Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'tan Musul açıklaması

        Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonuna ilişkin, "Şu ana kadar operasyonun, 36 saatlik bu süre içinde geldiği noktada, Türkiye'nin temel tezlerine aykırı bir durum söz konusu değildir." dedi.

        Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayarak, değerlendirmelerde bulundu.

        Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonu konusunda Türkiye'nin pozisyonunun ne olduğu sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin baştan itibaren pozisyonunun belli olduğunu belirterek, Türkiye'nin Musul halkının bu işin içinde ana unsur olması, koalisyon güçlerinin de havadan desteğiyle DEAŞ'ın süpürülmesi, eğitilen, donatılan yerel unsurlarla da bu işin kotarılması şeklinde bir görüşü ortaya koyduğunu bildirdi.

        Türkiye'nin Musul ile ilgili önemli endişelerinden birinin de Haşdi Şabi, PYD gibi bazı unsurların Musul'a getirilerek, "DEAŞ'a karşı operasyon yapıyoruz" denilerek konuşlandırılması olduğunu anlatan Kurtulmuş, üçüncü bir hassasiyeti de Türkiye'nin Başika'daki varlığının oluşturduğunu kaydetti.

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin Başika'daki varlığının tesadüfen ortaya çıkmadığını vurgulayarak, Irak merkezi hükümetinin onayı ve daveti, ayrıca Kuzey Irak yönetiminin de davetiyle Başika'da bir varlık oluşturulduğunu ifade etti.

        Kurtulmuş, "Bu tamamıyla meşrudur ve bu Türkiye'nin Başika'daki varlığını bir şekilde tehdit edecek hiçbir gelişmeye de fırsat verilmemelidir." diye konuştu.

        DEAŞ'ın Musul'dan çıkartılmasıyla meselenin bitmeyeceğini ve bu terör örgütü buradan çıkarıldığında asıl meselenin başlayacağını anlatan Kurtulmuş, mezhep çatışması, Arap, Türkmen ve Ezidi gibi Musul'un asli unsurlarının katliama tabi tutulması tehdidinin önlenmesi gereken hususlar olduğunu bildirdi.

        Kurtulmuş, Musul'daki operasyonun doğru dürüst planlanmaması durumunda Türkiye'nin çok büyük bir mülteci dalgasıyla daha karşı karşıya kalabileceğine işaret ederek, başta ABD, Kuzey Irak ve ittifakın diğer unsurlarıyla bunların konuşulduğunu belirtti.

        Numan Kurtulmuş, dün itibarıyla da Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin de Irak merkezi hükümetiyle görüşlerini paylaştığını aktararak, "Türkiye, gizli kapaklı, meydanda başka bir şey, kapalı kapılar ardından başka bir şey söylemiyor." dedi.

        "Şu ana kadar operasyonun, 36 saatlik bu süre içinde geldiği noktada, Türkiye'nin temel tezlerine aykırı bir durum söz konusu değildir." ifadesini kullanan Kurtulmuş, Haşdi Şabi ve PYD unsurlarının karadaki harekatın içinde bulunmadığı bilgisine sahip olduklarını kaydetti.

        Kurtulmuş, "Ümit ediyoruz ki olmayacaklardır. Türkiye, bu anlamda da görüşlerini sonuna kadar dirayetle savunuyor ve şu ana kadar bizim tezlerimizin dışında bir gelişme olmadı." değerlendirmesini yaptı.

        "ŞARTLAR, TÜRKİYE'NİN SAHADA VE MASADA OLMASINI ZORUNLU KILIYOR"

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Musul meselesinde "Hem sahada hem masada olmalı" dediğini ancak başta ABD olmak üzere, koalisyonun diğer ülkelerinden buna karşı bir direnç gösterildiği hatırlatılarak, nasıl bir diplomatik temas yürütüldüğü, Türkiye'nin sahada ve masada olup olmayacağı soruna Kurtulmuş, "Şartlar, Türkiye'nin sahada ve masada olmasını zorunlu kılıyor." karşılığını verdi.

        Musul'un Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini anlatan Kurtulmuş, "Neresinden bakarsanız bakın Musul'un bugünü, Türkiye'yi birebir ilgilendiriyor. Oradaki askeri varlığımız bizi birebir ilgilendiriyor." diye konuştu.

        Türkiye'nin Musul ile tarihi bağlarının da bulunduğunu belirterek, büyük resmi görmek gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

        "Büyük resim açıktır, ikinci Sykes Picot oynanmaya çalışılıyor. Öncelikle yüz sene evvel sınırları bölünen bu bölgenin halklarının şimdi birileri zihinlerini ve gönüllerini bölmeye çalışıyor. Türkiye de buna mani olmaya çalışıyor. Esas mesele budur. Buna mani olacak, ikinci Sykes Picot'un uygulanmasına karşı çıkan güçlü bir Türkiye'nin bölgede ve bölgenin kilit şehirlerinden birisi olan Musul'da söz sahibi olmasından birileri rahatsızlık duyuyor. Meselenin aslı budur. Herkes biliyor ki cümle alem biliyor ki bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. Ama sonuç itibarıyla tarihsel olarak da ilgimiz var. Ayrıca Lozan'dan dolayı ilgimiz var. Orada bizim akrabalarımız var, dostlarımız var, kardeşlerimiz var. Biz buranın geleceğiyle birebir ilgilenmek durumundayız. Bunu söylerken bir taraftan en yüksek sesle görüşlerimizi dile getiriyoruz. Diğer taraftan da diplomasi kanallarını açık tutuyoruz."

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin masada güçlü bir şekilde bulunacağına işaret ederek, "Eninde sonunda her halükarda bölgedeki bütün denklemlerde Türkiye olmak mecburiyetindedir. Bunu Amerika da biliyor, Rusya da biliyor, Irak merkezi hükümeti de biliyor. İstedikleri, Türkiye masada mümkün olduğu kadar zayıf bir şekilde olsun, burada oynanacak bir oyunun bozulmasına mani olacak pozisyon elde etmesin." değerlendirmesinde bulundu.

        Kurtulmuş, Türkiye'nin Başika'da sadece Türkmenleri değil, Peşmergeyi, Musul halkını ve Ezidileri de eğittiğini belirterek, Türkiye'nin çok kültürlü, çok dinli, çok etnik yapılı bir Ninova Muhafızları ordusunun ortaya çıkmasını istediğini anlattı.

        Oyunu çok iyi görmek gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Son derece sinsi, son derece hain bir oyun oynanıyor, Türkiye inşallah buna mani olacaktır." dedi.

        Irak Başbakanı Haydar El İbadi'nin kimin ağzıyla Türkiye'ye mesaj vermeye çalıştığı ve Türkiye'nin masanın neresinde olduğu sorulan Kurtulmuş, Irak merkezi hükümetinin Musul'u, DEAŞ'a nasıl bu kadar kolay teslim ettiğinin cevabını vermesi gerektiğini kaydetti.

        Kurtulmuş, uluslararası koalisyonun Musul'da nasıl hareket edeceğine dair en ufak bir planı olmadığını ifade etti.

        "TEZİMİZ AÇIKTIR"

        "Bizim tezimiz açıktır. Irak, Iraklılarındır. Musul Musullularındır. Buradaki Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Ezidiler, bütün bu faklı unsurlar yeni gelmediler buraya." diyen Kurtulmuş, dünyanın gözü önünde iki yüzlü bir siyaset ortaya konulduğunu ve son derece kararsız bir tutum ortaya çıktığını belirtti.

        Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Bizim söylediğimiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek sesle söylediği şey budur. Biz, bin 250 küsur kilometre Suriye-Irak sınırı olan, bunun 350 kilometresi Irak'la olan bir ülkeyiz. Irak'ın en büyük şehirlerinden birisi olan Musul'daki insanlar öksürse biz burada onun rahatsızlığını hissederiz. Ya da Suriye'nin herhangi bir kentinde sokakta bir şey olsa bundan biz rahatsızlık duyarız, acı çekeriz. Ama bunlarla hiç ilgisi olmayan, bölge halklarının hiçbiriyle ne sevgileriyle ne kederleriyle ne acılarıyla ne sevinçleriyle en ufak bir ortaklığı olmayanların, bu coğrafyada yüz senedir niye birtakım planlar ortaya koyduklarını biliyoruz. Petrol vesaire üzerinden ne tür siyasetler geliştirdiklerini biliyoruz. Şimdi petrol sonrasında da bu coğrafyada, kalan petrol rezervlerinin kontrol edilmesi için bir siyaset takip edildiği çok açık. Bunu bilmemek için herhalde saf olmak lazım. Bizim söylediğimiz şey bu. Bunu bırakın, bu hesapları bir tarafa bırakın. Ortadoğu'da barış olmadan dünyada barış olmaz. Ortadoğu barışının yolu da Ortadoğu halklarının kendi geleceklerine karar vermesini sağlayacak karar mekanizmaları kurmaktır."

        "Sayın İbadi konuştuğu zaman, kimin konuşturduğunu biliyoruz. 'Söyleyene değil, söyletene bak' diye bir laf var. Bu sözlerin ne anlam taşıdıklarını da biliyoruz. Ama İbadi'nin söyledikleri gerçeği yansıtmıyor. Gerçeği yansıtmadığı gibi böyle bir söylem bölgede barışa katkıda bulunmuyor, bölgedeki farklı grupların bir arada yaşaması gayretimize katkı sunmuyor." diyen Kurtulmuş, herkesin bu zor durumu ortadan kaldırmak için elini taşın altına koyması gerektiğini vurguladı.

        Başbakan Binali Yıldırım ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın, Türkiye'nin hava operasyonunda yer alacağını açıkladığı hatırlatılarak, Türkiye'nin ne şekilde yer alacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, bunların görüşmelerinin yapıldığını ve belli bir mutabakat sağlandığını ifade etti.

        Baştan beri koalisyon ülkelerinin hava desteği vererek, DEAŞ'ın sahadan süpürülmesini temin etmelerini istediklerini aktaran Kurtulmuş, "'Bizim B ve C planlarımız vardır' derken söylediğimiz o. Şu ana kadar bizim istediğimizin dışında bir şey olmuyor." dedi.

        "Şu anda 'A' planımız mı yürüyor?" sorusuna Kurtulmuş, "Evet. Türkiye bu anlamda bu koalisyona havadan destek verebilir. Ama Türkiye'yi tehdit eden, rahatsız eden bir gelişme olursa ona karşı da hazırlıklıdır." yanıtını verdi.

        Başika'daki üssün, herhangi bir yerel unsur, grup ya da PYD tarafından bir şekilde kuşatılması durumunda Türkiye'nin sıcak bir çatışmanın tarafı olup olmayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Bunların hepsi düşünülüyor. Başika'daki varlığımızın emniyet altına alınması Türkiye'nin hayati sorumluluklarından birisidir." diye konuştu.

        Kurtulmuş, muhtemel bir mezhep çatışmasının Musul üzerinden başlatılmasına mani olunmaya çalışıldığını belirterek, Türkiye'nin stratejisinin özetinin bu olduğunu kaydetti.

        Demografik yapının korunması gerektiğini de vurgulayan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, diğer unsurların, ülkelerin de buna destek vermesini istedi.

        "MUSUL MESELESİ, DİPLOMATİK ÇERÇEVEDE HALLOLUR"

        Kurtulmuş, "Türkiye baştan itibaren kendi tezleriyle devam ediyor mu? Yani çoğu hemen öğrenilmeyen birtakım gelişmeler de sürüyor mu?" sorusunu şöyle yanıtladı:

        "Hiç şüphesiz bunların hepsi eş zamanlı olarak sürüyor. Bazen birisi öne çıkıyor, bazen öteki öne çıkıyor. Ama Türkiye hiçbir zaman şunu yapmıyor, bir ülkeyle konuşurken başka bir şey, öteki ülkeyle konuşurken başka bir şey konuşmuyor. Ya da meydanda başka bir şey konuşurken, gidip kapı arkasında başka bir iş çevirmiyor. Tabii ki diplomatik müzakerelerin de kendi üslubu ve tarzı var. O tarz içerisinde belli bir noktaya gelmeye çalışıyoruz. İnşallah sonuna kadar Musul meselesi, diplomatik çerçeve içerisinde hallolur, ondan sonrası üzerinde konuşulmaya başlar."

        Türkiye'nin bu kadar çok cephede ve tehditle aynı anda uğraştığı vurgulanarak, "Bu, Türkiye'nin bir süre sonra önceliklerini gözden geçirmesine neden olacak başka bir oyunla ve zorlukla karşı karşıya kalmasına yol açabilir mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, tehditlerin tamamının Türkiye'nin bekasıyla ilgili meseleler olduğunu ifade etti.

        Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi olarak büyüyebildiğini, toplumsal bütünleşmeyi sağlayabildiğini belirterek, "Bütün bunlar telaşa sürüklüyor. 15 Temmuz akşamı büyük resmi gördüğünüz zaman, aslında bu, telaşın dışa vurmasıdır. FETÖ denilen bir eşkiya çetesi marifetiyle operasyonun devreye sokulması ve Türkiye'nin bloke edilmesi meselesidir." diye konuştu.

        Türkiye'nin iç dengelerine dönük başka bir oyun oynanıp oynanmadığına ilişkin soruya Kurtulmuş, "Ne yapabilir bunlar? Birincisi ekonomi üzerinden algı operasyonu yaparlar, ikincisi sosyal konular üzerinden uluslararası bir algı oluşturmaya çalışırlar. Bunlar 'Nasılsa biz darbeyi yapamadık, kenara çekilelim' demeyecekler. Buna karşı yapacağımız şey, Yenikapı ruhunun içinin boşalmaması için gayret sarfetmektir. Bütün siyasi partilerin buraya dikkat etmesi lazım." yanıtını verdi.

        "AK PARTİ'DE KIRILMA OLMAZ"

        Başkanlık sistemine değinilerek, "MHP ile oluşturduğunuz bir çalışma grubu söz konusu mu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, öteden beri başkanlık sistemini, sadece tek başına bir mesele şeklinde tartışmadıklarını anlattı.

        Türkiye'nin temel sorunları bulunduğunu söyleyen Kurtulmuş, Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacı olduğunu vurguladı. Türkiye'nin bu anayasayla yoluna devam edemediğini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

        "Güçlü bir şekilde Türkiye'nin yoluna devam etmesi için mesela çok kuvvetli bir yürütme mekanizması kurması lazım. İşte tam bu noktada biz başkanlık sistemini etkin ve kuvvetli bir yürütmenin aracı olarak görüyoruz. Sayın Bahçeli'nin de ısrarla altını çizdiği nokta herhalde burası. Fiilen 2014'te halkın oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı, hükümet ve başbakan var.

        Dolaysıyla yürütmenin tek elden yürütülmesi, hızlı bir şekilde karar alınması ama bunları yaparken de seçilecek olan başkanın, çok iyi denetim mekanizmalarıyla yine seçilmiş parlamentoya karşı hesap verir bir yapıda olması, devletin bütün mekanizmalarının da buna göre yeniden yapılanması bizim önceliğimizdir."

        Kurtulmuş, Türkiye'nin etkin bir yönetim modeli olarak bugünkü şartlarına göre başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu kaydetti.

        Bütün siyasi partilerin kendi görüşlerini ortaya çıkarması gerektiğini yineleyen Kurtulmuş, "Bütün muhalefet partilerinin söyleyecekleri olabilir. Gelsinler parlamentoda söylesinler, karşı çıkanlar kendi sistemlerini teklif etsin. Hızla bunun kararını verelim, parlamentoya gitsin. Parlamentoda 367'den fazla oy alsa bile bizim gönlümüzden geçen, gidelim, halka soralım." şeklinde konuştu.

        Kurtulmuş, "Sayın Bahçeli, parlamenter sistemi savunduklarını söylüyor ama başkanlık sisteminin de referanduma götürülebileceğini söylüyor. Bahçeli'nin bu yaklaşımı 330'a ulaşma konusunda size güven veriyor mu?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

        "Sadece Sayın Bahçeli'nin söyledikleriyle çizilecek bir siyaset değil bu. Ama Sayın Bahçeli, bizim gördüğümüz kadarıyla niyet okuması yapamayız, kendisince görüşlerini çok net, açık bir şekilde ortaya koymuştur. 'Görelim bakalım nasıl bir teklif getiriyorsunuz?' dedi. Dolayısıyla ortaya çıkmış, kamuoyuyla paylaşılmış bir AK Parti teklifi bugün için yok. Ben o zaman Sayın Bahçeli'nin bugüne kadar takip ettiği üsluptan, açıkça ortaya çıkıp 'görüşü neyse bunu açıkça ifade edeceğim'i görüyorum. AK Parti'de kırılma olur mu olmaz mı? Olmaz."

        "BİR SEÇİM MESELEMİZ YOKTUR"

        Erken seçim olup olmayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Böyle bir planlama yok. Daha yeni seçilmiş bir parlamento var, görevinin başında olan 65'inci hükümet var. Bizim esas işimiz 15 Temmuz'dan sonra bu FETÖ denilen eşkıya çetesini devletin içerisinden ayıklayıp, atmaktır. Türkiye'yi dış politikalar karşısında da güvenli bir ülke haline getirmektir. Meselemiz budur. Bir seçim meselemiz yoktur. Gündemimizde böyle bir tartışma yoktur." ifadelerini kullandı.

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM'deki grup toplantısında yaptığı açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasal sınırları içerisinde hareket ettiğini dile getirdi. Kurtulmuş, "(Cumhurbaşkanı anayasal sınırları içerisinde hareket etmiyor) diyenler hangi konuda etmediğini söylesinler. Yani cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmiş olması, sürekli halkla temas halinde olması, halkın cumhurbaşkanına olan sevgi ve teveccühünün artarak devam ediyor olması cumhurbaşkanımızın suçu mudur?" değerlendirmesinde bulundu.

        Kurtulmuş, "367 garabetiyle milletvekillerine cumhurbaşkanı seçtirmeyen iradenin Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde ne büyük engel olduğu ortadadır." diyerek, cumhurbaşkanının halkın iradesiyle seçildiğini ve her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki krizleri milletin rafa kaldırdığını söyledi.

        Başkanlık sisteminin referanduma gittiği zaman halktan onay alıp almayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Başkanlık sisteminin Türkiye'nin her döneminde, şimdi artarak devam ediyor. Bunun halk tarafından rağbet göreceğini ve rahatlıkla kamuoyunun buna destek vereceğini düşünüyorum. Evet referandumdan çıkar." şeklindeki görüşlerini paylaştı.

        "Üniter bir sistem içinde bir başkanlıktan bahsediyoruz değil mi?" şeklindeki soruyu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:

        "Şüphesiz. Bunların hepsi farklı tartışmalar. 'Üniter devlet yapısı mı, federal devlet yapısı mı?' Bir kere federal yapısının 'F'sini ağzımıza aldık mı? Milletin böyle bir beklentisi, böyle bir talebi yok. Parlamento, başkanlık sanki bunlar birbirlerinin rakipleri, alternatifiymiş gibi konuşuluyor. Kafa karışıklıkları var. Herkes ön yargıları bir tarafa bıraksın. Getirsin herkes teklifini masanın üstüne, konuşulsun, kamuoyuyla paylaşılsın. Kim ne söylüyorsa söylesin ve buradan Türkiye bir çıkış yolu bulur. Sonuçta halka gittiği takdirde de rahatlıkla halkın destek vereceğini düşünüyorum."

        Önceliklerinin tam başkanlık sistemi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, söz ve kararın millette olduğunu belirtti.

        Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadelede gelinen noktanın sorulması üzerine Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımızın 6 yaverinden 5'inin FETÖ'cü olduğunu, Genelkurmay Başkanının 15 yıl yanında hizmet eden adamın FETÖ'cü olduğunu düşünürseniz meselenin ne kadar büyük olduğu anlaşılır." dedi.

        FETÖ mensuplarının devlet kurumlarının içine sızdığını ifade eden Kurtulmuş, bunun da sadece AK Parti dönemlerinde değil, 1970'li yıllardan itibaren başlamış bir süreç olduğunu bildirdi. "70'li yıllarda bu adamların soru çaldığını söyleyenler var, askeri liselere girmek noktasında." diyen Kurtulmuş, örgütün başarılı şekilde kendisini gizlediğini kaydetti.

        "HİÇ KİMSENİN ALGI OPERASYONUYLA MESELEYİ DARALTMAYA HAKKI YOK"

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şöyle devam etti:

        "Allah ayaklarına dolaştırdı, milletin ferasetiyle, kararlılığıyla Allah lütfetti, 15 Temmuz akşamında 40 yıllık birikim, 40 yıllık hazırlık boşa çıkartıldı. Fakat ondan sonra öyle bir algı operasyonu başladı ki 'FETÖ mağdurları'. Kusura bakmayın bu memlekette 'FETÖ mağdurları' falan yok. FETÖ'nün mağdur etmeye kalktığı 79 milyon vatandaşımız var. Meseleyi böyle ortaya koymamız lazım. Evet 115 bin kişi hakkında işlem yapıldı. Bunların hakkında yanlış yapılanlar yok mu, var. Benim de tanıdığım, bildiğim üç, beş kişi, yanlış yapılanlar var. İnan ki her gün nasıl olur da bundan sonraki bu yanlışları düzeltiriz ya da bundan sonra bu insanların hayatlarında bir takım zorluklarla karşılaşmamaları ve çocuklarının vesaire bu bedeli ödememeleri için ne yapabiliriz diye bunu samimi olarak konuşuyoruz. Ama hiç kimsenin bir algı operasyonuyla bu meseleyi daraltmaya hakkı yoktur."

        FETÖ ile irtibatlı, iltisaklı olanların hesabını vereceğine dikkati çeken Kurtulmuş, bağlantısı olmayanların rahat olması gerektiğini söyledi.

        "Yanlışlık yapılmıyor mu, yapılıyor. Ama inanın ki bu 115 bin kişi içerisinde işlem yapılan çok çok az bir kısmıdır. Belki binle, iki binle ifade edeceğiniz bir şeydir. Bunları da düzeltiriz." ifadesine yer veren Kurtulmuş, deliller ve kanıtlar yeterince açıklayıcı olmadığı halde açığa alındığı belirlenenlerin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevlerine iade edileceğini sözlerine ekledi.

        "İKTİDARLA ÖRGÜT MÜCADELESİ DEĞİL, BU BİR DEVLET MÜCADELESİ"

        Önemli bir temizliğin sürdüğünü, önemli adımların atıldığını ve bunların da devam edeceğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

        "Bu temizlikler yapıldıkça, bu kötü niyetli unsurlar TSK içerisinden temizlendikçe TSK'nın da kendisine güveni artıyor, milletimizin de yeniden TSK'ya güveni artıyor. Aynı şekilde yargı, yargıdaki adamlar temizlendikçe, yargıya olan güven artıyor. Aynı şekilde emniyet ve diğer kurumların içerisinde. Evet, bu süreç devam edecek. 'Hepsini 2016'nın sonuna kadar temizledik, bitti, bir daha yok' diyemeyiz. En az bunun kadar önemli bir huşu da şu; karda yürüyüp de izini belli etmeyenler var. Bakıyorsunuz, hiçbir objektif kriterle FETÖ'cü olduğunu değerlendirmiyorsunuz. Hatta bunlar en kritik noktalarda olabilir. FETÖ'yü MGK'da bir terör örgütü olarak ilan ettikten sonra söylediğimiz şey şu, bu sadece bir partinin örgütle mücadelesi değil, iktidarla örgüt mücadelesi değil, bu bir devlet mücadelesi."

        Kurtulmuş, 15 Temmuz’da bu adamlar başarılı olsaydı Türkiye’de demokrasiden, insan hakları ihlallerinden bahsedenlerin, "Diktatörlük mü kuruyorsunuz?" diyenlerin diktatörlüğün daniskasını o zaman göreceklerini söyledi. Bu meselenin millete unutturulmaması gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Sanki bunlar yok. Masum bir şey var ve bu insanları, 'Aman, bu işin içini nasıl ayıklayacağız?' diye düşünüyorlar. Kimin bu grupla irtibatı varsa bunun hesabını ödeyecek. Bu bir kızgınlık, intikam meselesi değil. Dolayısıyla bu bizim şehitlerimize, ülkemize karşı görevimizdir" dedi.

        "ÖRGÜT YİNE BİR ŞEKİLDE LİDERİ TARAFINDAN CANLI TUTULMA ÇALIŞILIYOR"

        Numan Kurtulmuş, "FETÖ, ABD için bir enstrüman mı? Türkiye açısından, Fetullah Gülen'in iadesi konusu ABD tarafından samimiyetle ele alınan bir konu mu?" sorusu üzerine, ABD'nin bu konuda adım atmasının önleyen en önemli hususun seçim atmosferine girmesi olduğunu ifade etti.

        Bunun ciddi bir kararlılık gerektirdiğini dile getiren Kurtulmuş, ABD'ye her platformda, "Bu adamı bize iade edin ya da bu adamın Türkiye’ye daha fazla zarar vermesini önlemek için gözaltına alın, geçici tutuklama uygulayın" dediklerini belirtti.

        Kurtulmuş, "Bunu neden söylüyoruz? Hala konuşuyor. Bunu, sosyal medya üzerinden de yer yüzünün her tarafındaki etki alanı içerisindeki insanlarla paylaşıyor. Sürekli buralardan tehditler savuruyor. Örgüt yine bir şekilde lideri tarafından canlı tutulmaya çalışılıyor." ifadesini kullandı.

        "ÖNEMLİ OLAN AMERİKAN SİYASETİNİN NİYET MESELESİDİR"

        "ABD resmen bu adamı kullanarak bir darbe teşebbüsüne kalkmıştır demek son derece zor. Böyle bir şey demiyoruz." açıklamasında bulunan Kurtulmuş, ABD içerisinde farklı kanatlar arasındaki iktidar mücadelesinde, FETÖ elebaşından istifade edilebileceğini zanneden unsurların bulunduğunun anlaşıldığını söyledi.

        ABD’den bunun bir hukuk meselesi olduğu yönünde değerlendirmelerin geldiğini aktaran Kurtulmuş, "Biliyoruz. Bu bir hukuk meselesidir. Ama bizim için mahkemelerin kararından daha önemli olan Amerikan siyasetinin niyet meselesidir. Niyetinizi bir görelim. Siz, 79 milyon -hayatı pahasına demokrasiyi korumuş olan- Türk halkının yanında mısınız, yoksa bir çete ve o çetenin reisinden yana mısınız?" diye konuştu.

        Numan Kurtulmuş, ABD’nin, başlangıçtaki katı tutumdan yavaş yavaş Türkiye’nin istediği çizgiye gelmek mecburiyetinde olduğunu da ifade etti.

        Türkiye halkın yüzde 99’unun bu eşkıya çetesine karşı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, ispatının da 7 Ağustos’taki Yenikapı mitingi olduğunu söyledi.

        "MOODY'S'İN NOT İNDİRMESİ, 15 TEMMUZ'UN ARTÇI DEPREMİYDİ"

        Yeni bir darbe teşebbüsü ihtimalinin olup olmadığı sorusu üzerine Kurtulmuş, "Anladığımız anlamda bir darbe teşebbüsü artık kalmamıştır. İkide bir, ‘Darbe var mı yok mu, olacak mı olmayacak mı?’ endişesinden milleti kurtarmak lazım. Ben bunun kara propagandanın bir parçası olduğunu düşünüyorum. Moody’s'in not indirmesi, 15 Temmuz’un artçı depremiydi. Ama öyle bir durum ortaya çıktı ki Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, bizler ve Türkiye’deki piyasa, bu notu durağana getirme meselesine çok ciddi bir cevap verdik ve onu savuşturmuş olduk. Bundan sonra algı operasyonlarıyla Türkiye’yi rahatsız etmeye çalışacaklar." değerlendirmesinde bulundu.

        "PYD İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK NASIL ÇÖZECEKSİN MUSUL SORUNUNU?"

        Üç hafta sonra ABD’de yeni bir başkanın seçileceğinin hatırlatılmasının ardından, "Yeni başkan seçilince, kararsız davranarak bir Amerikan politikası sürdüreceğini mi düşünüyorsunuz, yoksa ABD bütün bunların hepsine karşı daha net, nerede duracağını bilen bir yere geçecek midir?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı:

        "ABD bu kararsızlığı, kendi milli menfaatleri bakımından terk etmek mecburiyetindedir. Bunu terk ederken tekrar değerlendireceği konu ise, 'Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Ortadoğu’nun İslam geleneği içerisinde sağlam bir demokrasi kurabilmiş ve 15 Temmuz’da çok sağlam bir şekilde demokrasisini koruyabilmiş tek ülkesi. Bu ülke ile görüş ayrılıklarımız olabilir, çıkar farklılıklarımız da olabilir ama bu ülke stratejik ittifakımızı devam ettirmek mecburiyetindeyiz. Bu Amerikan menfaatlerine daha uygundur' noktasına geleceklerine inanıyorum. Aksi, büyük bedel ödeyeceklerdir. Yani işte sorunlar çözülemiyor. Suriye sorununu nasıl çözeceksin? Irak, Musul... PYD ile işbirliği yaparak nasıl çözeceksin Musul sorununu?"

        "PARTİLERİN İÇERİSİNDE İRTİBAT AYAKLARININ OLMAMASI DÜŞÜNÜLEMEZ"

        FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda elde edilen bulguların ne noktaya geldiğine yönelik soru üzerine Kurtulmuş, böyle büyük bir darbe teşebbüsünün her tarafta bir ayağının olup da siyasette ayağının olmamasının düşünülemeyeceğine, bunun ortaya çıkarılmasının da savcıların görevi olduğuna işaret etti.

        Kurtulmuş, 40 senedir devam eden bir yapılanmadan söz edildiğini, bu sürede farklı iktidarlar geldiğini ve bunlarla da içli dışlı olmuş bir yapının ortada olduğunu dile getirerek, "Böyle bir yapının partilerle bir şekilde irtibatlı olmaması ya da o partilerin içerisinde irtibat ayaklarının olmaması düşülemez" dedi.

        "GEREKTİĞİNDE KHK'LAR ÇIKAR"

        Kurtulmuş, yeni kanun hükmünde kararnamelerin yayımlanıp yayımlanmayacağı sorusu üzerine, şunları kaydetti:

        "Bu OHAL, çok büyük bir ihtiyaçtan dolayı ortaya konulmuştur. Bazen kanun hükmünde kararnameler (KHK) de istismar ediliyor. AK Parti'nin herhangi bir kanun çıkartmakta eksikliği var mı? İstediğimiz kanunu parlamentoya getirir, çıkartırız, sayımız buna müsait. Ama çok süre alır, Meclisteki o münakaşalarla vesaire... Bizim derdimiz, gücümüz yetmeyip yasa çıkaramadığımız için OHAL ilan edip KHK çıkartıyor değiliz. İşlerin süratle bitirilebilmesi, devletin bu adamlardan arındırılabilmesi, eğer varsa birtakım eksikliler varsa bunları da düzeltecek adımların atılabilmesi için OHAL bize önemli bir imkan sağlıyor. Bu anlamda gerektiğinde KHK'lar çıkar. Bunların içerisinde de yanlış yapılan varsa düzeltilir. Hiçbir tereddüt asla olmayacak. Şunu açık bir şekilde konuşmak lazım. En başta ne diyorduk, 'Bu OHAL vatandaş için değil. Devletin içerisindeki devlete karşı atılmış bir adım.' Devletin içerisindeki bu çete elemanlarına karşı yapılmış bir operasyondur ve öyle gidiyor."

        "BURADA ÇOK UYANIK OLMAK LAZIM"

        Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "CHP neden bunu böyle görmüyor?" sorusuna karşılık şu değerlendirmeyi yaptı:

        "CHP’li arkadaşlarımızın, CHP’nin genel başkanının bu süreçten süratle kendisini sıyırması lazım. Bizlere de iletiliyor CHP’li arkadaşlarımızdan, varsa düzeltiyoruz bunları. Bu ortak bir mesele. Bizim meselemiz olduğu kadar CHP’nin de meselesi. Bunlar AK Parti’yi sevmiyorlar da CHP’yi çok seviyorlar da değiller. AK Parti’den ne kadar nefret ediyorlarsa CHP’den de o kadar nefret ediyorlar. Burada çok uyanık olmak lazım. Burada FETÖ’nün bu algı operasyonuna destek olmamak lazım. Herkes bu algı operasyonuna karşı mücadele etmeli."

        AA

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa