Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Cenk Eren: Kaderimi kadınlar belirledi

        İZZET ÇAPA'NIN RÖPORTAJI

        GAZETE HABERTURK- HT PAZAR

        Fazla söze ne hacet! Kâh yarattığı “My Pavyon” konseptiyle, kâh yaptığı çarpıcı açıklamalarla ama çoğunlukla sahne performansıyla herkes Cenk Eren’i çok iyi tanıyor. Röportaj yapmak için telefon açtığımda “Aman karnınızı doyurmadan gelin, size mükemmel bir yemek hazırlayacağım” demişti. Şeytana uyduk, sözünü dinledik. Yemekteyiz programında birinci olduğunu bildiğimden, mükellef bir sofra hayali kurmuştum ama heyhat... Sadece söz verdiği mantıyı yapmıştı. Üstelik mantının tuzunu da kaçırmıştı. Zaten ilerleyen dakikalarda bu mantı konusunda “olağan şüpheli” olduğunu anlayacaktım. Ancak muhabbeti müthiş bir tatlı yerine geçti doğrusu...

        Muhabbete başlamadan bir konuda anlaşalım, sır saklamak, politik cevaplar vermek yok.

        Valla yıllardır patronum, bir dönem arkadaşım, bir dönem dostum oldun. Senden mi sır saklayacağım... (Gülüyor...)

        Çok yazıldı çizildi ben de pat diye sorayım o zaman, hâlâ baba olmak istiyor musun?

        İsterim tabii neden istemeyeyim, ama şimdi 45 yaşındayım. Çocuk 10 yaşına gelince ben 56, liseden mezun olduğunda 60 küsur olacağım. Zor iş. Evlenmeden çocuk isterdim ama.

        Mezuniyet balosunda şarkı söylerdiniz çoluk çocuk, fena mı?

        60 yaşında da şarkı söylemek derdinde değilim. Bu işten biraz daha para kazanıp sonra sakin bir hayata geçmek istiyorum. Hırsım körelmedi ama zamanla törpülendi. Hiçbir zaman öyle çok iyi albümler yapayım demedim. Ama iyi bir sahne şarkıcısıyım. Hatta en iyisiyim.

        ‘AJDA’NINKİ KAPRİS DEĞİL SÜPERSTAR AĞIRLIĞI’

        Vallahi çok da mütevazısın. Türkiye’nin en büyük starlarıyla aynı sahneyi paylaştın...

        Nilüfer ve Sezen hariç.

        Nükhet Duru’dan Ajda’ya pek çok ağır isimle çalışırken onların şöhretlerini basamak olarak kullandı mı Cenk Eren?

        Bunlar çok önemli kadınlar, “Kullanmadım” dersem yalan olur. Sahnede profesyonel bir iş yapıyoruz. Onlar da beni kullanıyordu bir şekilde.

        Cenk Eren, bu “Cenk Eren” olmadan önce nasıl oldu da koskoca Ajda’yla birlikte aynı sahnede şarkı söyledi? Biliyorsun zaten. O dönem 2 gün Ankara’da 2 gün de senin Dedikodulu Meyhane’de çalışıyordum. Ajda, Şenay (Düdek) ile birlikte beni Ankara’da dinlemiş “Bu çocuk çok iyi, İstanbul’da kadroya alalım” deyince Şenay da; “İzzet kıyameti koparır” diye cevap vermiş. “Sen halledersin Şenay” demiş Ajda’da...

        Anlat biraz, Ajda kaprisli miydi sahnede?

        “Kapris” demeyelim de bir süperstar ağırlığı ve mükemmeliyetçiliği vardı tabii. Kapris diye algılarsan kapristir ama ben öyle algılamadım. Sahnede hep bir adım gerisinde durdum. Ama Ajda’ya sorsan hatırlamıyor bile benimle sahneye çıktığını. (Gülüyor...)

        ‘SEZEN’DEN BESTELERİ NASIL KAPTIM’

        Albümünü yaparken insanların bir şarkıyı zor aldığı Sezen’den dört besteyi nasıl kaptın?

        İşin içinde biraz yüzsüzlük var tabii. Bir gün direkt olarak istedim. Sezen’den tık yok. Ortak bir tanıdıkla haber gönderdim, yine ses seda yok. “Artık bu iş yattı” derken, bir gece sabaha karşı 3’te arayıp “Şarkın hazır gel al” demez mi! Sonra küt diye kapattı telefonu.

        Koşa koşa gittin tabii...

        Gideceğim de, ne adresini biliyorum, ne telefonunu. Kimi arayayım o saatte, delireceğim. Sonra Yaşar Gaga’ya ulaştım, kalktım gittim.

        İnsan sabahı bekler en azından. Gittin de ne oldu o gece?

        Dinledim ve şarkıya bayıldım. Sonra evine gidip gelmeye başladım. Bu arada yeni albümü hazırlıyorum. Biraz acındırarak “Sezen bir tane daha ver, n’olur” diye diye dört şarkıyı kaptım.

        Duygu sömürüsü işe yaradı yani.

        Tabii, direkt Küçük Emrah modunda takıldım; kaşlarımı indirip hafif ağlamaklı bir ifadeyle sürekli başının etini yedim Sezen’in. Yalnız bir ara kadına fenalık geldi. “Yeter artık” dedi.

        Şarkıların parasını öderken de kaşlar indi mi aşağı?

        Hiç maddiyat konuşmadık ama hepsinin parasını ödedim. Yalnız dördüncüyü hediye etti.

        Başından savmak için yapmıştır.

        Bence de. Stüdyoda yanına gidip başkaları için yaptığı şarkılara sarkıyordum. “Kime yaptın bu şarkıyı” diye soruyorum. “Sana ne” diye tersliyor.

        Sende nasıl bir büyü var ki bütün bu kadınları baştan çıkarıyorsun?

        Ne büyü var, ne de baştan çıkarma. Sahnemi beğeniyorlar o kadar. Biraz da kurnazlığım vardır, kafamda 40 tilki dolaşır.

        ‘HALAY BAŞIMIZ, ESKİ DAĞLICA KOMUTANI ONUR DİRİK’Tİ’

        Kadınların sana özel bir ilgisi var ama...

        Yakışıklıyım da ondan.

        Yakışıklı mı? Egon tavan yapmış Cenk. Haydi diyelim hiç yakışıklı görmedik, başka bir şey yok mu?

        Vallahi yok.

        Peki hiçbiriyle duygusal yakınlaşma oldu mu aranızda?

        Yok canım.

        Yapma, mutlaka olmuştur magazin basınını karıştıracak bir kaçamak...

        Oldu ama, senin düşündüğün isimlerden biriyle değil. Kimsenin tahmin edemeyeceği biri ama söylemem.

        Evli miydi?

        Oha...

        Teşekkürler. Bir de folklor maceran varmış!

        TRT 1978’de ilk defa uluslararası bir şenlik düzenledi. Biz de Türkiye’yi temsil ettik. Sonra yurtdışında yarışmalara filan katıldık.

        Sahnelerin prensi folklorun sultanıydı demek. Var mı o zamandan aklında kalanlar?

        İlk defa sana anlatıyorum, içime çok dokunan bir olaydır. Siyaseti severim fakat öyle uluorta konuşmam... Ama şimdi sırası geldi.

        Haydaa, “Kaftanım sahneye takıldı, koreografiyi unuttum” gibi bir şey dersin sandım, ne siyaseti?

        Dinle, 1981’de Avusturya’da bir yarışmaya katıldık ve Van yöresi oyunlarıyla birinci olduk. Oranın kültürü, bizim etle tırnak gibi olduğumuz Kürtlerle ortak kültürümüz. Halay başımız da Onur Dirik’ti...

        İsim yabancı gelmiyor...

        1, 2 sene önceki Dağlıca saldırısının komutanı... Ateş açtıkları komutan o kültürü yaşatmış, Türkiye’ye birincilik kazandırmış bir adam. Nasıl bu hale geldik biz diye, içim çok yanmıştı.

        ‘Kaderimi kadınlar belirledi’

        Haydi biraz havayı dağıtalım, burada da halay başı benim. Kendini bir başarı hikâyesi olarak görüyor musun?

        Neye göre başarı?

        Buralara sıfırdan geldin, bu başarı sayılmaz mı?

        Sıfırdan geldiğim doğru. Alanya’da 18 ay askerlikten sonra Ankara’ya döndüm. Çalışmak zorundaydım, pavyonlarda iş arıyordum.

        Pavyon şarkıcısı oldu mu Cenk Eren?

        Tabii. Ama pavyon sahipleri bana bayıldığından değil. Orada da şarkıcı kadınlar severdi beni. Halime acıyıp patrona “Bu çocuk burada çalışsın” diye baskı yaparlardı.

        Hayatında kadınların etkisinin sebebi “Cenk Eren seksapeli” mi? (Gülüyor...)

        O zaman çok seksapelim yoktu, küçücüktüm ama dediğinin bir kısmı doğru. Hayatımda bazı kadınların çok önemli yerleri var.

        Oralarda asılan olur muydu sana? Hani kulis maceraları falan...

        Yok be, bizi adam yerine koymazlardı o günlerde. Sonra Pavyon’dan Luna Park Gazinosu’na terfi ettim.

        Para kazanıyor muydun peki? Bak terfi de etmişsin.

        İdare ediyorduk işte. Luna Park’a girmeme de o zamanlar çok ünlü olan üniversiteli Dansöz Melike yardımcı oldu. Yine bir kadın etkisi yani.

        Sen hâlâ seksapelim yoktu de dur. Kimler vardı kadroda?

        Solist Nurdan Torun, Kibariye, Gökben. Kimi ararsan var...

        Cenk Eren de uvertür.

        Tabii, hem de ilk uvertür. Florasan lambalar altında garsonlar masaların düzenini bitirmeye çalışırken ben 3 şarkı söylüyordum.

        Garsonlar beğeniyor muydu bari sahneni?

        Sadece onlara söylemiyordum canım. Bin kişilik gazinoda 50-60 kişi oluyordu. Bir gün çok komik bir şey oldu. Eskiden solistler repertuvar listesi yaparlardı ya...

        Solistin söyleyeceği şarkıları kimse söyleyemez.

        Evet, Nurdan Torun çok meşhur bir şarkıyı listesine koymuş, Kibariye aynı şarkıyı yeni kasetinde okuduğu için “Ben söyleyeceğim” diye tutturmuş. Bunlar kavga edince olay gazinonun patronu İlhan Bey’e aksediyor. O da kızıp “İkisi de okumasın” diyor.

        Nesi komik bunun?

        Dur daha bitmedi. Bunu duyan ben tın tın tın İlhan Bey’in odasına çıktım. “Abicim bu şarkıyı ben okuyabilir miyim” dedim. Adam ne dese beğenirsin; “Sen de kimsin?”

        Yakışıklılık patrona sökmüyor anlaşılan. Garsonlara sorsaymış.

        “Ben burada çalışıyorum İlhan Bey” deyince “Peki o zaman sen oku oğlum” dedi ve o yılın en popüler parçasını ben söyledim.

        Kurnaz Cenk yine işbaşında. Peki İstanbul’da kaderini kim değiştiriyor?

        Sen. Dedikodulu Meyhane’de çalışmaya başlıyorum.

        Ben sayılmam, bir kadın bulmak lazım...

        Ona geliriz de şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Luna Park’tan sonra Mersin’e gitim; bak işte orada da bir kadın var. Pakize Suda... O günlerde nasıl meşhur anlatamam. Bir gün bir kavga ettik neredeyse dövüyordu beni.

        Ne yapmıştın kim bilir?

        Bir şey yapmadım canım; neyse boş ver. Orada bir ay çalıştım. Sonra benim Alanya dönemim başladı. 10 günlük bir program için Alanya’ya gittim. Ve yine bir kadın sayesinde döndü şansım.

        Kazanova’nın anılarını dinliyor gibiyim, bu seferki kim?

        Ankara’da bütün pavyon solistlerinin elbiseleri diken Terzi Neriman. Alanya’ya yerleşmiş. “Burada çok güzel bir gazino var, gelip çalışır mısın” dedi. 10 günlüğüne gittim, oldu mu sana 3 sene. Gazino’ya ortak oldum.

        Nasıl yani?

        “Patron sana para vermeyeyim, hisse al karşılığında” dedi, kabul ettim. İlk patronluk deneyimim böylece 1990’da başladı. Çok hırslıydım. Büyük şeyler yapmayı düşünüyordum. En büyük kim var: Bülent Ersoy. Onu getirmeye karar verdim. Çok pahalıya gelir dediler ama gözüm kara o zamanlar.

        ‘Bülent Ersoy beni çıldırttı’

        Tanıyor muydun Bülent Ersoy’u?

        Hayır ama menajeri Liza Tuna’ydı. Çok severim. Antalya’da bir konseri varmış. “İkinci iş olarak size gelir” dediler.

        Büyük macera şimdi başlıyor...

        Hem de nasıl. Antalya-Alanya arasındaki 1.5 saatlik yolu tam 4.5 saatte gittik.

        Neden? Yolunuzu mu şaşırdınız?

        Bülent Hanım “Lavaboya gideceğim” diyor, benzinci buluyoruz. Ekibi her tarafı temizliyor, “Burası pis” deyip girmiyor. Bu arada ekipten bir kız tayt giymiş, çok beğendi. “Nereden aldın” diye sordu.

        Söyleyiverseymiş kız.

        Söylemez olaydı. “Antalya Vakko’dan” deyince “Geri dönüyoruz” demez mi?

        Karşında Diva var, şikâyet hakkın yok.

        Şikâyet eden kim? Bülent Hanım’a saygım öyle büyük ki bir arkadaşımın Alanya Kalesi’nde çok güzel bir evi vardı, Orayı ayarladım. Ama çok yüksekte. Yukarı vardık, Bülent Hanım “Konseri iptal et, buradan tekrar inmem” demez mi?

        İstanbul’a nasıl dönecek inmeden?

        Ben de bunu söyledim. Sinirlendi ama yanındakilere “Bu çocuk akıllı” demiş.

        Nasıl ineceksiniz peki kaleden aşağı?

        Önce “Helikopter isterim” diye tutturdu.

        Şimdi “Oha” sırası bende. Ne yaptın?

        Allem ettik kalem ettik indik. Harika bir program yaptı ama ömrümden ömür gitti.

        Tekrar yukarı çıkmadınız herhalde.

        Çıkmaz olur muyuz. Onu bıraktıktan sonra bir arkadaşımla diskoya gidecektim. Baktı ki kendi gelemeyecek, başladı mı kaprise. Gecenin 3’ünde “Canım mantı istiyor” diye tutturdu. Hem de eti dana olacak, 2 kere çekilecek filan. Marketin sahibini, kasabı uyandırdım.

        Biraz abartıyorsun gibi geliyor bana?

        Liza Tuna şahit. Mantıyı yaptık, sarmısak yok. “Sarmısaksız yemem” diye tutturdu.

        Haklı. Diskoya gidebildin mi bari?

        Ne diskosu? Sarmısak aramaya başladık. Tek tük evler var. Birinin kapısını çaldım. Adam elinde tüfekle çıktı. “Bülent Ersoy için sarmısak arıyoruz” desek “Deli” diyecek. Sonunda söyledik, havaya ateş açtı.

        Sarmısak uğruna canından olacaksın.

        Adam polis çağırırım dedi ama aldık.

        Nihayet mutlu son.

        Sen öyle san... Sarmısakları da koyup mantıyı servis ettik. Bülent Hanım “Bunun eti kötü, yemem” dedi. Ama çok sevdi beni. Gidecekti 3 gün daha kaldı. Sonunda bir İstanbul uçağına bindirdik. Derin bir oh çektim.

        Bunlara değdi tabii, işler aldı yürüdü.

        Tabii o zamanlar Alanya’nın Tarkan’ıyım. Kral gibiyim, iyi de para kazanıyorum.

        KADINA ‘RUHSATINI DA VER’ DEDİM

        Psikolojin nasıl bunca yıl sonra?

        Doğrusunu söylemek gerekirse sağlıklı değil.

        Tehdit aldığın oldu mu sahnede?

        “İstediğimiz şarkıyı söylemezsen asarız, keseriz” filan diyenler oluyordu ama artık yok böyle şeyler. Herkes nasıl eğleneceğini de öğrendi.

        Kadınlara dönelim, gözleri dönüp gömleklerini yırtanları biliyorum ben.

        Bilirsin tabii... Sahnede kadınlar tarafından en çok tacize uğradığım günler Dedikodulu dönemimdir.

        Peki hiç ev, araba filan veren olmuş muydu beraber olmak için?

        Araba anahtarını sahneye koyup “Sana Honda’ya değil Jeep’e binmek yakışır” dedi biri zamanında.

        Sen ne yaptın?

        “Yalnız anahtarı değil ruhsatı da uzat” dedim. (Gülüyor...)

        "YÜZ NAKLİ İSTİYORUM"

        Yine de “İstanbul’un taşı toprağı altın” deyip yola çıktın öyle mi?

        Rahmetli Fahrettin Aslan’ın yazlığı vardır orada. Bir gece beni dinledi; “Bir ay sonra İstanbul’a gel, seni Maksim’de Seda Sayan’ın kadrosuna koyacağım” dedi.

        İmparatorluğun yükselme devrine giriyoruz sanırım...

        İstanbul’a gelip kapısını çaldım. “Seni Safiye Soyman’ın kadrosuna aldım” deyince “Onunla çalışmam, Seda için çağırmıştınız” dedim. Safiye’yi tanımıyorum bile.

        Cüret zengini diye tam sana derler. Korkarım şimdi Fahri Bey’den dayak yiyeceksin.

        Yok canım, beni sevmişti. “Sen büyük gazino şarkıcısı değilsin. Şimdi gece kulüpleri revaçta, git oralarda çalış” dedi. Kibarca “dövdü” yani.

        Sonra “Allah yürü ya kulum” dedi diyorsun...

        Valla demeseydi belki daha iyi olurdu... Bazen yüz nakli yaptırmak istiyorum.

        Neden? Yüzsüz müsün?

        Ben değil de, sanat camiasındaki yüzsüzler gördüklerinde beni tanımasınlar diye.

        Ne var canım, bir avuç insan gül gibi geçiniyorsunuz.

        Sanat camiasının entrikaları Topkapı Sarayı’nın hareminden daha fazla. I Sen hepsinden ders çıkarmışsındır. Tabii. Mesela Alanya’da olduğum günlerde Hülya Avşar konser için Antalya’ya gelmiş. Ama vokalisti gelememiş. Rahmetli annesi “Akşama vokal yapmak için birini bulun” deyince haber verdiler, koşarak gittim. Emral Hanım beni Hülya’nın odasına çıkardı. Baktım Erol Atar’la tavla oynuyorlar.

        ‘HÜLYA AVŞAR’IN EGOSU TAVANDIR’

        Heyecan dorukta herhalde.

        Biraz heyecan var tabii. “Akşam vokal yapacak arkadaş geldi” dendi Hülya’ya. Yüzüme bile bakmadılar. Emral Hanım “Akşam konsere gel oğlum” diye dışarı çıkardı beni.

        Konserde yüzüne baktı mı bari Hülya?

        O muameleden sonra konsere gider miyim? Demin bana dedin ya, Hülya’nın da egosu tavandır. Sonraki yıllarda sadece selam verirdik birbirimize.

        Ya şimdi?

        İyi arkadaşız. Mesela geçenlerde Yetenek Sizsiniz yarışmasında acayip bir saç yaptırmış. “Saçın hakkında yorum yapayım mı; sonsuza kadar susayım mı” diye bir mesaj attım. O da “Sus” diye cevap verdi. Ama ben Hülya‘nın kendi bildiğini okuyan tavrını çok severim. Hepimizde biraz gelgitler var. Bir tahtamız eksik bence...

        Sende de tahta eksik yani

        Ben de birden fazla eksik.

        BURÇLAR

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa