Birkan, Murat Tüzün, Volkan Yosunlu, Ezgi Coşkun, Caner Erdem, Mert Şişmanlar, Hasan Demirtaş, Alper Baytekin ve Çağlar Yalçınkaya da rol alıyor. Oyun, 1 Ekim’de Moda Sahnesi’nde prömiyer yapacak.

        ‘Bir performansla dünyayı gezmek istiyoruz’

        Bir oyunda birlikte rol alma hayaliniz var mı?

        Engin Hepileri: Hayal ettiğimiz şeyler vardı ama Beyza’ya Moda Sahnesi’nden teklif gelince önceliğin ‘En Kısa Gecenin Rüyası’ olmasına karar verdik. Ortak hayalimizi de çok ertelemeyeceğiz. Bir performans işi yapıp dünyayı gezmek istiyoruz. ‘Oda Adam’ gibi Avrupa’da da oynadığım oyunlar var. Yurtdışında insanın algısı açılıyor. Bizim seyircimiz çok verici ve duygusal. Yurtdışındaki seyirciyse bambaşka. Kendi kültüründen olmayan seyirciyle de buluşmak daha çok gelişmeni sağlıyor. Beyza Şekerci: Yurtdışında dansın ve oyunculuğun iç içe geçtiği performanslar izlediğimizde çok heyecanlanıyoruz. Aklımızda böyle bir şey var. Bugüne kadar ceplerimizde biriktirdiklerimizi birleştireceğiz.

        ‘90’a gol bile attım’

        Emre Şahin’in ekim ortasında vizyona girecek ikinci uzun metraj filminde bir futbolcuyu canlandırdın Beyza. Baleden sonra futbol zor gelmedi mi?

        Beyza Şekerci: 2 ay antrenman yaptık. Sokak futbolu da oynadım, halı sahada maç da yaptım. Filmde Pascal Nouma gibi profesyonel futbolcular da var. Kolay olmadı ama sonunda 90’a gol bile attım.

        ‘Hâlâ yolun başındayım’

        Ömrünü tiyatroya adamış biri olarak tanıştığımızda bana “Daha yolun başındayım” demiştin Engin. Maalesef ilk işiyle olduğunu zannedeni çok bol ülkemizin...

        Engin Hepileri: Hâlâ yolun başındayım, sadece birkaç adım attım. Yıldız Hoca (Kenter) bize hep “Oyunu akılda tutan son sahnedir” derdi. Akılda en çok kalacak olan da son işindir. İlk işin tutabilir, 1-2 sene ona tutunabilirsin, birilerinin yardımıyla 10 sene tutundun diyelim, peki ya sonra? Seyirci birilerini sadece çok güzel, yakışıklı bulduğu için ya da ekranda canlandırdığı karakteri çok sevdiğinden bağrına basabiliyor. Onlar daha çabuk fark edilebiliyor. Bunların hepsi var, boşver olsun da! Sürekli kendini geliştirerek sabredersen eninde sonunda seni de fark ediyorlar, üstelik kalıcı oluyorsun. Oyunculukta yaş aldıkça tecrübeleniyor, tecrübelendikçe daha iyi yapmaya başlıyor ve daha iyisini yaptıkça yapamadığını daha iyi anlayıp 2 kat çalışıyorsun. Benim her sene öğrendiğim şey daha fazla öğrenmem gerektiği.

        ‘KARDEŞ KARDEŞİ VURUR MU?’

        Son röportajımızda “Hayatın her alanında takım tutmak yerine takım olmayı öğrenmeliyiz. Marifet takım tutmak değil, takım olmak” demiştin Engin. Maalesef gün geçtikçe uzağına düşüyoruz takım olmanın. Ülke yangın yeri...

        Engin Hepileri: Takım olmak önemli ve maalesef bunu beceremiyoruz. Halbuki biz asırlardır aynı topraklarda kardeşçe yaşabilmiş halklarız. Kardeş kardeşi vurur mu? Paylaşılamayacak ne var anlayamıyorum. Her gün yeni bir şehit haberiyle canımız yanıyor. Sebebi her neyse masum insanların kanıyla ödenmesin. Akan kan hemen dursun. Barış olsun. Hep birlikte iyi bir takım olalım.

        BURÇLAR

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa