Derya Arbaş, kızılderili töreniyle defnedildi

Adını gözlerinin renginden alan Derya Arbaş, 18 Haziran 1968’de ABD’nin Santa Monica şehrinde dünyaya geldi.

Güzelliğinin de etkisiyle küçük yaşlarda annesiyle babasının mesleğinin çekim alanına giren Derya Arbaş, henüz 6 yaşındayken "Battal Gazi'nin Oğlu" adlı filmde annesinin canlandırdığı 'Iren'in kızı olarak kamera karşısına geçti. Profesyonel oyunculuğa ise 1985’te Sabahattin Ali’nin aynı adlı romanından Feyzi Tuna’nın senaryolaştırdığı ‘Kuyucaklı Yusuf’ ile başladı. Tuna’nın yönetmenliğini de yaptığı filmde Derya Arbaş, başrolü Talat Bulut ile paylaştı.

16 yaşındaki Derya Arbaş’ın ‘Muazzez’i canlandırdığı ‘Kuyucaklı Yusuf’; gerek hikâyesiyle, gerek oyunculuklarıyla gerekse Timur Selçuk’un yaptığı müzikle döneminin en iyi filmleri arasında yer aldı.

‘Kuyucaklı Yusuf’ ile kariyerine ışıltılı bir başlangıç yapan Derya Arbaş, ardı ardına 5 filmde daha başrol alarak Türk sinemasının yıldız oyuncusu olacağının işaretini verirken bir erkek dergisi için çektirdiği fotoğraflarla da uzun süre gündemde kaldı.

1986’da 18 yaşındayken yaptığı evlilik Derya Arbaş’ın kariyerini bir hayli sekteye uğrattı. Arbaş, Erden Kıral'ın yönettiği; başrollerini Hakan Balamir ve Yılmaz Zafer ile paylaştığı ‘Dilan’ın yapımcısı Nihat Polat ile ilişki yaşamaya başladı. Kısa bir süre sonra da evlenmeye karar verdiler.

Derya Arbaş’ın Nihat Polat ile evlilik kararı alması hem annesi Zerrin Arbaş, hem de sinema sektöründe bir hayli şok etkisi yarattı. Zira, Zerrin Arbaş’ın kızının evlilik kararı aldığından haberi yoktu. Ayrıca rızası da yoktu... Yeni bir yıldızın doğuşuna yakından tanıklık eden sinema sektörü ise Derya Arbaş’ın evlendikten sonra ABD’ye yerleşeceğini açıklamasıyla şoke oldu.

Derya Arbaş ile Nihat Polat, 30 Aralık 1986’da Antalya Belediye Evlendirme Dairesi’nde kıyılan nikâhla evlendi. Nikâh törenine evliliğe karşı çıkan annesi Zerrin Arbaş katılmazken, imzaların atılmasından sonra çiçeği burnunda çift, Ağrı plakalı bir otomobille evlendirme dairesinden ayrıldı.

Kısa bir süre sonra da eşiyle birlikte ABD’ye giden Derya Arbaş, Kaliforniya Sanat Enstitüsü'nde, ressam dedesi Avni Arbaş'tan aldığı feyzle resim ve heykel eğitimi alarak yeni bir kariyer edinme peşine düştü. Her şeyin yolunda gittiği sanılıyordu ama evliliklerinin üçüncü yılında çatırdamalar başladı. O dönemde, eşiyle arasındaki sorunun kültür farklılığı olduğu dile getirildi.

Derya Arbaş ile Nihat Polat 1989'da boşandı. Polat'a göre Arbaş ile aralarında bir sorun yoktu. Kendisi, alışamadığı ABD'den Türkiye'ye dönmek istiyor, Derya Arbaş ise istemiyordu. Zira resim ve heykel eğitimine devam etmek istiyordu. Nihat Polat'ın anlattığına göre Derya Arbaş, Türkiye'de oyunculuk yapmaktan hoşlanmıyordu. Polat'ın aktardığına göre Arbaş'ın mesleği adına nihai hedefi yapımcılık ve yönetmenlikti.

Nihat Polat, boşanmalarını şöyle anlatmıştı: ABD'yi bir türlü sevemedim ve ayrıldık. Derya; çok duygusal, öyle şatafatlı hayatı olmayan, mütevazi bir insandı. Ben, ABD'de uzun süre dil okuluna gittim. Derya, resim bölümünde eğitimine devam ediyordu. Çocuğumuz olmadı. Çok istedik ama Derya o zaman daha çocuktu. 20 yaşında bile değildi.

Zerrin Arbaş ise kızının evliliği ve boşanmasıyla ilgili olarak şunları söylemişti: Her şey, Erden Kıral’ın ‘Dilan’ adlı kitabı filme çekmesiyle başladı. Ağrı’da çekim yaparlarken kitabın yazarı Ömer Polat’ın kardeşi öğretmen Nihat Polat’a âşık oldu. Kariyerinin en parlak dönemindeydi. “Nihat ile evleneceğiz, Los Angeles’a gideceğiz. Oyunculuğu bırakıyorum” dedi. Alelacele evlendi. En büyük hata da ABD’ye gitmekti. Kocası, Türkiye’de kalmak istemedi. Derya, sonradan pişman oldu. 3 yıl sonra Derya aradı; “Boşanıyorum, pişmanım” dedi.

Oyunculuğa 1949'da başlayan Dehl Berti, aralarında 'On Emir', 'Bonanza', 'Görevimiz Tehlike' ve '6 Milyon Dolarlık Adam'ın da olduğu 95 yapımda rol aldı.

Eşiyle boşanmalarının sancısını henüz yeni atlattığı günlerde Derya Arbaş, baba acısıyla yeniden manevi çöküntü yaşadı. Arbaş, 1991’de 70 yaşındaki babası Dehl Berti’nin kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmesiyle bir hayli sarsıldı.

Bu sıralarda Los Angeles'ta ‘Beautiful Bartenders’ adlı bir ajansa bağlı olarak sosyetenin özel partilerinde barmenlik yapan Derya Arbaş için 1992, mesleği adına çıkış yapabileceği, kendini iyi hissedeceği bir yıldı. Ne var ki o şansı yakalayabileceği ‘Scarlett’ adlı sinema filmi projesi iptal edildi.

Şöyle ki; Bir Hollywood klasiği olan ‘Rüzgâr Gibi Geçti’nin devamı niteliğinde projelendirilen ‘Scarlett’ filminde ‘Scarlett’ karakterini canlandıracak oyuncuyu belirlemek için yapımcıları bir fikir üretti.
Dünyanın pek çok ülkesinde ‘Scarlett’ seçimi yapılacak, her ülkeden seçilen oyuncular, ABD’de bir elemeden geçerek aralarından üçüyle ‘Scarlett’ filmi için anlaşma yapılacaktı. Türkiye’den; Derya Arbaş, Nilüfer Açıkalın, İpek Çeken ve Aylin Arasıl seçildi. Jüri, nihai elemede Türkiye’nin ‘Scarlett’ adayı olarak Derya Arbaş’ı seçti.

Daha önemlisi; yapımcı şirketin ABD'de yaptığı seçmelerde Derya Arbaş, onlarca ülkenin 'Scarlett' adayı arasından seçilen 3 oyuncu arasında yer aldı.
Derya Arbaş, böylelikle ‘Scarlett’ filminde rol almayı garantiledi. Hollywood yapımı bir filmde rol olacak olmasından dolayı büyük bir mutluluk yaşayan Arbaş’ın hayalleri, film projesinin iptal edilmesiyle yıkıldı.

‘Scarlett’in iptal edilmesi üzerine bir hayli hayal kırıklığına uğrayan Derya Arbaş, Atıf Yılmaz’dan aldığı teklifi değerlendirmek için Türkiye’ye döndü. 1993’te Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü ile Beyoğlu Emniyet Amirliği’nin katkılarıyla çekilen ‘Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’da rol aldı. Arbaş, ‘Serap’ı canlandırdığı filmde başrolleri Deniz Türkali, Uzay Heparı ve Kaan Girgin ile paylaştı.

Bu filmin hemen ardından 'Veronique'yi canlandırdığı ‘Silk Stalkings Love Never Dies’ adlı TV dizisinden aldığı teklifle yeniden ABD’ye giden Derya Arbaş, bu ülkede kariyer yapma adına ikinci kez girişimde bulunsa da hayallerini gerçekleştirme fırsatı bulamadı.

1996’da bu kez ‘Çılgın Badiler’ adlı TV dizisinde rol almak üzere Türkiye’ye dönen Derya Arbaş’ın kariyer tarihi bir kez daha tekerrür etti. Komedi filmi ‘Hang Your Dog in the Wind’ için aldığı teklifi değerlendirmek üzere ABD’ye giden Arbaş, bu filmden sonra da arzu ettiği kariyere ulaşamayınca Türkiye’ye dönüş nedeni bu kez 2001’de ‘Cinler ve Periler’ adlı TV dizisi oldu.

Derya Arbaş, aynı yıl, ‘Günah’ta kameranın karşısına Sibel Turnagöl, Kerem Alışık, Burak Hakkı, Tuluğ Çizgen ve Fatma Belgen ile geçti. Bu film, Arbaş’ın rol aldığı son yapım oldu.

Çekimlerin ardından bir kez daha ABD’nin yolunu tutan Derya Arbaş, ‘Gratified Desire’ (Doyurulmuş Arzu) adlı otobiyografik bir roman yazdı. Ne var ki bu roman hiç yayınlanmadı. Arbaş, romanında kendi hayatını üçüncü bir şahsın dilinden anlattı.

16 Ekim 2003'te çok sevdiği dedesi Avni Arbaş’ın vefatı üzerine cenaze töreni için ABD’den Türkiye’ye gelen Derya Arbaş'ın yeni hayat planı Türkiye'ye temelli bir dönüş yapmaktı.
Zira, İstanbul’da dedesinin evine yerleşecek olan Derya Arbaş, 20 Ekim 2003'te eşyalarını toplamak için ABD'ye döndü.
Ne var ki yeni hayat planını uygulamaya hiç fırsat bulamayacaktı.

Derya Arbaş, 22 Ekim 2003’te geçirdiği kalp krizi sonrası yaşamını yitirdi. O sıralarda Arbaş'ın aşırı uyuşturucudan öldüğü söylentisi çıktı. Annesi Zerrin Arbaş, kızının uyuşturucu kullandığını kabul etmedi. Zira sevgilisi Erkin Alver de öyle...
Eski eşi Nihat Polat da Derya Arbaş'ın uyuşturucu kulllandığına inanmadığını söyledi: Uyuşturucu iddialarına inanmıyorum. Derya içki bile içmeyen bir insandı. Uyuşturucu iddialarına ihtimal vermiyorum'. Onun kişiliği buna müsaade etmez.

Zerrin Arbaş, kızının ölümünün bir aile laneti olduğunun altını çizerek kalp krizinin kalıtsal nedenden dolayı olduğuna inandığını dile getirdi. Zira, annesinin kendisini doğururken 35 yaşındayken kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini söyledi. Aynı şekilde eşi Dehl Berti'nin de kalp krizinden öldüğünü belirten Zerrin Arbaş, ailede kızının ölümünden sorumlu unsurun sigara olabileceğinin altını çizdi. Arbaş, doktorlarının uyarılarına rağmen çok sık tükettiği sigaranın kalp krizini tetikleyebileceğini belirtti.
Zerrin Arbaş, kızının çok sevdiği dedesinin ölümüyle yıkıldığını, üzerine 16 saatllik uçuş yorgunluğu eklenince genetik kalp krizi geçirme riski yükseldiğini belirtti.

Derya Arbaş için 28 Ekim 2003’te bir cenaze töreni düzenlendi. Apaçi babasından dolayı Kızılderili adetlerine göre yapılan törenden sonra Arbaş’ın cenazesi, Los Angeles'taki Oakwood Memorial Park Mezarlığı'nda, Kızılderili akrabalarının yanına defnedildi.

Kariyer adına Türkiye ile ABD arasında mekik dokuyan, her iki ülkede de hayallerini gerçekleştiremeyen Derya Arbaş, geride kurduğu hayalleri, yaptığı planları bırakarak bu dünyadan ayrıldı. Hayatını, hem de erken yaşta kaybetmesi, büyük üzüntüye neden olurken Tük sineması olası bir yıldızının kaybını derinden hissetti.

Fotoğraflar... Depophotos