Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı yayınlandı! Diriliş Ertuğrul 110. son bölüm
Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı için bekleyiş sona erdi ve beklenen yeni bölüm fragmanı yayınlandı. Yayınlanan fragmanda Ertuğrul Bey'in "Sadettin Köpek ölecek! Ya yok oluş, ya da diriliş!" sözleri büyük dikkat çekti. İşte Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı ve detaylar...
Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı, ekrana gelen 110. bölümün ardından yayınlandı! Oyuncu kadrosunda Engin Altan Düzyatan, Esra Bilgiç, Hülya Darcan, Cengiz Coşkun, Nurettin Sönmez ve Cemal Hünal gibi isimlerin yer aldığı Diriliş Ertuğrul'da nefes kesen bir bölüm geride bırakıldı. Yayınlanan bölüm sonrasında da Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı yayınlandı. İşte Diriliş Ertuğrul 111. yeni bölüm fragmanı ve detaylar...
DİRİLİŞ ERTUĞRUL 111. YENİ BÖLÜM FRAGMANI YAYINLANDI
Diriliş Ertuğrul'un 111. yeni bölüm fragmanı an itibarıyla yayınlandı. Yayınlanan fragmanda Ertuğrul Bey'in Bilecik tekfuru bizi pusuda bekleyecektir. İlk hedefimiz, Söğüt ve civarını kefereden temizleyip ondan sonra göç etmektir. Sonraki hedefimiz Sadettin Köpek'tir. Sadettin Köpek ölecek, ya bu yolda Selçuklu Devleti'ni kurtaracağız, ya da yeni kutlu bir devletin ilk tohumlarını atacağız. Ya yok oluş, ya da diriliş!" sözleri büyük merak uyandırdı.
DİRİLİŞ ERTUĞRUL 110. BÖLÜM ÖZETİ
Diriliş Ertuğrul'da İbn-ül Arabi ile Ares namaz kılıyor. Namazın ardından Ares, "Efendim bu ne güzel bir haldir böyle, daha önce hayatımda hiç bu kadar sahici bir huzur, ferahlık hissetmemiştim. Namaz kılarken adeta ruhum arınır gibiydi. Gözümden gelen yaşlara hakim olamadım." diyor ve ardından İbn-ül Arabi de "Berrak pınarlardan akıp gelen bu su, temizliğin temsilidir evlat. İnsanı kirlerden, çiçeği, çayırı tozlardan temizler. Gözlerden gelen yaşlarsa gönül bahçemizi sular. Gönlümüzdeki çiçekleri filizlendirir. Ne mutlu sana ki Allah için gözyaşı dökersin. Gözyaşların ruhunun selametine delalet eder." diye yanıt verdi.
Bunun üzerine Ares de "Efendim, bana bir kapı açtınız, bunun için size çok minnettarım. Lakin bunun ardından gelen kapıları da çok merak ederim." dedi. İbn-ül Arabi de "Kapıları açan Allah'tır evlat. Bizler yalnızca vesileyiz. Senin talebin olmasaydı, bizim bir yardımımız olamazdı. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de buyurur ki: 'Bir topluluk ahlakını değiştirmedikçe, Allah o topluluğu değiştirmez. Allah bir topluluğun kötülüğünü dilerse, o kötülüğü geriye atmaya imkan yoktur ve onlara ondan başka bir yardımcı da yoktur.' Ne mutlu sana ki bu ayete mazhar oldun. Bu da sana Allah'ın bir lütfu evlat." diye yanıt verdi.
HALİME HATUN, RÜYASINDA OSMAN'I GÖRÜYOR
Halime Hatun, rüyasında Osman'ı görüyor.Halime Hatun, rüyasında kendini bir ormanın içinde buluyor ve hızlı adımlarla ormanda yürüyor. Ormanda İbn-ül Arabi'yi görüyor ve elini öpüyor. İbn-ül Arabi'nin yanına oturan Halime Hatun, bebeği görüyor ve "Efendim, bu kutlu bala kimdir?" diye soruyor.
İbn-ül Arabi de "Bu kutlu yiğit, senin evladın Osman'dır Halime Hatun. Bu topraklardan nice yiğitler geldi geçti. Osman da bu yiğitlerin en kutlularından olacak inşallah. Osman, ulu bir çınardır kızım. Heybeti tüm cihanı saracak. Dalları göğe varıp tüm beşeriyeti himayesine alacak. Kökleri kıtalar aşıp, tüm topraklara yayılacak. Onun neslinden gelecek bir yiğit, Peygamber efendimizin ' Konstantiniyye(İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu feth eden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.' hadisine mazhar olacak." diyor ve Halime Hatun da "İnşallah Efendim" diye yanıt veriyor.
HALİME HATUN GEBE OLDUĞUNU ERTUĞRUL'A SÖYLÜYOR
Ertuğrul Bey, Halime Hatun'a "Halime'm gözlerin başka ışıldar, yüzün bir başka güler. Nedir bunun hikmeti?" diye soruyor. Halime Hatun ise "Ertuğrul, nice vakittir hissederdim. Gayrı, ebelere de görününce emin oldum. Gebeyim Ertuğrul. Eğer oğlansa, karnımızda oğlumuz Osman'ı taşırım." diyor ve Ertuğrul Bey buna çok seviniyor.
Ertuğrul Bey, kılıcını çekerek "Allah Allah" diyerek seviniyor ve Halime'ye sarılıyor. Ertuğrul Bey, "Düşlerimde ulu oğuz atalarım müjdelemişti, Osman'ımız geliyor Halime'm." diyor ve Halime Hatun da "Benim de düşüme girdi Ertuğrul. İbn-ül Arabi hazretleri kucağıma Osman'ı verdi. Onun cihangir bir yiğit olacağını söyledi." diyor.
ERTUĞRUL BEY, ŞEHZADE'Yİ KURTARMAYA ÇALIŞIYOR
Şehzade'yi Atabey Altunoba ve adamları ormanda kıstırıyor. Atabey Altunoba, "Oyun bitti şehzade. Töre gereği seni kan dökmeden öldüreceğim. Bu da sana ilk ve son iyiliğim olsun." diyor ve elindeki yayın ipini şehzadenin boynuna doluyor ve boğmaya çalışıyor. Şehzadeyi boğarken "Baban öldü, anan öldü. Kim alacak intikamını?" diye soruyor ve şehzade tam ölecekken Ertuğrul Bey yetişiyor ve "Süleyman Şah oğlu Ertuğrul!"diye yanıt veriyor ve Atabey Altunoba'yı okuyla vuruyor. Ormanda Ertuğrul Bey'in ve Atabey Altunoba'nın adamları savaşmaya başlıyor. Bu esnada da şehzade kaçıyor ancak peşinden kılıcıyla Atabey Altunoba gidiyor.
Atabey Altunoba, Melike Sultan'ın yanına gidiyor ve "Oğlunu yakaladım, Ertuğrul Bey denen o herif geldi, kurtaramadı. Öldürdüm onu." diyor. Melike Sultan ise "Hain, katil! Nasıl kıydın arslanıma nasıl? Ben de seni öldüreceğim." diyerek Atabey'in boğazına yapışıyor. Ancak Atabey Altınoba, elindeki kılıcı Melike Sultan'ın karnına saplıyor ve Melike Sultan ölüyor.
"DEVLETİ TANZİM EDECEĞİZ, LAKİN SEN OLMAYACAKSIN"
Sadettin Köpek, Atabey Altunoba'nın yanına geliyor ve Melike Sultan'ın öldüğünü görüyor. "Tam vaktinde geldin Sadettin" diyen Atabey Altunoba'ya "Melike Sultan'ı öldürmüşsün, şehzade nerede?" diye soruyor. Atabey ise "Şehzade ormana kaçtı, peşinden yetiştim, tam yayla boğacaktım, Ertuğrul yetişti." diyor. Sadettin Köpek ise "Ertuğrul mu? şehzadeyi kurtarabildi mi?" diye soruyor. Atabey de "Beni okla yaraladı, şehzadeyi hançerimden kurtaramadı diyor.
Daha sonra Sadettin Köpek'e "Artık her şey bitti Sadettin. Devlet bizim hükmümüzde. Artık istediğimiz gibi tanzim edebiliriz." diyor. Sadettin Köpek ise Atabey Altunoba'ya saplı olan oku çıkaracak gibi yapıyor ve hançerini Atabey Altunoba'ya saplıyor. Bu esnada "Devleti tanzim edeceğiz Altunoba, lakin sen olmayacaksın. Bu devlet, Emir Sadettin'in devleti. Ben sırrımı da devletime de ortak istemem." diyor ve Atabey Altunoba ve beraberindeki adamlar ölüyor.
ŞEHZADE, DEVLET YÜZÜĞÜNÜ ERTUĞRUL'A VERİYOR
Ormanda şehzadeyi yaralı olarak bulan Ertuğrul Bey, "Şehzadem dayan. Yaşayacaksın, Sultan olacaksın." diyor ve şehzade de elindeki yüzüğü vererek "Bu atam Aladdin Keykubat'ın yadigarıdır. Devlet yüzüğüdür. Babama da bana da kıydılar. Gayrı Türk obaları hakeden birinin etrafında toplanmalı. Devlet yüzüğü, hakedenlerde olmalı." diyor ve hayatını kaybediyor.
Ertuğrul Bey, şehzadenin şehadeti üzerine "Binlerce yıllık töreyi de katlettiler. Hanedanın kanını döktüler. Gayrı bu devlet için uğursuzluktur. Benim nazarımda devlet bitmiştir." diyor.
GÜNALP VE ARTUK BEY ARASINDA TARTIŞMA
Bilecik tekfuru ile görüşen Günalp'in olduğu odaya hızlı bir şekilde giren Artuk Bey'e "Bu ne densizliktir Artuk Bey? Desturalmayı bilmez misin sen?" diye soruyor. Artuk Bey ise, "Asıl sen destur nedir bilmez misin? Ertuğrul Bey varken, Bilecik tekfuru ile görüşmek sana mı kalmıştır?" diye soruyor ve anlaşmayı soruyor. Günalp ise "Devletimizin buyruğuyla yapılacak olan sulh anlaşması. Görüşmenin de anlaşmanın da yapılması, bizzat benden istendi." diyor. Artuk Bey, "Ne sulhuymuş bu?" diye sorunca Günalp de "İki devlet arasındaki Söğüt muammasının bitmesi için." diyor ve Bilecik tekfuru da "Yani, Söğüt bize bırakılacak ve karşılığında bu topraklarda sulh temin edilecek." diyor.
Günalp de "Söğüt ve Domaniç, merhum sultanımız Alaaddin Keykubat'ın fermanıyla Ertuğrul Bey'e verilmiştir. Ferman çiğnenemez." diyor. Günalp ise "Devletimiz böyle buyurdu Artuk Bey. Yeni buyrukla Sultan Alaaddin'in fermanı fesh edilmiştir." diye yanıt veriyor. Artuk Bey de "Edilemez! Şayetedilecekse, son sözü Ertuğrul Bey söyler. Onun rızası olursa bu anlaşmayı yapabilirsiniz. Ertuğrul Bey'in söz söylemediği bir anlaşmanın hükmü yoktur." diyor.
