ABD Büyükelçisi John Bass: DEAŞ'ın saldırmaması işbirliğimiz sayesinde
ABD'nin eski başkonsolosluk çalışanı Metin Topuz'un tutuklanmasını "Adalet değil intikam peşinde olmak" ve "Büyük hayal kırıklığı içindeyim" sözleriyle eleştiren Bass, iki ülkenin farklılıklara rağmen birlikte çalışmasının önemini vurguladı. Bass, "DEAŞ'ın son 9 ayda Türkiye'de hiçbir saldırı yapmamış olması, aramızdaki işbirliğinin güçlü bir kanıtı. Bu, yapmayı istemedikleri için değil yapamadıkları için böyle oldu" dedi
ABD’nin Afganistan’a büyükelçi olarak atadığı Türkiye Büyükelçisi John Bass, görev süresinin dolması öncesinde İstanbul’da bir grup gazeteciye açıklamalarda bulundu. Görüşmede Gazete Habertürk Dış Haberler Şefi Özcan Tikit de vardı.
“Buradaki görevim sona ererken ülkedeki bazı ciddi medya kuruluşlarıyla bu toplantıyı düzenlememin sebebi, bağımsız gazeteciliğin ve güçlü ve özgür bir medyanın canlı demokratik bir toplumun temeli olduğuna inanmaya devam etmem” sözleriyle konuşmasına başlayan büyükelçi, şöyle devam etti: “Bu yüzden benim gibi insanların ciddi gazetecilerle görüşmesi önemli. Ülkedeki bazı basın kuruluşlarının burada olmadığını fark etmişsinizdir. Bunun sebebi, kurgu haber yapma boyutlarından ve gazeteciliğin en temel etik kurallarını izlemediklerinden dolayı, onların artık gazetecilik yapan kuruluşlar olmadığına inanmam."
'İNTİKAM ARAYIŞI'
"İstanbul Başkonsolosluğu'muzda çalışan lokal meslektaşımızın tutuklanmasıyla ilgili konuşmak istiyorum" diyen Bass, şu ifadeleri kullandı: "Bu suçlamaların bir değeri olmadığına ve kanıt bulunacağına inanmıyorum. Türk hükümetinden bazı kişilerin bunu olması gereken şekilde hukuka göre bunu yargıya bırakmak yerine, medya kuruluşlarında yargılamayı tercih
etmelerinden ciddi şekilde rahatsızım. Bu bana adalet arayışı değil intikam arayışı gibi geliyor. Helsinki Sözleşmesi ve anayasaya bağlı her ülke için bu ikisi arasında büyük bir fark olduğunu düşünüyorum. Hükümetten bazı insanların bu yaklaşımları nedeniyle büyük bir hayal kırıklığına uğradım.”
'AVRUPA DAHA GÜVENDE'
“Bugün ilişkilerimizde bazı anlaşmazlıkların olduğu açık” diyen Bass, özetle şunları söyledi: “Fakat bu, durup birlikte çalışmayı bırakacağımız anlamına gelmiyor. Bazı konularda birlikte çalışmada başarılı oluyoruz. Bu ülkenin ve Avrupa vatandaşları, DEAŞ tehdidi karşısında birlikte yaptığımızişler sayesinde bugün daha güvendeler. DEAŞ 9 aydır bu ülkede büyük bir
terör eylemi yapmadı. Bunun birlikte çalışmamızın başarısının kanıtı olduğunu düşünüyorum. Bu, DEAŞ’ın böyle bir karar almış olmasından değil bunu ‘yapamamış’ olmasından kaynaklanıyor.”
Büyükelçi Bass, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Türkiye ve İran, Kuzey Irak ve Suriye konularında birlikte daha yakın bir çalışma içine girerlerse ABD ne yapabilir?
ABD bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasını desteklemiyor. Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında da bir Kürt koridorunun kurulmasını desteklemedik. Referandumun sonucunu kabul etmedik, Türkiye ve Irak’la aynı fikirdeyiz. Bağdat ve Erbil’in oturup anayasa çerçevesinde meseleleri çözmeleri gerektiğine inanıyoruz.
Erbil geri adım atar mı?
Sahadaki arkadaşlarımdan ilerleme eğiliminde oldukları izlenimini edindim.
'TELABYAD BİZİ MECBUR ETTİ'
"SDG’ye giden silahlar PKK’nın eline geçmeyecek” diyorsunuz ama Türkiye geçmiş tecrübeler nedeniyle emin değil.
Teröre karşı mücadelemiz güçlü devam ediyor ve terör saldırılarını engellemeye ve Türk, Amerikan ve müttefiklerimizin vatandaşlarını korumaya yönelik ortak çıkarlarımıza dayanıyor. Ve bu işbirliğinin Türk vatandaşlarını daha güvenli
hale getirdiğine inanıyorum. YPG’ye verdiğimiz sınırlı taktiksel desteğe gelince... Bu bir tercih değil zorunluluk. Aynı zamanda
DEAŞ’la mücadelemizin PKK’yı güçlendirmemesi konusunda hassasız. Bununla birlikte; PKK’da ele geçirilen ABD menşeli bir silahın Suriye’den mi geldiğine yoksa DEAŞ’a karşı savaşan başka bir gruptan mı geldiğine dair kanıt görmem lazım. 2003-2011 arasında ABD, Irak güvenlik güçlerine büyük miktarda silahlar sağladı. DEAŞ 2014’te Musul’a girdiğinde bu güçler
şehri terk ederken çok büyük miktarda silah bıraktı. Ve bu silahlardan bazıları DEAŞ’ın eline geçti, bazıları karaborsaya düştü. Dolayısıyla PKK’nın doğrudan SDG’den değil, silah temin edebileceği başka birçok yol var.
PKK ve YPG aynı şey Türkiye’ye göre. Bir terör ögütüne desteği aklınızda nasıl meşrulaştırıyorsunuz?
Bence 2-3 yıl öncesine geri dönüp hepimizin karşı karşıya kaldığı durumu hatırlamamız önemli. DEAŞ, Telabyad’da sınırın ötesinden traktörler dolusu gübre alıyordu. Ve bu gübreleri bomba yüklü kamyonlar yapıp onları Ramadi’de Irak hükümetini devirmek üzere kullanıyordu. Biz o zamanlar bu gübrelerin Türkiye sınırına erişimini ve örgütün elemanlarını gönderip
Türkiye, ABD, Avrupa’da saldırılar düzenleme kapasitesini engellemek için kısa vadede başarılı olabilecek Suriyeli kuvvetler bulabilmek için çok uğraştık. Hükümetim, aciliyet nedeniyle sahada o zaman elimizde olan kuvvetleri kullanmaya karar
verdi. Bu, kalıcı bir anlaşma değil.
Türkiye, İran ve Rusya arasındaki yakınlaşmaya ne dersiniz?
Hipotezler üzerine konuşmak çok verimli değil. Başkanımızın nükleer anlaşma konusunda ne yapacağını göreceğiz ama neden bu konuya bu kadar dikkatini verdiğine bakmanızı öneririm. İran rejimi, Ortadoğu’daki diğer ülkeleri istikrarsızlaştırma çabasında. Bu Türk hükümetinin ben buradayken paylaştığı bir kaygıydı ve görüşmelerimden şu anda da paylaştıklarını görüyorum. O yüzden tek bir sorun üzerinden büyük analizler yapmamamız gerektiğine inanıyorum.
Kritik bir dönemde Türkiye’de ABD Büyükelçiliği yapmış olmak nasıl bir duygu?
Bu ülkede farklı düzeyde insanlarla, karmaşık problemler üzerine çalıştım. Çoğu kez önümüzde kötü ve daha kötü alternatifler oldu. Kötünün iyisi olan alternatifler üzerine kararlar almaya çalıştık. Türkiye tarafındaki muhataplarımın çoğu kamuoyunun gözünden uzak cereyan eden çalışmalarımızdaki profesyonelliği benim için etkileyiciydi. Bu ülkeyi ve insanlarını severek
ayrılıyorum, bunun için de üzgünüm. Kâbil’den buraya direkt uçuş olması iyi haber benim için. Dolayısıyla oradan buraya sıradan bir vatandaş olarak tatile gelip dostlarla görüşebileceğim.
ABD’nin güçlenen Esad rejimiyle doğrudan bir diyaloğu var mı?
İki ülke arasında doğrudan bir diyalog olacağını tahmin etmiyorum. Suriye’nin geleceği konusunda önemli olanın, Dışişleri Bakanı Tillerson’un da açıkladığı üzere müzakerenin olduğu, Esad’ın iktidarı bırakmasıyla sonuçlanacak ciddi bir siyasi süreci
oluşturmak olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu konuda Türk hükümetinin Esad gitmeden, Suriye’deki rejimin tüm unsurları yerinde dururken bir toplumsal uzlaşının mümkün olamayacağına, yakalanamayacağınadair değerlendirmesini paylaşıyoruz.
"GÜLEN KONUSUNDA CİDDİYİZ"
ABD’nin güvenlik kurumları neden Gülen’in darbe faaliyetleri konusunda Türk makamlarına yardımcı olmaya çalışmıyor?
ABD’nin işbirliği yapmadığı tezinev katılmıyorum. Dediğim gibi, sık sık bir konuda konuşmuyorsak, bu daha az değil daha çok ciddi olduğumuz anlamına gelir. Bu, hukuk kültürlerimizdeki farklılıklardan biri. Geldiğimde, yetkililerin rahatça bireylerin suçlu ya da masum oldukları hakkında, hüküm verilmeden konuşmalarına alışmakta zorlandım.
Gülen’in darbenin arkasında olduğuna inanıyor musunuz?
ABD’nin Türkiye’deki temsilcisi olarak konuşurken şahsi fikrimi söyleyemem. Ama toplumda her siyasi görüşten bu kadar geniş bir kitlenin Gülen’in darbe girişiminde asıl rolü oynadığına inanmasını etkileyici ve çok güçlü buluyorum.
Bazı medya kuruluşlarını yaptıkları gazeteciliği beğenmediğiniz için davet etmediğinizi söylediniz. Gazetecilik mesleğinin bir resmi yetkili tarafından tanımlanamayacağı söylenebilir. Bazı gazetecileri davet etmemeniz ve sarf ettiğiniz sözler ABD’nin resmi tutumu mu yoksa kişisel görüşünüzü mü yansıtıyor?
Soru için teşekkür ederim. Gazetecilerle her buluştuğumuzda belli bir sayıya bağlı kalmadan davet edilecekleri belirliyoruz,
nasıl Türk hükümeti de belli gazetecileri seçip yuvarlak masa toplantıları yapıyorsa... Biz bu sefer kurgu ya da komplo teorisi
değil, gerçekleri ve tek bir kaynaktan daha fazla kaynakla konuşan, gazeteciliğin etik değerlerini takip eden gazetecileri seçtik.