Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Tülay ŞUBATLI / AHT

12 Eylül 1980 darbesinde gözaltında kadınlar da işkenceye maruz kalmıştı. Onlardan biri insan hakları aktivisti Nimet Tanrıkulu'ydu. 45 gün boyunca işkence gören Tanrıkulu, "Tekme tokat vurdular, kıyafetlerimi yırtarcasına çıkardılar, saatlerce askıda tuttular, iğrenç korkunç suratlarıyla bütün vücudumuza dokunuyorlardı. Falakaya yatırdılar, tekerlek içinde dolaştırdılar, elektrik verdiler. Bunlar çok ağırdı. Tam bir vahşetti. İşkencenin izi benim için hayatta hiç bitmez, yaşamım son bulduğunda biter" dedi.

İnsan Hakları savunucusu, 78'liler Vakfı üyesi Nimet Tanrıkulu, askeri darbe sonrası gözaltılarda işkenceye uğrayan binlerce kadından biriydi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında 18 yaşındaydı. Darbeden 6 ay sonra Marksist örgüt üyesi bir kişinin kuryeliğini yaptığı suçlamasıyla gözaltına alınan ve işkenceye maruz kalan Nimet Tanrıkulu yaşadıklarını Habertürk'e anlattı.

ASKIDA FALAKADA DÖVDÜLER

Sabah 4'te eve yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan ve Gayrettepe'de sorguya alınan Tanrıkulu, 45 günlük gözetim süresi boyunca işkencenin her türünün kendisine uygulandığını söyledi. Okulda yalnızca folklor etkinliğine katıldığını ve sorguda kendisine sorulan isimleri tanımadığını söyleyen Tanrıkulu, "Tekme tokat vurmalar. Kıyafetlerimi yırtarcasına çıkardılar. Beni bir sandalyenin üzerine çıkardılar, kollarımdan iki taraftan bir tahtaya bağlayıp boşluğa bıraktılar. O askıda tarifi mümkün olmayan bir acı hissediyorsunuz. Saatlerce askıda kaldım. Sonra falaka sonra yine askı. Tekerleğe sokup dolaştırdılar. Elektrik verdiler" diye konuştu.

KADIN BEDENİ GANİMET

Kendisine işkence yapanlar için "Hiç bilmediğiniz, korkunç, iğrenç yüzleriyle bütün vücudumuza dokunuyorlardı" diyen Tanrıkulu şunları söyledi: "Uyandığımda kıyafetlerimin üzerinde olmadığını gördüm çok kötü hissettim kendimi. Ben bunu anlatırken hep imtina etmeye çalıştım. Sizin üzerinizde tepiniyorlardı. Çok ağırdı. Bir tek ben değil bir çok kişi yaşadı. Nasılki savaşta kadınların bedeni bir ganimetse işkencede de öyle. Kadına yönelik şiddetin ta oralardan geldiğini anlıyorsunuz. İşkencenin izi benim için hayatta hiç bitmez, yaşamım son bulduğunda ancak biter."

İNTİKAM DEĞİL YÜZLEŞME İSTİYORUM

İşkence nedeniyle çenesinde, kolunda, belinde ve boynunda çeşitli rahatsızlıklar yaşayan Tanrıkulu, darbe günlerinde insanların yaşadığı acıların unutulmamasını ve bununla yüzleşilmesini istiyor. "Ben kin intikam değil, yüzleşme istiyorum. Toplum daha farklı bir yaşamı kurabilecek" diyen Tanrıkulu, 2 yıl önce açılan 12 Eylül davasında 'tanık' olarak dinlenmesine rağmen müdahilliğinin kabul edilmemesine tepki gösterdi. Tanrıkulu, "İşkence gördüğüme dair belge sunmam gerektiğini söyleyerek müdahilliğimi kabul etmediler. İşkencenin delili olmaz. İşkence zaten 50 yıl geçse de bedende izleri sürer" dedi.

MEYDAN DAYAĞINA ÇEKTİLER

"Meydan dayağı" denilen en ağır işkenceye de uğradığını söyleyen Tanrıkulu, "Kafamı duvarlara çarpıyorlardı. Giden gelen saatlerce vuruyordu. Suratıma sürekli yumruk atıyorlardı. İnanılmaz bir şiddet, saçlarınızdan çekiyorlar, ince bir sopayla cinsel organınıza vuruyorlar. Yüzüm korkunç şişmişti. Çenem çıkmıştı. Yemek yoktu kahvaltılık türü şeyler çok az geliyordu hücrelere. Tecavüze uğrayan kadınlar olduğunu biliyorum. Kilom 60'a yakınken oradan 45 kiloyla çıktım" diye konuştu.

TECAVÜZE UĞRAYAN ÇOK KADIN VAR

Tanrıkulu, "İşkencede tecavüze uğrayan çok kadın var. Aslında onlar konuşmalı, yaşananlar anlatılmalı. Türkiye'deki inanç sistemine bakacaksınız, biz belleksiz bir toplumuz, biz anlatmadığımız sürece bunlar toplum tarafından kanıksanır ve kabul edilebilir olmaz. Yeni bir gelecek kurmak adına bunları yapmak lazım. Bazen birileri acı çekerler anlatırken ya da hep ben mi diyebilir ama bazen ülkelerde çok az insan konuşarak bazı şeyleri değiştirebilir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

BARIŞ EN FAZLA KADINLARA GEREKLİ

Cezaevinden çıktıktan sonra 40 gün odasına kapanan Tanrıkulu, cezaevinde hiçbir yakını olmadığı halde kendini Metris Cezaevi'nin önünde tutuklu yakınlarının yanında buldu. Kuryelik suçlamasıyla yargılandığı dava 6 yılda sona erdi, beraat etti. O günden sonra da insan hakları aktivisti olarak çalıştı. Barış İçin Kadınlar Girişimi - Diyarbakır Cezaevi Gerçeklerini Araştırma Komisyonu'nda çalışan Tanrıkulu, "Kadınlar mutlaka 12 Eylül'ün bütün yüzleşme süreçlerinie katılmaları gerektiği gibi kadınlar olmadan barış sürecinin cinsiyetçi olacağını düşünüyoruz. Barışın en fazla kadınlara gerekli olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ