Görkemli Hermitage Müzesi
Çarlık döneminin tüm hazinelerini de barındırıyor...
Bir adı da Hermitage olan ve kuşkusuz dünyanın en zengin resim ve heykel koleksiyonlarının yanı sıra, çarlık döneminin tüm hazinelerini de barındıran Kışlık Saray, hayatta en az bir kez dolaşılması gereken bir mekân.
Müzenin öyküsü 1764’te II. Katerina’nın Berlin’den 225 parçalık çok değerli bir resim koleksiyonu getirmesiyle başlıyor. Takip eden yıllarda Saray’a değerli tablo alımı devam ediyor. Koleksiyonda Rembrandt, Leonardo da Vinci, Michelangelo, Van Gogh, Raphael, Renoir ve Picasso’nun eserleri yer alıyor. Koleksiyon zamanla heykel, gravür, silah, sikke, madalya, kitap ve arkeolojik eserlerle zenginleşiyor ve Hermitage, Avrupa’nın en seçkin müzelerinden biri haline geliyor.
Bir başka durağınız, Rus Müzesi olmalı. İster küreselleşme sürecinde kaybolmaya yüz tutan “Rus ruhu”nu hissetmek, ister ilk sara nöbetini burada geçirdiği bilinen Dostoyevski’nin izini sürmek, isterseniz de İlya Repin’in “Zaparog Kazakları” adlı tablosunu görmek için...
Dünyanın en geniş binalarından biri olan bu müze, Rusların sanata ne kadar düşkün olduklarının bir simgesi adeta. St. Petersburg’da tarihe ve sanata dokunmak için illa ki müze müze, galeri galeri dolaşmak gerekmiyor. Zira bu şehirde tarih de sanat da kapalı mekânlardan taşmış, sokaklara karışmış. Neredeyse tüm sokaklarda bir heykel, tüm meydanlarda bir anıt var. Ve elbette Çarlık döneminin ihtişamlı yapıları...
Ortodoksluğun bütün renklerini sergileyen kiliseler, katedraller...
St. Isaac Meydanı, Kazan Katedrali ve Kızıl Meydan’ın benzeri bir görüntü yaratan Kandaki Diriliş Katedrali’ni de bu gezi güzergâhına eklemek gerek. St. Petersburg’da ulaşım kolay; otobüs, metro, tramvay, taksi, kanal teknesi gibi pek çok seçenek mevcut. Pervazlarından çatılarına kadar kabartmalarla süslenmiş St. Petersburg binalarının merkezde bulunanlarının altları kafe, restoran, bar, dükkân olarak işletiliyor.
