Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı Hrant Dink cinayeti davasında 38'inci duruşma başladı

        Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile Yargıtay'ın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı davanın 38. duruşması başladı.

        İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik diğer davalarda da tutuklu bulunan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile tutuksuz sanıklar eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler katıldı. Aralarında hükümlü Yasin Hayal'in de bulunduğu bazı tutuklu sanıkların cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak katıldığı duruşmada, müdahil Hrant Dink ailesini ise avukatları temsil etti.

        Duruşma, celse arasında mahkemeye gelen evrakların okunmasıyla devam ediyor.

        ALİ FUAT YILMAZER: BU HUKUKTAN ADALET BEKLEMEK DİNK'E YAKIŞMAZ

        Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerininde yargılandığı davada dönemin İstanbul İstihbahrat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, "Bu hukuktan adalet beklemek Hrant Dink'e yakışmaz. Böyle bir hukuk sistemiyle Hrant Dink'in kemikleri mezarında sızlamakla kalır. Böyle adaletten Hrant için bir şey çıkmaz" dedi.

        Habertürk Haber Merkezi'nden Hayati Arıgan'ın haberine göre, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 38. duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin İstanbul İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, tutuksuz sanıklar eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ile dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler katıldı. Aralarında hükümlü Yasin Hayal'in de bulunduğu bazı tutuklu sanıkların cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak katıldığı duruşmada, Hrant Dink ailesinin avukatları hazır bulundu. Duruşmada, bazı tanıkların talimatla alınmış ifadeleri okundu.

        "BURADA CAMBAZLIKLAR VAR"

        Ali Fuat Yılmazer savunmasının 9. gününde, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in telefonlarına ait görüşme tutanaklarının imhasına dikkat çekti. Yılmazer, Tuncel'in gerçek telefonu yerine kullanmadığı bir telefonun dinlenmeye alındığını iddia ederek şöyle konuştu: Mayıs 2006 tarihli bir belge var. Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in telefonlarına ait görüşmelerin imha edildiğine dair belge. Bu belgede iki şahsın telefonlarının haricinde 0505'le başlayan bir telefon numarası var. Bu telefonun kime ait olduğu belli değil. Bu telefon 3 ay dinlenmiş ve sıfır ses kaydı elde edilmiş. Bu ne akla getiriyor? Demek ki Birisi Erhan Tuncel'e "Bu telefonu kullanma" demiş. Böyle hatalar olmaz. Sıfır iletişim olan telefon dinlenmez. Erhan Tuncel'in gerçek telefonu neden dinlenmemişti? Telefon kasti olarak dinlenmemiştir. Burada cambazlık var. Bu cambazlıkları Trabzon Emniyeti'nde kim yapmıştır? Çok ciddi bir tezgah var. Bu cinayeti çözmek istiyorsanız bu telefon dinlenmesinin üzerine gidersiniz.

        "BÖYLE ADALETTEN HRANT İÇİN BİR ŞEY ÇIKMAZ"

        Ulusalcı ve aşırı sağ örgütlenmeleri konu alan C 5 büronun illegal olarak gösterilmeye çalışıldığını ileri süren Ali Fuat Yılmazer, "C 5 büroyla ilgili önemli iki yazışma var. Bu davanın baştan sona seyrini değiştirecek 2 yazışma. Birisi Strateji Geliştirme Başkanlığı'na, ikincisi İstihbarat Daire Başkanlığı'na yazılmış. 2014 yılında savcı İstihbarat Şube'ye, C şubeyle ilgili yönetmelik değişikliği olup olmadığını sormuş. Savcıya verilen cevapta 2007'deki yönetmelik değişikliği bildirilmemiş. Bu delil karatma, C 5 şubenin illegal olduğu izlenimini oluşturuyor" dedi.

        "BANA KUMPAS KURDULAR"

        Soruşturmayı yürüten savcının bu davanın sanığı olan Engin Dinç'i, soruşturmacı olarak görevlndirdiğini belirten Yılmazer, "Cinayetle ilgili rapor hazırlamasını istemiş. Hazırlanan rapor imzasız olarak gönderilmiş. Daha sonra tahminimce savcı eksiklikleri tamamlamış, sonra ben tutuklanmadan bir gün önce imzalı olarak gönderilmiştir. Kumpaslar tam da böyle oluyor. Adli makamlar bu şekilde yanıltılıyor. Kumpas yapılmış, deliller karartılmış. Adli makamlar yanıltılarak ben tutuklandım. Bu hukuktan adalet beklemek Hrant Dink'e yakışmaz. Mezarda kemiklerini sızlattığınızla kalırsınız. Böyle adaletten Hrant için bir şey çıkmaz" dedi.

        Duruşmaya ara verildi. Duruşma Ali Fuat Yılmazer'in savunmasıyla devam edecek.

        KAMU GÖREVLİLERİNE İLİŞKİN DAVANIN İDDİANAMESİNDEN

        İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da yirmiüç yıldan kırkdörder yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

        Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl altı aydan yirmiikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.

        Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl altı aydan 29 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

        Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca ''silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma'' suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor.

        İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.

        SÜREÇ

        Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatını kararlaştırmıştı.

        Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatına hükmetmişti.

        BOZMA KARARI

        Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozmuş, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti.

        "Kasten öldürmeye azmettirme'' ve "Orhan Pamuk'u tehdit" suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında ''silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma'' suçundan verilen beraat kararını ise ''suç örgütü kurma ve yönetme'' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.

        Sanıklardan Erhan Tuncel'in ''patlayıcı madde imal etme'' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ''kasten öldürmeye azmettirme'' suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. ''Silahlı terör örgütü yöneticisi olma'' suçundan beraat kararı da ''suç örgütü üyesi olma'' suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, ''genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama'' suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin ''6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs'' suçunu oluşturacağına karar verilmişti.

        Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti.

        Bu mahkemenin heyeti, "Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı" gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti.

        Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki davayı birleştirip, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar vermişti.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa