Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Velev ki İstanbul'da deprem oldu...

        İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, geçen hafta başında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde 'Beklenen Marmara Depremi' konulu bir konferans verdi. Marmara'daki fayı incelemek için 30 gün boyunca her gün Nautile adlı denizaltıyla bin metreden fazla derinliğe inerek araştırma yaptıklarını anlatan Görür, vatandaşların kime inanacağını şaşırdığını, İstanbul Valisi Muammer Güler'in bile "Herkes bir şey söylüyor biz hangisine inanalım," dediğini anlattı. İşte bu iki sayfa da, insanları gereksiz yere paniğe sevk etmeye çalışmadan, beklenen büyük depremin zamanıyla değil, ama olduğu anın önce ve sonrasnda bizlerin hayatta kalmak için neler yapabileceği ile ilgileniyor. Zira Prof. Görür de, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı'nın (JICA) hazırladığı rapora göre, " ...büyük bir can kaybının beklendiğini ancak kimsenin bunu umursamadığını" savunuyor.

        Depreme ilk müdahale, kent dışından yapılacak

        İstanbul Beşiktaş Sivil Savunma Müdürü Ertuğrul Atasoy, halkın eğitimi ve bilinçlenmesinin, olası can kayıplarını en çabuk önleyebilecek unsur olduğuna dikkat çekiyor. Kendisinin vurguladığı en önemli konu ise İstanbul'daki plansız yapılaşmanın geldiği nokta...

        - 10 dakika içinde olacak bir depreme ne kadar hazırsınız?

        - Kurumumuz bünyesinde tamamen gönüllü personelden oluşan Arama-Kurtarma ekibimizin müdahale yetenekleri göz önüne alındığında, mümkün olan en kısa zaman içerisinde muhtemel operasyonlara hazır olacağımızı söyleyebilirim. Bu amaca yönelik olarak daha önceden hazırlanmış ve tatbikatları yapılmış plan ve senaryolarımız mevcut.

        - Eylem planınız nedir?

        - Sadece depreme yönelik değil, doğal afetlerin hemen her türüne yönelik olarak hazırlanmış ve tatbik edilmiş planlarımız var. Bu planlamaya göre, deprem veya bizim görev tanımımıza giren herhangi bir afetin olduğu duyumunu aldığımız ilk yarım saat içerisinde, önce dairemizin görevli resmi personeli ve bunu takiben gönüllü kurtarma ekibimizin komuta kademesi toplanır ve ilk durum değerlendirmesini yapar. Bu ilk toplantıdan sonra dairemize bağlı ilk müdahale ekipleri toplanma bölgesine intikal eder. Eğer personel yeterli görülmez ise daha önce tarafımızdan eğitilmiş olan ancak birimlerimiz ile organik ilişki içerisinde bulunmayan yedek ekiplerimiz ihtiyacımız doğrultusunda göreve çağrıllır. Ancak; unutulmamalıdır ki; her birim ve ekip gibi biz de; Marmara bölgesi için yapılmış olan resmi müdahale planına uymakla yükümlüyüz. Ve bu planın en önemli özelliği; ekipleri bölgelere göre dağıtmış olmasıdır. Şöyle ki; İstanbul'da olacak bir depreme ilk etapta, İstanbul ekipleri müdahale etmeyecektir. Marmara bölgesi özelinde hangi ekibin hangi ile ilk müdahaleyi gerçekleştireceği ve daha sonraki çalışmalar planlanmış ve hazırdır.

        - Kamuoyunu öncelikli olarak hangi konularda uyarırsınız?

        - Yaşadıkları ilin, ilçenin, semtin ve binanın özelliklerini mutlaka bilsinler. Bina etütlerini yaptırsınlar. Afetler hakkında mutlaka bilgi sahibi olsunlar ve ne yapmaları gerektiğini öğrensinler. Yaşam alanlarındaki önemli telefonları (muhtarlık, sağlık ocağı vb.) mutlaka öğrensinler; ancak olay anında telefonları gereksiz yere meşgul etmesinler. Böyle zamanlarda müdahale ile görevli ekiplerin organizasyonunda bazı aksaklıklar olabileceğini hesap ederek, temel bir eğitim almaya çalışsınlar. Unutmayın; 17 Ağustos'ta enkaz altından çıkarılan yaralıların yüzde 80'ini o bölgede yaşayan vatandaşlarımız kurtarmıştı. Yapısal olmayan tehlikelere karşı (yani binanın taşıyıcı sistemine ait olmayan aydınlatma sistemi, ısıtma sistemi, mobilyalar vb.) mutlaka önlem alsınlar ve bu çalışmanın nasıl yapılacağını öğrensinler. Tabii ki yapılacak veya yapılması gereken daha çok iş var. Ancak en önemlisi 'bilinçlenme'. Bunların dışında, vatandaşlarımız kendi yaşam koşullarına göre çalışmalı ve hem kendilerini hem de çevrelerini bu konuda bilinçlendirmek, bilgilendirmek için çaba harcamalıdır.

        Velev ki, 10 dakikamız kaldı... Ne yapacağız?

        Hastaneler ayakta kalmalı

        "Doğrusunu isterseniz hiç hazırlıklı değilim ama kendimi evimde ve işyerimde güvende hissediyorum. Çünkü ben çok şanslıyım, evimiz üç katlı, Beşiktaş'ın sırtlarında, altı kayalık. Hastanemiz de ciddi bir deprem testi geçirdi, çok sağlam. Fakat geçen depremde, o sırada çalıştığım hastanede hasta yakınlarının ne kadar zor durumda olduklarını gördüm. Hasta yakınları, hastayı bırakamıyor, alıp götüremiyor. Ortopedi ameliyatı geçiren bir hastanın yakınlarının kendi aralarındaki konuşmalarını hâlâ unutamıyorum. Baba, oğluna 'Dışarıya sırayla çıkalım, anneni yalnız bırakmayalım, bir şey olursa hiç değilse birimiz hayatta kalalım,' diyordu. Ben bu konuşmadan o kadar etkilendim ki yanlarına gidip onlara moral vermeye çalıştım. Hastaneler depreme karşı çok özel hazırlanmalı. Bütün İstanbul yıkılsa hastaneler ayakta kalmalı. Geçtiğimiz depremde ilk aklıma gelen yoğun bakımdaki hastalardı. O zamanki hastanenin yoğun bakımı bodrum kattaydı. Depremden sonra evden çıktığım anda o hastalar için çok endişe duymuştum.''

        Gökyüzünü sürekli izliyorum

        "Ben astrolojik açıdan gökyüzünün konumunu sürekli inceleyip, takip ediyorum. Ve şayet bir deprem işareti görürsem benim alacağım önlem İstanbul'u terk etmek olacak. Zaten dünyada çok büyük felaketlerin olacağını daha önce de söylemiştim. Nitekim Çin'de, Myanmar'da görülen felaketler, depremler, tsunamiler bunu kanıtladı. Bunlar arasında en ehveni şer olanı da Türkiye'de olacak.''

        Eğer telefonlar çalışıyorsa...

        "İnşallah deprem olmaz tabii... Ama şöyle söyleyeyim, eğer telefonlar çalışıyorsa önce ailemi ararım. İlk yapacağım şey bu olurdu. Güvende olup olmadıklarını öğrenmeye çalışırdım."

        Olduğum yere çakılırdım

        "Depremciler haklıymış; geldi işte!" diye düşünerek çakılıp kalırdım olduğum yere. Ardından da... Tabii, hâlâ hayattaysam, hâlâ düşünebiliyorsam... O zaman "Çok şükür, bu paranayo da bitti," diye gevşer, rahatlar, hafiflerdim.

        Dolaplarımı sabitledim

        "Oturduğum yer deprem bölgesi uzağında, evlerimi kayalık alanlardan almayı tercih ediyorum. Örneğin şimdi Şişli'de oturuyorum ve evlerimi hep en üst kattan alıyorum. Evde de bütün kütüphanelerim ve dolaplarım sabitlenmiştir. Bir deprem çantam vardır. Onu üç dört ayda bir yeniliyorum. Kızımın da aynı şeklide üst katta oturmasını sağladım. Onların da bir çantası var. Böyle bir şey duysam öncelikle yakınlarımı ararım ve kendimi dışarı atarım. Ulaşabileceğim bütün insanları uyarmaya çalışırım."

        Deprem değil, enkaz öldürür

        "Önemli olan deprem sırasında beş saniye içinde evi terk etmek. 1999 depreminden sonra evin depreme dayanıklı olup olmadığını incelettim. Ev müstakil ve zemin kayalık olduğu için içimiz rahat. İki oğluma da deprem anında eğer yapabiliyorlarsa beş saniye içinde evi terk etmeleri gerektiğini öğrettim. Eğer çıkamazlarsa, evin en güvenilir kirişinin yanında ya da yataklarının yanında durmaları konusunda eğittim. Deprem öldürmez, enkaz öldürür. Evde özellikle gardırop, kütüphane gibi eşyaları duvara monte ettirdik. İstanbul'da kesinlikle bir deprem olacak, buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Yatakların yönünü camlardan uzak yerlere koyduk. Çünkü deprem anında camlarda büyük patlamalar oluyor. İstanbul'un deprem hastanesi hâlâ yok. Eğer büyük bir deprem olursa, viyadükler yıkılır ve trafik durur. Onun için İstanbul'un her iki yakasına, helikopter pisti olan, yıkılmayacak, prefabrik malzemeden yapılmış deprem hastaneleri kurulmalı. Depremden sonra enkaz altından çıkarılan kişilerde böbrek iflası sorunu ortaya çıkar. O zaman diyaliz ünitelerinin hazır olması lazım. Deprem hastanelerinde spesifik diyaliz üniteleri artırılmalı. Aksi halde enkazdan çıkarılanlar da ölür."

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa